*Sonda şarkıyı dinleyin lütfen"Şimdi bir az dinlen, seni çok yormak istemiyorum. Bu gün müdürle konuşacağım. Yarın görüşürüz" dedi Seokjin ve odadan çıktı. Şimdi odada ikisi vardı.
Jungguk ve Namjoon
"Her şey için üzgünüm," dedi Tae, karşısındakının yüzüne bakmıyor ve parmaklarıyla oynuyordu "özür dilerim"
"Hayır" dedi Jungguk, yanına yaklaştı, oturdu ve ellerini ellerine birleştirdi. "Senin suçun yok. Asıl ben özür dilerim, yardım etmeye çalışıyordum ama seni hep üzüyordum"
Birleşik ellerine baktı Tae, hafifçe kıkırdadı "Aslında biliyor musun? Senden şüphelenmiyor değildim"
"Ne?"
"Ellerin, ellerin bir savaşçı için çok güzel"
"Senin ellerin de çok güzel"
Ikisi de konuşmadı, sadece kenetlenmiş ellere bakıyor, bir şeyler düşünüyorlardı.
"Şimdi iyisin değilmi? "
"Evet, iyiyim"
"Ben sana yiyecek bir şeyler getireyim"
"Yok, dur istemiyorum. Iştahım yok" dedi Tae. Jungguk'u kendine çekti ve sıkıca sarıldı. Bunu sevmiş gibi Jungguk da onu sıkıca sardı, saçlarının arasına öpücüklerini kondurdu.
"Seni seviyorum"dedi Tae, sanki ilk defa söylüyormuş gibi hiss etti. "Bir daha ne zaman söylerim bilmiyorum ama, en azından bilmeni istedim"
Titredi Jungguk. Tae'nin başaramayacağından korkuyordu. Kaç kere denemiştiler, kaç kere bu saçma oyunları oynamıştılar hatırlamıyordu bile.
"Öyle söyleme"dedi Jungguk, sesinin titremesini bastıramıyordu. "Hep söyleyeceksin. Bu gün de, yarın da, bir hafta sonra da. Hep söyleyeceksin. En azından başka birini bulana kadar."
"Burda başka birini bulacağımı pek sanmıyorum"dedi Tae, yüzünü Jungguk'un göğüsünden kaldırdı. Ikisi de güldü. Yüzleri yakındı şimdi.
"Seni seviyorum" dedi Jungguk. Birbirleri üzerinde atan kalplerinde ağırlık hissi her ikisini de derinden vurmuştu.
Tae'nin bir eli onun beli üzerindeydi. Birbirlerine bakıyorlardı ve Tae sertçe yutkundu. Ikisi de bir birilerine ihtiyaçla bakıyorlardı. Sanki üç yılın qalibiyyetini kutlamak istiyorlardı. En çok da Jungguk. Elini çekeceği sırada Jungguk onun bileğini kavradı ve hızlı bir hareketle yastığın üzerine çıkararak bastırdı. Tuttuğu bilekten elini kaydırdı ve Tae'nin avuç içine parmak uçlarıya küçük bir gezintiye çıktı. Avuç içini okşadı.
Yastığın üzerinden destek aldığı kolunu biraz daha aşağıya kaydırdı ve Tae'nin yüz hattında gezdirmeye başladı."Seni çok seviyorum" dedi yüzüne doğru kendi yüzünü yaklaştırırken. Dudaklarının üzerine çarpmıştı sıcak nefesi. Bu hareketi, her ikisini birden titretirken, Tae'nin burnunun ucundaki benini öptü. Tae sertçe yutkunurken, Jungguk'un belindeki eli sıkılaşmış ve kendisine bastırmıştı.
Jungguk narince Tae'nin yanağını öpmüş, yavaş yavaş çenesine, ordan boynuna yönelmişti.Tae'nin çenesinde duran eli yavaşça boğazına, adem elmasına ilerledi ve parmak uçları onun boynunu kavradı usulca. Dudakları ise kulağına doğru ilerlerken, gözlerini sımsıkı yumarak konuştu bu sefer de. İçinde acı dolu bir şekilde söylemişti bu sözleri.
"Beni bırakma" dedi Jungguk, gözleri kızartmıştı. Bir süre ikisi de öylece durdu. Tae'nin tutuşu gevşerken aynı anda gözlerini de açtı. Jungguk ise ona bakmıyordu.Dudaklarını birbirine bastırırken, yanan gözlerine gelen gözyaşlarını engellemeye çalışıyordu bir yandan da. Kendisini tamamen onun üzerine bıraktı. Artık daha fazla duracak gücü yoktu. Tae ise onun belindeki kolunu daha çok sardı bu sıcak bedene. Vücudu üzerindeki bedenin boynuna gömdü kafasını. Kokusunu içine çekti, ciğerlerini yaka yaka yaptı bunu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SHUTTER † TaeKook
Romansa"Hayır," dedi Jungkook başını geriye doğru eğip kızarık gözlerini kısarak Tae'ye gülümsedi."Biz bunun için fazla zekiyiz." "Evet," dedi Tae. "Öyleyiz, değil mi?"