Görsel; Fuat Yaşaroğlu
19.BÖLÜM: "SUÇ"
"Ve intikam ağır olacak, bedelini melodi duymamış ruhunuz, şiir okumamış yüreğiniz ödeyecek..."
***
Ben de çocuktum. Gece olunca parktan eve döndüğüm zaman gördüğüm baloncuyu balonları fazla diye mutlu sananlardandım. Bilmezdim o baloncunun arkasını her döndüğü çocuktan sonra kendiyle hesaplaştığını, o balonların omzuna yük olduğunu ve günün birinde o balonlar tarafından asıldığını.Oysa ben iyi bir çocukluk geçirseydim, hayatımda keşkelerim asla olmazdı. Keşke anneme daha çok sarılsaydım, keşke yere her düşüşümde yalandan da olsa hıçkıra hıçkıra ağlasaydım, keşke ablam sırf kendini kurtarmak için suçu benim üstüme attığında fedakarlık yapmasaydım, keşke daha çocukken çocuk olduğumun farkında olsaydım demezdim.
Ve ben eğer bunları deseydim şimdi kafamı her yastığa koyduğumda huzurlu olurdum. Beni huzurum yaşatırdı, umudum hayatımı devam ettirirdi en sonunda torun seven bir ihtiyar olur, öleceğim gün için sevaplar işlerdim. Lakin izin vermediler, bizi buna onlar itti. Beni buna, bu hayatta yaşatmayanlar itti. İtiraf ediyorum ki şimdi hayatımın içine ettiklerini beni hayatımla kınadıklarını ve bunu yaparken asla psikolojimi düşünmediklerini... Söylesenize önünüze her çıkan acı çektiğini dile getirirken bu acı çektirenler kimler? Herkes bu kadar yaralıysa bu yaraları yapanlar kimler?
Kan herkesin elinde ancak o kan herkesin yüreğinde de.
Kapım tıklatıldığında düşünce bulutumu dağıtmaya çalıştım. Ne kadar başarılı olduğum ise muammaydı. Üzerimdeki beyaz gömleğin son düğmesini de iliklemeye devam ettim. Soğuk sesim odada eko yapıp kulaklarımı doldurdu. "Gir!" Hafifçe yutkundum ve askıdan siyah kumaş ceketimi aldım. Kapının açılma sesi geldi ardından da içeriye Aysel Hanım girdi. Kanlanmış gözlerini bedenimde gezdirdi.
"Verda Hanım, babanız misafirlerle ilgilenmek için sizi aşağıda bekliyor." Sıcak sesi gidip ona sarılıp içimdeki huzursuzluğu söndürmemi söylüyordu sanki ama yapmadım, yapamadım. Kendimi mükafatlandırıyordum. Kafamı hızla salladım. "Hemen geliyorum." Beyaz mobilyalarla döşenmiş odamda bir tur attım. Krem rengindeki örtüsü olan yatağımda oturdum. Dayanamadım ve ayağa kalktım. Yerimde duramıyordum.
İçimde garip bir korku, nerede olduğunu hala hazmedemediğim bir sancı vardı. O sancıyı bulmak ise her zamankinden daha zor görünüyordu. Siyah kalın topuk kadife ayakkabılarım yerde tekrar ses çıkardıkça beynimde milyonlarca desibele dönüyor başımın ağrımasına sebebiyet veriyordu. Siyah kumaş pantolonum o pantolonun kalın kumaş kemeri, üzerimdeki beyaz tişört ve pantolonumun siyah kumaş ceketi. Üzerimdeki takım... Sanki bana ait değil gibiydi.
Aynadan kendime baktım. At kuyruğu yaptığım saçlarıma baktım. Ayakkabılarım gözüme batıyordu. Sanki her topuklu giyişimde annem rahatsız olacakmış gibi hissediyor ve huzursuz oluyordum. Kafamı iki yana salladım. Ben böyle olamazdım. At kuyruğum hafif salık duruyordu. Her an boynuma dolanıp şuracakıta canımı alacakmış gibi ama yapmıyordu. Lanet olsun ki yapmıyordu. Beynim çatlamak üzereyken daha fazla o aynanın önünde kendime can çekiştirmeyecektim.
"Yapabilirsin Verda, annen için, çocukluğunun annesi için. Daha kokusuna doyamadığın annen için. Daha kokusunu tadamadığın annen için." Kendi telkinlerim yeterdi bana. Şimdilik... Derince nefes aldım ve beyaz kapıya doğru ilerledim. Elim kapının kulbuna gitti, son bir nefes aldım yüzümü ciddiyet bürüdü. Soğuk ve mesafeli gözlerim koridorda dolaştı kimseyi göremeyince aşağı inen merdivenlere doğru yürüdüm ve inmeye başladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LEYL (ELZEM)
Romance"Terk edilmiş bir şehir..." Kaşları çatıldı. Kafamı tekrar salladım. İşaret parmağımı şakağıma dayadım. "Kafamın içinde terk edilmiş bir şehir var." Gözleri gözlerimde merakla dolandı. Kurcalamak istiyordu. Dediklerimden hiçbir şey anlamamıştı ve öy...