30.BÖLÜM: "HİÇLİK"

388 102 5
                                    

30.BÖLÜM: "HİÇLİK"

Bazen soğuk olurdu ellerim, küçük bir çocuğun gözyaşları gibi, hüzün kokan kitaplar gibi, yağmurun ardından gelen kasırga gibi. Bazen soğuk olurdu ellerim, gecemi mahveden gözlerinden hallice.

***

Burası hep soğuk olur. Bazen kar yağar bazen yerler kurur ama yağmur hiç bir zaman o karın yerde kalmasına o yerinde kuru kalmasına izin vermez. Burası insana ölüm gibi bir his verir bu yüzden daha ölmeden biliriz, mezarın altı soğuktur. Uçan kuşun kanadı kırıktır, kelebeğin ömrü bir günden azdır geceler hep karanlık, gündüzler ise hep bulutludur. Burası bizim şehrimiz, biz neydik ki şehrimizde ne olsun?

Elimi yavaşça diğer elimden çektiğimde. Uzattığım ayaklarımıda aynı anda çektim. Kapıda durmuş bana bakan Fuat'tan da çektim bakışlarımı ve babamın yüzüne çevirdim büyük bir metanetle. Yüzünde hayatının en büyük kararını verdiğini neticelendirdiği bir otorite vardı. O otoritenin tam tersi, paramparça olmuş bakışlar ise Zerda'ya aitti. Hayatında ilk kez kaybettiğine yemin dahi edebilirdim. O hep en güzel, en başarılı, en çalışkan, en havalı, en akıllı ve daha nicesi olmuştu . O enlerin kızıydı, şimdi ise kendinden küçük kardeşine kaybettiği için kahrolmuş olmalıydı. Ne hissettiğini bilebilir miydim bilmiyorum ama kaybetmenin nasıl bir duygu olduğunu biliyordum.

Ancak kazanmak... bakın bu duyguyu bende yeni tadıyordum.

Tekrar döndüm babama, gözleri gözlerime değdi ve hemen kaçırdı. Neden böyle korkarak bakmıştı az önce? Neden yüzüme sürekli diktiği kahrolası bakışlar şimdi utançla dönüyordu önüne? Ondan bir kez daha nefret etmek istedim ancak içimdeki o ses ilk defa bu kadar sessizdi. Uzun zamandır ilk kez bu adamdan darbe yememişlerdi. Bunu sindirirken o adamın bir baba olduğunu farkediyorlardı.

Masadaki sessiz fısıltılar kulağıma iliştiği zaman toplantı salonunun camlarına yağmur suyu çarpmaya başladı. Yağmur damlaları aceleyle cama çarptığında ortamdaki tek ses bu olmuştu. Bu yıkıcı sesin kurbanları ise hepimiz. "Öyleyse yeni ortağımı ilk ben tebrik edeyim."

Fuat'ın düne göre bambaşka olan sesine bile şaşırdım o an. Ciddende ne olmuştu? Babam az önce biricik Zerda'sını değilde, beni mi seçmişti? Olacak şey değildi. Bunu aklım, mantığım, dimağım hiç bir şeyim almıyordu. Fuat dibimde dikilince bende kalktım ayağa, elini uzattı. Gözlerindeki eski ukalalığın dönmesine sevinmiştim.
O dünkü hali hariç her hale girebilirdi.

Titreyen elimi ona uzatmaktan korkuyordum. Ben hep elimi uzatmaktan korkmuştum zaten. Elimi istemsizce ona uzattığımda kapının önündeki kalabalığı fark ettim. Herkes bu anı bekliyor olmalıydı, şimdi ise şaşkın bakışların yüzümde dolaşması sinirlerimi bozmuştu. Asansörde konuşan iki kızı tekrar gördüğümde gözlüklü olan yanındakini ardı ardına dürtüyordu. Bu bana Miray'ı hatırlatmıştı. Onlarında en az benim kadar şaşkın olduğunu fark etmiştim. Üzülseler mi sevinseler mi anlayamamıştılar. Çünkü ne gibi bir yönetimle karşı karşıya olduklarını bilmiyorlardı.

Fuat'ın uzattığı elini sıktım. Tekrar gülümseyince elim kasılmıştı. Hâlâ şokta olmalıydım. Her şoka girdiğimde olduğu gibi yine tek kelime etmiyordum. Sanki ağzımı bantlamışlardı. Yutkunduğumda Fuat'ın sıcak bakışları dolandı yüzümde. Ancak o an fark ettim ki bana dünkü hallerini unutturmaya çalışıyordu. Ondandır bu üst perdeden yapmacık tavırlar.

"İyi bir ortaklık olması dileğiyle."

Cümlesinin ardından sessiz koridorlarda bir alkış tufanı koptu. Herkes orada durmuş yeni patronlarını alkışlıyordu. O an kendime geldim. Ben neyime güveniyordum? Hiçbir haltı bilmeyen ben cidden de neyime güveniyordum? Bu holdingi yönetebilecek kadar neyime güveniyordum? Fuat'a döndü tekrar bakışlarım. Sonra da susan kalabalığın arasından geçen Zerda'ya dokundurdum bakışlarımı.

LEYL (ELZEM)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin