"Günümüz"
Gözlerimi açtım. Derin derin nefes alıyordum. Demir merakla yüzüme bakıyordu. Her an yeniden bayılmamı bekliyormuş gibiydi. Elimi göğsüme koydum. Oda birden beni boğmaya başlamıştı. Gözlerimden yaşlar akarken defalarca yutkundum. Midem bulanıyordu. Her şey en baştan yaşanıyordu sanki. Yıllardır olmasından kaçındığım şey olmuştu. Kendimi yine orada bulmuştum.
"Sen," dedim boğuk sesimle hıçkırıklarımın arasından. "Sen Caner'in üvey abisisin, değil mi?" Gözlerimi Demir'in üzerinden ayırmıyordum. Gözyaşlarım ardı arkası kesilmeden çenemden aşağı damlıyordu. Öyle olmadığını umuyordum. İnkâr etmesini istiyordum. 'Hayır be, saçmalama' diyecekti şimdi bana.
Olumlu anlamda başını salladığında beynimden vurulmuşa döndüm. Bu benim kaderim miydi? Aslı Çetin iki tane erkek çocuk doğurmuştu ve küçük olanıyla karşılaştığımda ona âşık olmuştum ve kaderimin bana yapabileceği en berbat oyunla o benim üvey kardeşim çıkmıştı.
Âşık olduğum adam üvey kardeşimdi. Kan bağımız vardı. Bu gerçekten o kadar iğrenmişti ki bununla yaşayamamıştı. Ben nasıl hayatta kalmıştım bilemiyordum. Hayatta kalabilmiş miydim gerçekten? O andan sonra yaşayabilmiş miydim? Yediğim her şey midemden yükselirken tekrardan yutkundum.
Aslı Hanım'ın büyük oğluysa gelip beni kendi elleriyle bulmuştu. Bu olay yaşanmasaydı ona da âşık olacağım gerçeğini göz ardı edemiyordum. Allah'ım hayatım neden böyleydi? Önceki hayatımda ne gibi bir günah işlemiştim ki bu acıları yaşıyordum?
"Beni neden buldun?" diye sordum tamamen bitmiş bir sesle. "Bunu bana neden yaptın? Kahretsin, beni neden öptün Demir?"
"Derin, bak, kolay olmadığını biliyorum. Caner'i ömrüm boyunca bir defa bile görmedim ama onun ölümünden sonra annem büyük oğlunu yanına almaya karar verdi. Bundan ne kadar nefret ettim sana anlatamam. 26 yaşındaydım, koskoca adam olmuştum ve annem beni hiç tanımadığım kardeşime benzetmeye çalışıyordu. Davranışlarımı beğenmiyor, bütün gün sürekli neden onun gibi olamadığımla ilgili söylenip duruyordu. Başa çıkamadım. Yapamadım. Çekip gidemiyordum da. İşte jilet o zaman ortaya çıktı," dedi.
"O evde yaşadığım tek bir gün huzur bulamadım. Boğuluyor gibiydim. Caner'e ne olduğunu bana hiçbir zaman söylemediler. Sadece öldüğünü biliyordum ve olanlardan ötürü o kadar kendimi kaybetmiştim ki araştırma zahmetine bile girmedim. Sonra birkaç defa hizmetçiler arasında bir kızın adının geçtiğini duydum. Senin. Senin hakkında konuşuyorlardı. Caner'in ölmeden önce nasıl da sana küçük bir servet bıraktığıyla ilgili kahroluyorlardı. Daha fazla kafamı toprağın içine gömemeyecektim."
"Sonra hayatım boyunca görmediğim dedem bana yüklü miktardaki mirasını devretti. Kendine bir ev alıp sakin bir hayat yaşamaya başladı. Sahip olduğum parasal güç elime geçtikten sonra gidip kendime kıyafet bile almadım Derin. Sana yemin ederim. Kendime bir sakız bile almadan yaptığım ilk şey senin peşine düşmekti. Neden bilmiyorum. Bütün cevaplar sendeymiş gibi hissediyordum. Caner'in neden öldüğünü ve benim neden bütün bunların içinde kaldığımı bildiğini sanıyordum. Hizmetçiler konuşurken Caner'in intihar ettiğini öğrendiğim gün emindim artık. Her şey sende başlayıp sende bitiyordu."
Yüzümü buruşturdum. İşte yine o cümle kuruluyordu. Her şey benim suçumdu. Yine her şey benim üzerime kalıyordu.
"Yaşadığın yeri bulmak hayatımda yaptığım en zor şeydi sanırım. Yeryüzünden kaybolmuş gibiydin. Adına ne bir tapu vardı ne de başka bir mülk. Annenin yanına gittim." Gözlerimi kapadım. Allah'ım. Bir bakıma suç biraz da annemdeydi. Ne vardı sanki bana babamın kim olduğunu söyleseydi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İki Hayalet (Tamamlandı)
Narrativa generale25.03.2019 Derin 25 yaşında hayatta yaşanabilecek en zor şeyleri yaşamış ve ölmemiş olsa bile yaşamını tamamen bitme noktasına getirmiş bir kadındır. Yan dairesine taşınan yeni bir yabancı ise 3 yılda kurduğu düzeni tamamen değiştirecektir. Yazar No...