"Günümüz"
"Sana söylemiştim!" dedim çıplak sırtına vururken.
Vuruşumun hiçbir etkisi yokmuş gibi omuzlarını ovarken kıkırdadı. "Evet söylemiştin. Ama bak koltukta yatmış olsaydın şimdi benim yerimde sen olacaktın,"
Akşamüzeri uyandığımda sıcacık yatağın içinde kendimi muhteşem hissediyordum. Yatak sıcaktı ama soba sönmüştü, bu yüzden yüzüm ve burnum buz gibi olmuştu. Yatağın içinde gerinirken Demir sağından soluna inleyerek dönmeye çalışıyordu. Sonuç olarak her yeri tutulmuştu.
Onu kendi yatağıma yatırdıktan sonra üstüme montumu geçirip sobayı yakmak için dışarı odun almaya çıktım. Bütün gün kar o kadar çok yağmıştı ki odunların yarısı karlar altında kalmıştı. Bir noktada bu odunları içeriye taşımamız gerekiyordu. Islak odunun yanması daha zor olurdu.
Demir'in anlatmasıyla sobayı zar zor yaktıktan sonra mutfağa girip ikimize de yiyecek bir şeyler hazırladım. Dediğim gibi zaten çok bir şey yoktu, ben de yumurta ve meyve tabağının bizim için yeterli olduğuna karar verdim. En azından sağlıklıydı. Tabakları hazırlarken tezgâhın altında zeytinyağı buldum ve aklıma bir fikir geldi.
Zeytinyağını hafifçe ısıttıktan sonra Demir'i yataktan kaldırdım ve "Soyun," dedim. Onun bana yaşattığı kalp krizini ona da yaşatmaktan memnundum, elimdeki tabakları sıcak kalması için sobanın üzerine koydum. Sonra daha fazla dayanamadım ve gülmeye başladım. "Korkma sadece sana masaj yapacağım."
Üzerindeki kazağı büyük bir hevesle sıyırıp yatakta yüzükoyun uzandı. Yanına oturup omuzlarını ovalamaya başladım. Bir yandan bizim için hazırladığım tabaklardaki meyvelerden yiyordu.
"Keyfime diyecek yok valla. En lüks masaj salonlarında bile böyle servis yok," dedi. Omzunu biraz fazla sıktım ve acıyla inlerken yüzünü buruşturdu.
"Sana söylemiştim!" dedim çıplak sırtına vururken.
Keyfi yerinde bir şekilde kıkırdadıktan sonra telefonu çalmaya başladı. Yastığın altından çıkarıp ekranına baktıktan sonra hemen meşgule attı. Bakmaya fırsatım bile olmamıştı.
"Açsaydın, belki işle ilgili önemli bir şeydir," dedim merakıma yenik düşerek. Daha fazlasını açıklamasını umuyordum. Benim yanımda ne zaman telefonu çalsa garip bir ruh haline bürünüyordu.
Ovduğum omzunu silkti, "Tatildeyim, şehir dışındayım. Hiçbir şey acil olamaz. Koskoca şirket batmaz," dedi düz bir sesle. Kaslarının iyice yumuşadığına karar vererek çıplak omuzlarına sobanın üzerinde duran güğümde ısıttığım havluyu serdim ve ellerimi yıkamak için mutfağa gittim.
Ellerimi yıkarken telefonumun çaldığını duyar gibi oldum ama birincisi, beni arayacak kimsem yoktu, ikincisi çaldığı gibi susmuştu. Belki de çeşmenin gürültüsü yüzünden yanlış duymuştum.
Salona geri döndüğümde Demir yatağın ortasına oturmuş yumurtasını yiyordu. "Bu akşam yılbaşı!" dedi küçük bir çocuk gibi sevinçle. Gülerek başımı salladım. Ruh halindeki değişimler beni şaşırtıp duruyordu.
"Bagajımda beyaz şarap var," dedi kaşlarını havaya kaldırıp indirerek.
"Şaraba pek dayanıklı değilim, ama sana eşlik etmek için bir kadeh içerim," dedim tabağıma yumulurken. Temiz havadan dolayı iştahım fena halde açılmıştı, kurt gibi acıkmıştım.
"Hadi ama ya, iki şişe aldım. Hepsini tek başıma içemem." Ağzındaki lokmayı yuttu, "Ayrıca, saat sekiz gibi şehir merkezindeki lokantada rezervasyonumuz var." Saatine bakarken tabağını yere bıraktı. "Yani kendini tıka basa doyurma ve kalkıp hazırlan," dedi elimdeki yarısı bitmemiş tabağı kaparken.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İki Hayalet (Tamamlandı)
General Fiction25.03.2019 Derin 25 yaşında hayatta yaşanabilecek en zor şeyleri yaşamış ve ölmemiş olsa bile yaşamını tamamen bitme noktasına getirmiş bir kadındır. Yan dairesine taşınan yeni bir yabancı ise 3 yılda kurduğu düzeni tamamen değiştirecektir. Yazar No...