"Günümüz"
Anlatmayı bitirdiğimde gözlerim bütün gece ağlamaktan şişmiş, sesim sürekli konuşmaktan çatallanmıştı. Bakışlarımı evin penceresine çevirdim. Sabahın ilk ışıkları havayı yavaşça aydınlatmaya başlamıştı. Gariptir ki saatlerce burada oturup üvey kardeşime nasıl aşık olduğumu anlattıktan sonra ne açlık ne de susuzluk hissediyordum.
Demir derin bir nefes alarak elleriyle yüzünü ovuşturdu. Yaşananlar sadece bir dinleyici olarak ona ne kadar ağır gelmişti bilmiyordum ama anlattıklarımı yaşayan biri olarak bana ne kadar ağır geldiğini çok iyi biliyordum.
Demir hayatıma girdikten sonra bunları unuttuğumu sanmıştım ve o kadar hafiflemiştim ki, sanki hiç yaşanmamış gibiydi tüm olanlar. Ama ne yazık ki olan olmuştu ve aslında bunlar buzdağının sadece görünen yüzüydü.
"Ben... ne diyeceğimi bilemiyorum."
"Diyecek bir şey yok." Dudağımın kenarı keyifsiz bir şekilde yukarı kıvrıldı. "O üç ay boyunca Caner'e ne olduğunu, ne yaptığını veya nerelerde olduğunu bilmiyorum. Tek merak ettiğim bu. Her şeyi arkamda bıraktım, ama bilmediğim ve öğrenemediğim tek şey bu."
"Nereden öğrenecektin ki? Aslı Hanım ya da... baban... seninle iletişime geçmemişlerdir."
Neredeyse kahkaha atıyordum. Nasıl da yanılmıştı böyle? Demir annesini benim tanıdığım kadar tanımıyordu anlaşılan.
"Gerçekten de annenin favori oğlu intihar ettikten sonra benimle iletişime geçmediğini mi düşünüyorsun?" Durumu bu şekilde açıkladığımda gözlerindeki değişimi gördüm. Gözlerindeki bunu annesine konduramama ifadesinin 'ah, tabii, kesinlikle bunu yapmıştır' ifadesine dönmesini an be an izledim. Dudaklarını sımsıkı birbirine bastırdı. Sorularını tutmaya çalıştığını görebiliyordum.
"Aklından geçeni söyle, zaten en zor kısımları anlattım. Bundan sonrası benim için sinek vızıltısı." Düşüncelerimi açıkça söyledikten sonra aslında yaşadıklarım bana ne kadar acı verse de bu üç yıl içinde kabuğumun nasıl da kalınlaştığını fark ettim.
Ben tüm bunların içinden sağ çıkmıştım. Tamam, belki sapasağlam değildim, belki paramparçaydım. Ama buradaydım. Ben kazanmıştım. Hala yaşıyordum.
Ben nefes alıyordum.
"Sen... Bu... Unutabildin mi? Yani Caner'i?"
Tüm soruların ve tüm cevapların içinde gerçekten de bunu mu öğrenmek istiyordu? Derin bir nefes aldım.
"Bu konuyu hiç düşünmedim," dedim dürüstçe. "Canım o kadar yanmıştı ve o kadar yaralıydım ki, aynı kandan olduğumuzu bilmeden aşık olduğum üvey kardeşime gerçekten aşık mıydım, onu unutmuş muydum, hala seviyor muydum, bunları düşünmedim. Sadece yaralarımı sarmaya çabaladım."
"Şimdi nasıl hissediyorsun?" dedi çekingen bir tavırla.
Omzumu silktim ve istemeden de olsa kalbimi yokladım. Caner'e karşı hala bir şeyler hissediyor muydum? Yüzünü ne zaman gözlerimin önüne getirsem kalbim sızlıyordu, evet. Bazı şeylerin daha farklı olmasını gecelerce dilememiş miydim? Evet. Ama şu an herhangi bir şey hissedebildiğimden emin değildim.
"İçim sızlıyor sadece," dedim göğsümün ortasını ovalarken. "Ne yaparsam yapayım bir şey içimde vızıldıyor gibi. Bu aşk mı, sevgi mi yoksa olanlardan dolayı yaşadığım kalp kırıklığı mı bilemiyorum. Caner'e hala aşık olmaya hakkım var mı onu da bilmiyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İki Hayalet (Tamamlandı)
General Fiction25.03.2019 Derin 25 yaşında hayatta yaşanabilecek en zor şeyleri yaşamış ve ölmemiş olsa bile yaşamını tamamen bitme noktasına getirmiş bir kadındır. Yan dairesine taşınan yeni bir yabancı ise 3 yılda kurduğu düzeni tamamen değiştirecektir. Yazar No...