Hiç kimse yoktu.
Tae o küçük mağaradan çıktıktan sonra koşarak adaya gelmişti. Dışarıda kimse yoktu. Hiç ses yoktu.
Tae kendini boşlukta hissetti. Kadının dedikleri Baekhyun'la neredeyse aynıydı. Ilaclar, ameliyyatlar, her ikisi de aynı şeyi söylemiştiler Tae'e. En önemlisi de Jungkook hakkında. Tamam onlar Jungkook'u tanımıyordu ve hakkında böyle fikirleri olabilirdi. Ama ikisi de aynı fikirde nasıl ola bilirdi?
'Hayır' dedi Tae. Jungkook'a güveniyordu. Her ne kadar son zamanlarda bir tuhaflık hissetse de, ona güveni hala devam ediyordu. Mantıklı düşününce Tae'e karşı olmak ona hiç bir şey kazandırmıyordu.Hava gerçekten ısınıyor ve nem artıyordu. Cırcırböceklerinin sesleri duyulmaya başlamıştı. Tae arazide yürüyor, Jungkook'un her nasılsa
buraya kendisinden önce vardığını umuyordu. Belki Jungkook da aynı şeyi yapıyor, Tae'yi bulmak için ortalıkta dolanıyordu.Kapıda bir nöbetçi vardı ve Tae odalarda yanan ışıkları görebiliyordu. Öte yandan mekan boştu. Hastaneye doğru ilerleyerek basamakları çıktı, kapıyı kendine doğru çekti ama kapı
kilitliydi. Menteşelerin gıcırtısını duydu ve nöbetçinin kapıyı açıp diğer taraftaki arkadaşına katılmak için dışarı çıktığını gördü. Ana kapı yeniden kayarak kapandığında, Tae ayaklarını beton zeminde sürüyerek kapıdan uzaklaştı. Bir süreliğine basamaklara oturdu. Baekhyun'un teorisinin çok ötesinde bir durumdu. Tae şimdi, hiç şüphesiz, tümüyle yalnızdı. İçeriye hapsedilmişti, evet. Ama birileri tarafından izlenmediğini söyleyebilirdi. Hastanenin etrafını dolaşarak arkaya doğru yürüdü ve arka sahanlıkta oturmuş sigara içen
bir hastabakıcı gördüğünde heyecanlandı."Herkes nerede?" diye soru Tae.
Çocuk, başparmağıyla arkasını işaret etti. "İçeride. Büyük bir toplantı var. Ne hakkında olduğunu bilmiyorum."
"Bütün doktorlarla hemşireler orada mı?"
Hastabakıcı başıyla onayladı. "Bazı hastalar da var. Çoğu hastabakıcı. Buraya, kapıya çakılı kaldım, çünkü kapı kilidi doğru dürüst çalışmıyor, yoksa... Evet, herkes içeride."Merdivenlere ilerleyerek yukarıya çıkmayı düşündü. Çocuk onu
belki de C Koğuşu'ndan bir başka hastabakıcı sanıyor olabilirdi.
Çocuğun arkasındaki pencereden içeriyi gördü. Koridor yavaş yavaş doluyor, insanlar ön kapıya doğru yöneliyordu.
Orada konuşan, sigara içen bir insan kalabalığıyla karşılaştı. Trey Washington'a bir şeyler anlatan
Hemşire Marino'yu gördü, konuşurken elini adamın omzuna koymuştu ve Trey başını geriye doğru atarak gülüyordu. Tae onlara doğru yürümeye başladığında
Seokjin merdivenlerden ona seslendi."Komiser!"
Seokjin merdivenlerden inerek yanına geldi, Tae'nin dirseğine dokundu ve duvara doğru yürümeye başladılar.
"Nerelerdeydiniz?" diye sordu Seokjin."Geziyordum. Adanıza bakıyordum."
"Yaa, öyle mi?"
"Evet, öyle."
"Eğlenceli bir şeyler buldunuz mu bari?"
"Sıçanlar."
"Şey, elbette, onlardan fazlasıyla var."
"Çatı tamiratı nasıl gidiyor?" diye sordu Tae.
Seokjin içini çekti. "Evimin her yanında damlayan sular için kovalar var. Tavanarası berbat halde, mahvoldu. Misafir yatak odasındaki döşeme de öyle. Karım çılgına dönecek. Gelinliği o tavanarasındaydı."
"Sadece bir kaç gündür buradayım Doktor ve her şey üzerime üzerime geliyor." dedi Tae, konu değiştirmek için.
Seokjin yumuşak bir gülümseyişle onayladı.
"Ama gideceksiniz."

ŞİMDİ OKUDUĞUN
SHUTTER † TaeKook
Romans"Hayır," dedi Jungkook başını geriye doğru eğip kızarık gözlerini kısarak Tae'ye gülümsedi."Biz bunun için fazla zekiyiz." "Evet," dedi Tae. "Öyleyiz, değil mi?"