Uzun bir görüşmeden sonra Tae ve Jungkook yalnız kalabildi. Kaç gündür uykusuz kalmakla yanaşı olayı halledememek Tae'ni strese sokuyordu.
''Sence Sun Me'ye birileri yardım etmişmidirmidir? Ettiyse kim?'' diye sordu Jungkook odalarına doğru ilerlerken. Odaları büyük, içinde 5-6 yatak bulunuyordu. Özel durumlarda doktorlar da burada uyurdu. Omuz silkti Tae ve kapıya doğru yürümeye
başladı. "Bunları sonra konuşuruz, bir şeyler içmek istiyorum. Buralarda varmıdır.. Belki bir-iki puro.""Ah," dedi Jungkook, "ben nerede olduğunu biliyorum, birlikte içebiliriz"
''Olur'' dedi Tae, odanın aksine doğru yürümeye başladırlar. Hastanenin mutfağına vardıklarında Tae masaların birinin arkasında oturdu ve Jungkook pek gizli olmayan çekmeceden içkiyi ve iki bardak alıb masaya yaklaştı.
"Bunu nereden biliyordun?" Tae önüne bırakılan içkiye uzun zamandır tatmadığı için askerlikden evine gelmiş bir genç gibi mutlulukla baktı.
"Buraya gelirken bir azçık bakınmış olabilirim"
"Bu çok iyi oldu" iki yudumda bitirdi içkisini"hadi bir az kendinden bahs et"
"Ne anlatayım ki?" dedi Jungkook. Tae'nin içtiği kadar içkini daha yavaş yudumladı.
"Geçenlerde sevgilinden bahs etmiştin. Olmanız iyi değilmiş, yasakmış falan.. Özel değilse tabi" ortağını tanımasa bile içinde bir hiss, onu daha yakından tanıyormuş gibi hissettiriyordu. Ceylan bakışlı gözleri, kendisine nazaran büyük burun, yüzündeki küçük, bir o kadar belirgin yara. Jungkook o yarayı daha ilk tanışdıklarında parmağı ile göstermeseydi kesinlike yüzüne bakarken cezbedeceği kısım o olurdu.
Bu ona askerdeyken arkadaşını hatırlattı. Ölüm ayağındayken arkadaşı onun kolundan sıkıca tutmuş kendisine çok iyi bakmasını söylemişti. Yüzündeki aynı Jungkook'daki gibi yara fazla belirgindi.
"Ohh.." dedi Jungkook Tae'nin ikinci bardağını doldurdu. "Hatırlıyorsun"
"Daha gün bile geçmedi ki, neden unutayım? " hafifçe güldü Tae.
Duvarın diğer tarafındaki koyu ağaçlar şiddetle sallanıyor, ıslık gibi bir ses çıkarıyordu. Mutfakta yalnız ikisi vardı ve her sessizlikte tabiat onlara eşlik ediyordu."Miden bulanıyordu, dinlemediyini düşünmüştüm"
"Polis olduğumu unutuyorsun sanırım, her şeyi iyi dinlemek, gözlemlemek lazım.. Tabi behane arıyorsan konuşmak zorunda da değilsin. Başka şeylerden de bahsedebilirsin" Üçüncu bardağını doldurdu. Jungkook onun fazla içip ayarlarını kaçıracağından koktu.
"Pekala" dedi Jungkook bardağındaki içkisinin tamamını ağzına aldı ve konuşmaya devam etti "çalıştığım yerde onunla sevgili olmama izin yoktu. Tabi bu bizim için sorun değildi, gizliden seviyorduk bir birimizi. Aynı iş yerindeydik sadece ayrı ayrı konumlarda, onun biraz sorunu vardı. Benim için sorun değildi ama işte..." sessizliye rüzgarın ıslığı eşlik etti bir müddet "başlarda her şey iyidi, sonra onun sorunları büyüdü, her seferinde yardım etmeye çalıştım ama olmadı hala da olmayacak sanırım..." gülümsedi Jungkook, yanağından süzülen acıların farkında değildi. Tae bu gülümsemenin sahte olduğunu anladı. Kendisinin de yüzünde oluşan gülümseme aynıydı. Ancak içinde içkiden mi bilinmez bir ağrı oluştu. Tae konuyu uzatmak istemedi. Birgün daha aydın anlatacaktı..
* * *
"Sanırım fazla kaçırdılar"
Farkına varmada kocaman şişeyi bitiren iki - daha çok Tae, herne kadar sevmese de - çağırışların hiçbirini duymuyorlardı. Nihayetinde yabancı ses duyan Tae başı ağrısa bile kalkmayı başarmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SHUTTER † TaeKook
Romance"Hayır," dedi Jungkook başını geriye doğru eğip kızarık gözlerini kısarak Tae'ye gülümsedi."Biz bunun için fazla zekiyiz." "Evet," dedi Tae. "Öyleyiz, değil mi?"