1.BÖLÜM: "LEYL"

3.5K 265 1.3K
                                    

*Tarih bırakabilir misiniz?

1.BÖLÜM: LEYL

"Bazı ruhların hüzünlü görünmesi için acı çekmesine gerek yoktu. Onlar negatif doğarlardı. Ve hiç gülemezlerdi. Gülünce gözleri yerine göğüs kafesleri kısılırdı."

***

Dünya benim için içerisinde bulunmak için fazla sadeydi. En azından o zamanlar öyleydi. Sevdiğim tek şeyin kitap okumak olduğunu düşündüğüm günler. İçinde bulunduğum dünyaya küfretmediģim günler.

Ben Verda. Elma şekeri yemeyi daha yedi yaşında bırakmış bir kız çocuğuydum. Severdim maviyi, beyazı, sarıyı, moru, kırmızıyı. Sonra bir çok şey oldu. Göz bebeklerimden asıldım. Kendimi kaybettim. Kalbimi kaybettim, vicdanımı terk ettim. Hayallerimden vazgeçtim. Onun hayallerine bir zarar gelmesin diye kendi hayallerimin katili oldum.

Bir kaç ay sonra tüm ruhum ve hayatım yerle bir oldu fakat onunkininde yerle bir olacağını bilmiyordum.

***

Ruhlar tek tek bedenlerini terk ettikleri zaman ikinci kez sûra üflendi. Zaten ilk sûra yetmişti insanlara. Bana da yetmişti. Kendimi boşlukta gibi hissediyordum. Bir anda boğazım düğümlendi. Hayat iki parmağımın arasında, iki dudağımın arasında ve de arafın tam ortasındayken kimse hayata karşı olan düşüncelerimi sorgulayamazdı, sorgulamadılar da zaten çünkü sorgulayabilecek cesarete sahip kimse yoktu.

Sessizler.

Zihnimdeki soğuk ses mırıldanmıştı. Öyle umutsuzdu ki yok olmak istedim. Beni, hareketlerimi ve düşüncelerimi sorgulayan tek şey beynimde kendi kendini yiyen sistematiklikten uzak, asi ve isyankar düşünce kalıbımdı. Ben ona Hiç diyordum. Kafamın içindekini en iyi böyle özetleyebilirdim sanırım. O
Uçsuz bucaksız bir zihnin koca bir hiçliğiydi.

"Ayrıca kimse benden mutlu bir son hayal edeceğimi düşünmesin Miray. Biz onunla olamayız... o beni kardeşi gibi görüyor." dediğimde Miray'ın okuduğu kitabı kafasına vurduğunu gördüm. Kitap kafasını ağrıtmış olacak ki eliyle kafasını ovuşturdu mimikleri sürekleri değişirken onun dengesizin teki olduğuna tekrar kanaat getirdim. Miray bana döndü ve öyle abartılı bir şekilde gözlerini devirdi ki bir an gözleri öyle kalacak diye korktum.

"Bırak şu klişeleri, okuduğun her kitapta, izlediğin her filmde var zaten, yeterli değil mi? Hem gidip çocuğa 'Abi sen ne uzunsun ya' dersen tabii sana kardeşi gibi bakar."

Haklıydı.

Kesinlikle haklıydı. Zihnimin ücra köşelerindeki tozlu raflarda oturan ve çevresini takmayıp saçlarıyla uğraşan Hiç konuşmuştu. Onu dinlediğimi fark edip oturduğu raftan atladı. Omuzlarını silkip gerçeklerin canımı yakmaması gerektiğini söylercesine bir bakış attı.

Onu elimin tersiyle geriye itip es geçtikten sonra tekrar Miray'a döndüm. Önümdeki çatalı masaya bıraktım. Sonra da bir peçete yardımıyla sildim. Yemekhane ne kadar temiz olsa da bu bir prensip meselesi haline gelmişti.

"Sence gelmiş midir bugün okula?" dedim merakla. Miray yediği makarnadam kafasını kaldırmadan boğulacak gibi bir sesle bir şeyler mırıldandı eli göğsüne gitti ve kafasını tam sallayacağı sırada futbol sahası büyüklüğünde olan yemekhanenin kapısı açılmıştı ve okul futbol takımı içeri girmişti. Tek ses Miray'ın öksürüp dikkat çekmemek için çırpınmasıydı.

İçeriye girişleriyle ortama konan ölüm sessizliği Miray'ın öksürükleriyle bozuldu. Daha fazla dayanamamış ve artarda öksürmeye başlamıştı. Masanın üzerindeki suyu ona uzatınca suyun yarısını döktü ve yarısını içti. Kafamı tekrar futbol takımına çevirdim. Tam on bir erkeklerdi.

LEYL (ELZEM)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin