*Görsel; Serkan Uşmalı
25.BÖLÜM: GEÇMİŞ
"Eğer hâlâ acıtıyorsa geçmiş, geçmemiş demektir."
***
Yanarken avuçları, aklındaki tek şey adım attığı otel basamaklarının çok uzun olduğuydu. Durdu ve nefes aldı. Parmaklarıyla tekrar bir matematik işlemi yaptı. "24, 25, 26... üff çok yoruldum. Baba neredesin?" Duyduğu tek sesi kendi sesinin yankısı olduğunu farkettiğinde küçük parmaklarıyla tekrar saymaya başladı.
Adımlarını artık atamaz hale geldiğinde durdu ve soluklandı. Saçlarını geriye doğru attı. Annesinin ördüğü saç tutamlarını bozmamak için nazik davranıyordu. Sonra saçlarına konan öpücüğü anımsadı ve güldü. Hep annesi gibi akıllı bir kadın olmayı istiyordu. Belki büyüdüğü zaman onun gibi bir holding sahibi olacaktı. Ne olursa olsun Verda annesi gibi olacağından emindi.
Birkaç basamağın ardından babası ve annesinin yıldönümleri için geldikleri otelin teras katına açılan kapının önünde bulmuştu kendini. Soğuktan dolayı titremeye başladı. Babasına bir telefon gelmişti ve babası hızla merdivenleri adımlamıştı. Verda da babasının peşinden gitmek için şu an o merdivenleri adımlıyordu.
Gri mermerden basamakların sonuna geldiğinde kısa bacakları yorgunluktan titremeye başlamıştı. Tam yedi kat çıkmıştı. Babasını terasa girerken görmediği için korkmaya başlamıştı. Tekrar bağırdı.
"Babacığım!"
Kuru bir sessizliğin ardından adımladığı merdivenler bitmiş ve karşısına metal bir kapı çıkmıştı. Sağ ayağını arkasına aldı ve soğuktan titreyen eliyle metal kapıyı kavradı. Kapıyı yavaşça çekmeye başladı. Ağır kapı zorla hareket ederken tüm gücüyle asılmıştı.
Kapı yerinden oynadı. Açılan kapının ardından oldukça soğuk bir rüzgar Verda'nın vücuduna çarptı. Soğuk tüm bedenini esir aldı. Gözleri yandı ve hemencecik gözyaşıyla doldu. Kapıyı çekti ve bir adım daha attığında kendini terasta buldu.
Rüzgar öyle hızlı esiyordu ki dengesini kaybetti. Tekrar bağırdığında rüzgar sesini yuttu. Sesini o bile duymamıştı. Oldukça büyük olan terastan korktuğu için gözlerindeki yaşlar çoğalmıştı.
Solunda babasını gördü. Terasın köşesinde bir kadınla konuşuyordu. Oraya doğru adımladı. Sesini çıkartmadan babasının ona kızacağından korktuğu için duvarın arkasına geçip kadını ve babasını izledi.
Kadın terasın sonundaydı. Bir adım atsa ölümün kollarına bırakacaktı kendini. Babası sinirliydi. Kadın da öfke ve korku karışımı bir duyguyla bu alelade gecede uzun beyaz eteğiyle duruyordu. Saçları siyahtı. Oldukça yorgun bakıyordu. Rafet bağırdı.
"Sana yapma dedim. Bunu hangi akılla yaparsın? Her şeyi mahvettin. Her şeyi bok ettin."
Kadın soluk gözleriyle baktı Rafet'e. Sesinin titrememesine özen göstererek bağırdı karşısında tüm hiddetiyle duran adama. "Ben yapmadım. Ucuz menfaatlerine kocamı ve oğlumu kurban etmem!" Kadının sesindeki sinir ve korku yalan söylediğinin bir kanıtıydı adeta.
Rafet burnundan soludu. "Bari, bana yalan söyleme. Seni öldürürüm! Yemin ederim ki öldürürüm!" Kadın kaldırdı kafasını, baktı adama. Korkuyla hıçkırdı bu sefer. Adamdan korktuğu için yalanını sürdüremedi. Yine bağırdı. "Yemin ederim bir daha yapmayacağım. Özür dilerim Rafet. Onun için yaptım. Oğlum için."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LEYL (ELZEM)
Romance"Terk edilmiş bir şehir..." Kaşları çatıldı. Kafamı tekrar salladım. İşaret parmağımı şakağıma dayadım. "Kafamın içinde terk edilmiş bir şehir var." Gözleri gözlerimde merakla dolandı. Kurcalamak istiyordu. Dediklerimden hiçbir şey anlamamıştı ve öy...