"Günümüz"
Demir'in akşam çaldığı müzik esnasında beynimi duvara kustuğumdan beri aradan bir buçuk ay geçmişti. Her sabah ve her akşam müzik yayını yapmaya devam ediyordu ama ne benimle iletişime geçecek bir şey yapıyordu ne de eve girip çıktığını duyuyordum. Her gün öğle vakitleri belki karşılaşırız diye ümit ederek spor salonuna gidiyordum.
Artık eskisi gibi değildim, güçlenmiştim. Yani, her anlamda.
İki hafta sonra Demir'i takip etmeyi bırakmıştım. Spor salonundaki ilk günümden sonra Yiğit bir daha yanıma yanaşmamıştı, uzaktan başıyla selam vermekle yetiniyordu.
Resepsiyondaki kızla sohbeti biraz ilerletmiş olsam da bunun dışında hayatımda değişen bir şey yoktu. Hala yalnızdım, eskiden bundan dolayı hiç şikâyetçi olmamıştım. Ama Demir bir şekilde hayatıma burnunu soktuğundan beri belki de yıllar sonra biriyle arkadaş olabileceğim düşüncesi kafama yerleşmişti. Kendi kendimi ümitlendirmiştim.
Hayatımda değişen tek şey artık geceleri değil, gündüzleri yaşamamdı. Bu da benim için pek çok sorunu beraberinde getirmişti. Mesela iki gün önce sokakta annemle karşılaşmıştım ve o beni görmeden kendimi bir dükkâna atıp saklanmıştım. Onunla karşılaşmak istemiyordum, zaten yakamı zor kurtarmıştım.
Yan tarafta çalan şarkı sesini duyduğumda gözlerimi açıp yatağın içinde miskince gerindim. Diğer sabahlardan tek farkı boğazımda hafif bir yanma olmasıydı. Çok da önemsemedim.
İlk şarkı bittikten sonra yorganı üstümden atıp yataktan kalktım. "Yuh!" oda etrafımda fırıl fırıl dönerken elimi alnıma koydum. Tenim alev alev yanıyordu. Terliyor muydum?
Üstümü değiştirmek üzere dolabıma yöneldim ama son anda aniden banyoya yöneldim. Mideme kramplar giriyordu ve dizlerimin üstüne çöküp klozetin kapağını kaldırdım. Dün akşamdan midemde kalan her şeyi kusarken saatlerce sürmüş gibi geldi. Biraz düzelir gibi olunca kolumu klozete dayadım ancak durgunluk fazla sürmedi. Karnım kasıldı. Midem boş olmasına rağmen kusmaya çalışıyordum.
Artık kesinleşmişti. Pis bir grip virüsüyle vurulmuştum. Nereden kapmıştım bunu? Bilsem ne olacaktı? Soğuk taş zemin üzerinde uzanmış haldeyken bunun önemi yoktu. Fayansa yapışmış yanağım ezilmişti ve büyük ihtimal döşemenin deseninin izi çıkmıştı. Aradan ne kadar zaman geçtiğini hiç bilmiyordum ancak yan dairedeki müzik durmuştu. İlaca ihtiyacım olduğunu biliyordum. Eczaneye gitmeliydim. Portakal. Tavuk suyuna çorba. Tylolhot...
Güç bela ayaklanıp sürünerek salona gittim. Duvarlar biraz tuhaftı. Etrafımda dönüyor, bana el sallıyorlardı adeta. Biraz arandıktan sonra cüzdanımı ve anahtarlarımı alıp dış kapıya yöneldim. Tam kapının arkasındaki demiri açıp kapı koluna asıldığım sırada midemdeki o meşum kabarmayı hissettim.
Elimdekileri bırakıp hızla döndüm. Duvarlar etrafımda fırıl fırıldı, bu hiç iyi değildi. Bir iki adım atmamla beraber bacaklarım çok tuhaf bir şey yaptı. Çalışmaz oldular. Durdular. Hiçbir hareket yoktu. Onları yerden kaldırıyordum ama hiçbir şey hissetmiyordum. Mutfağa doğru sürünmeye başladım çünkü halıyı batırmamam gerektiğini düşünecek kadar sağduyum vardı hala ve ben de mutfak lavabosuna yöneldim. Kendimi yukarı çektim ve lavaboya eğildim. Midem gözümden yaş gelene dek kasıldı.
Off, bu çok fenaydı.
En sonunda fırtına diner gibi olduğunda kendimi yere bıraktım ve tezgâhın altındaki dolaplara yaslandım. Peki. Eczaneye gitmek seçenek dışıydı. Yatak da aynı şekilde. Kendi isteğimle mi uzanmıştım yoksa düşmüş müydüm bilmiyorum ama yeniden soğuk zeminde yatıyordum. En azından mutfakta banyomdan daha fazla yer vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İki Hayalet (Tamamlandı)
General Fiction25.03.2019 Derin 25 yaşında hayatta yaşanabilecek en zor şeyleri yaşamış ve ölmemiş olsa bile yaşamını tamamen bitme noktasına getirmiş bir kadındır. Yan dairesine taşınan yeni bir yabancı ise 3 yılda kurduğu düzeni tamamen değiştirecektir. Yazar No...