9.BÖLÜM

13.4K 779 756
                                    

MULTİMEDYA:BERÇEM BEYOĞLU

Evet ! Evet !

Berçem'i özlediğinizi biliyorum.

Başlamadan şunu söylemek istiyorum.Ben duyuru yapıyorum.Takip etmeyenler maalesef ki surekli surekli soru soruyorlar.Sıkıntı değil.Cevap veririm ama onlarca kisiye teker teker cevap vermek zor oluyor.

Bu yüzden beni takip etmeniz gerekir.

Lütfen bu hikayeyi okuduğunuzda final olmuş bile olsa oy vermeyi bırakmamanızı diliyorum.

Sınır   500  vote ...

Keyifli okumalar...

************************************
BERÇEM'DEN DEVAM

************************************
İnsanoğlu en büyük kötülüğü kendine yaparmış.

Kesinlik ve doğruluk belirten duruşların yanında yanılgı da vardı bu hayatta.Belki de tüm bu yaşadıklarımın en büyük sorumlusu bendim.Kocama güvenmekle doğru olanı yaptığımı zannetmiştim.Normal olanın o olduğunu düşünmüştüm.Ama hayat gerçekten de sürprizlerle doluydu.İçimdeki güven duygusu çoktan yıkık dökük bir hâl almışken,yerini demirden bir zırh giyen güvensizliğe bırakmıştı.

Her daim koca bir kalabalığın içerisinde olmama rağmen kendimi çok yalnız hissediyordum.Her daim sessiz kalmama rağmen aslında içten içe çığlık atıyordum.Her daim gereksiz seslere kulaklarımı tıkasam da sessizliğimin sesi beynimim duvarlarına çarpıp kulaklarımda yankılanıyordu.

Yanılgım büyüktü.

Boran'a güvenmiştim.

Yanılgım büyüktü.

Herkesi kendim gibi zannetmiştim.

Hayatım boyunca pamuk ipliğine bağlı umutlara tutunmuştum hep.En ufak ve saçma olaylardan tutun,en önemli ve derin mevzulara kadar bu durum böyleydi.Kendimi,düşmüş olduğum bu girdaptan çekip çıkaracak nedenler arıyordum.Ama aslında böyle yaoarak kendime daha çok zarar veriyordum.Küçük bir çocuk gibi en ufak bir şeyle dünyalar benim oluyordu.Hatta geçici ve boş avuntuları dünyam yapıyordum.

Ama bu defa farklıydı.

Serin bir rüzgar çevreyi hakimi altına almışken;saatlerdir altında oturduğum ağacın,baharın gelmesiyle birlikte yeşeren yaprakları sallanıyordu.Üzerinde oturduğum bankın hemen yanına konumlanmış sokak lambası,ruhuma nazaran çok daha aydınlık ve berraktı.Işığından rahatsız olduğum lambayı  engelleyen ağacın geniş yapraklarına minnet duymuştum.Çünkü şu an için ihtiyacım olan tek şey temiz hava,karanlık ve onunla eş değer yalnızlıktı.

Saat akşam dokuz sularıydı.

Bir parkın en ücra köşesine konumlanmış bir bankta oturuyordum.

Metrelerce ileride mutlu mesut piknik yapan ailelerin,ortalıkta neşe saçarak koşuşan çocukların etrafta yankılanan sesleri bana uğultu olarak geliyordu.Serin bir havanın hakim olması,çayını-demliğini kapıp gelen ailelere engel olmaksızın etrafa sıcak bir aile tablosu yansıtıyordu.Başka zaman olsa yüzümdeki tebessümle bu manzarayı izler,onlara gıpta ile bakardım.

İmrenirdim.

Ama şu an farklıydı.

Ne etrafta koşuşan çocuklar,ne kulağıma dolan kahkaha sesleri,ne çayları karıştırınca çıkan ve insanın içini ısıtan o ses ne ileride bebekleriyle evcilik oynayan tatlı ve küçük kız...Ya da bisiklet yarışı yapan erkek çocuklar...Lise öğrencisi gibi duran arkadaş grubunun çaldığı gitar...

BERÇEM GELİN (DEVÂM EDİYOR)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin