Barut rengi bulutlarla dolu gökyüzü hızla kararırken, yaklaşık sekiz yüz metre içeride mezar taşlarını buldular. Parlak ve yağmurda kayganlaşmış yosunlarla kaplı, sarp kayalıklara tırmanırken sürekli tökezlemekten her ikisi de çamur içinde kalmıştı. Orada burada bitmiş biraz çalı, fırtınanın fırlatıp attığı birkaç ağır yaprak, Tae'nin ilkin rüzgârın yapraklarla birlikte getirdiğini düşündüğü çok sayıda küçük taş dışında, bulutlar kadar düz ve çıplak bir arazide yürüyorlardı. Tae yine de yarı yolda, kayalıkların ucunda durakladı, bunlara bir kez daha baktı. Kayalıklar, küçük bitişik kümeler halinde araziye bir uçtan diğer uca kadar yayılmıştı. Her bir küme en yakındakinden ortalama on beş santim uzaktaydı. Tae elini Jungkook'un omuzuna koydu ve taşları işaret etti.
"Kaç küme saydın?"
"Ne?" diye sordu Jungkook.
"Şu kayaları görüyor musun?Ayrı ayrı kümelenmiş. Kaç tane saydın?"
Jungkook 'aklını rüzgâr mı uçurdu dercesine Tae'ye baktı."Neden sayayım? Kaya işte."
"Ben ciddiyim."
Jungkook aynı bakışla Tae'yi bir süre daha süzdükten sonra dikkatini Tae'nin işaret ettiği kayalara verdi. "Sekiz tane saydım," dedi kısa süre sonra.
"Ben de."
Jungkook ayağının altındaki çamurla birlikte kayarken dengesini korumak için uzattığı kolunu Tae yakaladı ve hızla kendine çekti. Dans pozisyonunda bir eli ile Jungkook'un elini diğer eliyle belinden sımsıkı tutuyordu. Yüzlerinin arasında pek mesafe yoktu ve bu ikisinin de hoşuna gitmişti. Ani heyecanla Tae'ni itip konuşmaya başladı.
"Artık aşağı inebilir miyiz?" hafif kızarmış yüzüyle.Aşağı indiler. Tae taş kümelere ulaştı,
kümelerin birbiri üzerine yerleştirilmiş iki sıradan meydana geldiğini gördü. Bazıları ötekilerden çok daha küçüktü. Bazılarında ondan fazla, hatta yirmi kadar kaya varken, birkaç
tanesinde sadece üç veya dört taş bulunuyordu. Tae iki sıra arasında yürüdü, durdu ve Jungkook'a baktı."Yanlış saydık," dedi."Nasıl yani?"
"Buradaki iki küme arasına gel." Tae,
Jungkook'un yanına gelmesini bekledi. Kayalara baktılar. "Orada bir tane kaya var. O kendi başına bir küme.""Bu rüzgârda mı olmuş acaba? Diğer yığınların birinden düşmüş olmalı."
"Diğer kümelere eşit uzaklıkta duruyor ama. Solundakinden ve sağındakinden on beş santim uzaklıkta. Daha sonraki sırada aynı şey ikinci kez tekrarlanıyor. Tek taşlar halinde."
"Yani?"
"Yani, on küme kaya vardı Jungkook."
"Bunu, Sun Me'nin bıraktığını düşünüyorsun, gerçekten böyle düşünüyorsun değil mi?"
"Biri yapmış işte."
"Bir şifre daha."
Tae taşların yanına çömeldi. Trençkotunu başının üzerine çekti ve her iki kanadını, defterini yağmurdan korumak için vücudunun önüne doğru gerdi. Bir yengeç gibi yan yan yürüyerek her bir kümedeki taşları saydı ve bunları not etti. Bitirdiğinde elinde on sayı vardı.14-12-16-17-1-16-13-18-18-17
"Belki de bu dünyanın en büyük asma kilidinin şifresidir," dedi Jungkook.
Tae defteri kapattı ve cebine koydu. "İyi espri."
"Teşekkürler, teşekkürler," dedi Jungkook. "Her gece televizyonda şov programlarına çıkıyorum. Lütfen beni izlemeye gel, gelirsin değil mi?"

ŞİMDİ OKUDUĞUN
SHUTTER † TaeKook
Romance"Hayır," dedi Jungkook başını geriye doğru eğip kızarık gözlerini kısarak Tae'ye gülümsedi."Biz bunun için fazla zekiyiz." "Evet," dedi Tae. "Öyleyiz, değil mi?"