Banyodaki Sarhoş.

6.4K 350 18
                                    

(Medyada Caner'in banyoda çaldığı son şarkı var.)

"Üç Yıl Yedi Ay Öncesi"

"Bana sadece şunu söyleyin," dedi Aras dili dolanarak. "Kim benim gibi bir adamla olmak istemez ki?"

Hepimiz salonun ortasındaki kahve sehpasının etrafında oturmuştuk. En başta niyetimiz poker oynamakken, oyun birden bire içki yarışması gibi bir şeye dönmüştü. Kaybedilen her el için kaybeden kişiler bir tekila shot atıyordu. Benim için hava hoştu.

Yaklaşık bir saat sonra Caner de dâhil olmak üzere herkes sarhoş olmuştu, bendeyse tık yoktu. Çok iyi oynadığımdan değil, bolca kaybediyordum ama tekila benim için su gibiydi.

Sıla oyunun bir noktasında Aras'ı yüceltmeye ve ne kadar iyi, cömert bir sevgili olduğuyla ilgili iltifatlar savurmaya başlamıştı. Aras da doğal olarak herkesin onunla birlikte olmak istemesiyle ilgili şeyler zırvalıyordu.

Üç gündür buradaydık ve ilk defa bu akşam hep birlikte yemek yiyip bir şeyler yapıyorduk. Sıla ve Aras odalarından ancak çıkabilmişlerdi.

Sıla, Aras'ın yaptığı saçma sapan her şeye gülerken Caner alkolden dolayı kızarmış gözlerini bana doğrultmuş dik dik bakıyordu. Bense sessizdim ve çıtımı çıkarmadan sadece oyunu sürdürüyordum. Eli Aras kazanmıştı ve Sıla "Ben daha fazla içersem kusacağım, yatağa gitmek istiyorum," diyerek kendini Aras'ın kucağına attı.

"O zaman bize müsaade gençlik," diyen Aras, Sıla'nın koluna girip onu üst kata yönlendirdi. Ben de arkalarından kalkmaya yeltendim ama Caner bardağıma tekila doldurmaya başlamıştı. Diğer elinin avcuyla sehpanın üzerine vuruyordu. Dolan bardağa bakarken kısaca, "Kaybettin," dedi. Sonra kendi bardağını doldurmaya başladı, "Ben de kaybettim," alaycı bir ifadeyle nefesini dışarı verdi ve bardağını kaldırıp dudaklarına götürdü. İçtikten sonra yüzünü buruşturdu ve limonu ağzına atarak emmeye başladı.

İzlenesi bir şeydi.

Gözlerimi ondan ayırmadan elimin üstündeki tuzu yaladım ve bardağımdakileri içip limonu ağzıma götürdüm. Dudakları aralık kaldı.

Anlaşılan ben de izlenesi bir şeydim.

"Amacın ne?" dedi hafif sinirli bir şekilde. Omzumu silktim.

"Bir amacım yok, koyduğun tekilayı içtim sadece,"

"Seni yatağıma almayacağımı söyledim, neden beni baştan çıkarmaya çalışıyorsun?"

Bu olay bayatlamaya başlamıştı artık. Gözlerimi devirdim. Üç gecedir ona karşı bir hamle yapmadığım halde adamın bu korkusunun geçeceğini sanırdınız ama sanki her gece kapısında yatıyormuşum gibi davranıyordu.

"Dünyada sadece sen, ben ve senin yatağın kalsaydı o yatağı ateşe verirdim," dedim dümdüz bir ifadeyle. Söylediklerim doğruydu. Gerçekten de böyle hissediyordum.

Arkasındaki koltuğa yaslanıp kollarını göğsünde birleştirdi, "Güzel," dedi. Kesinlikle tipim değildi ama kendine has bir güzelliği vardı. Birden parladım.

"Sana hiçbir şey yapmadım, senden hiçbir şey istemedim, seni hiçbir şeye zorlamadım, benden neden nefret ediyorsun?" sarhoş değildim ama sonuçta o düpedüz sarhoştu ve onu konuşturabilirdim. Ayrıca artık canıma tak etmişti. Sürekli diken üzerinde durmaktan kaslarım ağrımaya başlamıştı.

"Varlığın yeter. Sen ve arkadaşın. Hepiniz para avcısısınız. Sizin gibileri çok iyi tanırım. Ya arkadaşın gibi direkt olaya girersiniz, para avcısı olduğunuzu inkâr bile etmeden sürekli hediyeler istersiniz. Ya da senin gibi," parmağıyla beni işaret etti, göz kapakları düşmüştü. "Senin gibi masum davranır, her şey tamamen tesadüfmüş gibi yapar, yolunuzu bulursunuz," sesi gitgide kısıldı, "her türünüzü biliyorum."

İki Hayalet  (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin