Bölümün Yayınlanma Tarihi: 29/04/2019
Tarih: 11/03/2019
Alesya Haktan
''Hanımefendi lütfen şu düdüğü çalmayı keser misiniz?'' dalgalar sertçe taşlara çarparken, boynumdaki düdükle onlara eşlik edercesine çalıyordum. Lakin bu insanları fazlasıyla rahatsız etmiş gibi:
''Eğer işe yararsa çalmayı keseceğim'' dedim ve düdüğü dudaklarımın arasına yerleştirerek üfledim. Ardın ardına çalıyor, dalgalara ve rüzgara eşlik ederek ritim oluşturuyordum ama ne gelen vardı ne de gören.
İçmiştim, sabahtan beri deli gibi içerek kendimi sonunda buraya atmıştım. Manyak gibi sarhoştum, bilincim yerimde olsa da kafam, görüşüm bulanıklaşıp duruyordu.
Neden şu anda onlara ihtiyaç duyduğumu hala anlamış değilim.
''Yeter be!'' yumuşak ellerin kolumu sertçe kavranmasıyla beraber düdük dudaklarımın arasından düşmüştü ve kendimi bir anda ayakta bulmuştum. Dengede durmak amacıyla boştaki elimi kolumu sertçe kavrayan adamın koluna koydum. Beni bir kaç kez sarsıp, sertçe yere bıraktığında sırtımı sert bir şekilde taşlardan birine vurmuştum, acı tüm bedenimi sarıp sarmalarken ağzımdan tiz bir çığlık kaçmıştı.
''Ne yapıyorsun sen?'' az önce bana düdüğü çalmamı söyleyen kadının sesiydi bu. Adam, ayağıma sert bir tekme atıp: ''Başımız şişti be!'' diyerek gürledi.
Sırtım acıyordu, bacağım acıyordu ve kalbim paramparça olmuştu.
Düdüğü son kez dudaklarımın arasına yerleştirerek çaldım. Bu sınırları zorladığım son andı, adam beni tekrar ayağa kaldırıp sertçe yere bıraktığında sırtım ikinci defa aynı darbeye maruz kalmıştı ama bu sefer farklı bir şey vardı.
Beni düşüren adam karşıdan gelen bir yumrukla beraber taşların üzerine düşmüştü ve ikinci darbeyi taşlardan karnının yan kısmına almıştı.
''Alesya'' tanıdık ses, tanıdık koku. Bu sefer gerçekten beni kurtarmaya gelmişti ama çok geç kalmamış mıydı?
''Geldin'' dedim kahkaha atarak. Sarhoşluğun etkisiyle, acının etkisiyle gerçekten ne yaptığımın farkında değilim.
Taehyung ellerimi kavrayıp beni ayağa kaldırdığında başımı göğsüne koydum ve kahkahalarımın gözyaşı damlarına ve hıçkırıklara dönüşmesine izin verdim.
''N-neden o günde beni böyle kurtarmadın?'' göğsüne bir yumruk geçirdim. Ellerini belime koyduğunda acıyla inleyerek: ''Acıyor dokunma'' diye bağırdım. Ellerini koymasıyla çekmesi bir olmuştu. Beni nazikçe kendinden uzaklaştırıp: ''Belini mi vurdun?'' sesi şefkat ve öfkeyle doluydu.
Dudaklarımı büzerek başımla onu onayladım. Beni tek hamlede kucağına alıp, yerde acıyla bağıran adama: ''Bu burada bitmedi'' dedi ve ilerlemeye başladı.
''Daha önce neden gelmedin?'' diye sordum ellerimi boynuna daha sıkı sararak: ''Neden hiçbiriniz o gün yanımda olmadı ki? O günden sonra neler yaptığımı bir ben, bir ailem bir de Allah bilir'' dedim.
''N-ne yaptın?'' bir de soruyor muydu? Komik!
''Gerçekten merak ediyor musun?'' sorum Jungkook'un o büyülü sesini duymamla askıda kalmıştı.
''Ne oldu ona?'' Jungkook ellerini bana doğru uzattığında Taehyung'un boynuna daha sıkı sarılıp: ''Beni ona verme yoksa yine paramparça olurum'' dedim küçük bir çocuk gibi. Artık onu istemiyordum, artık ona karşı bir şeyler beslemek istemiyordum. Hoş geçmişe ve bugüne bakılırsa ona olan duygularım fazlasıyla değişmiş bulunmakta.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Savrulan Sevgi | BTS | ✔️
FanfictionTAMAMLANDI ✔️ Büyümüştük, hepimiz beraber iç içe büyümüş olsak da hepimiz oradan oraya savrulmuştuk. Onları yavaş yavaş kaybederek bir başıma kalmıştım, onlarla her gün karşılaştığım halde yüzüme dahi bakmıyorlardı. Oysa, bir şey yapmamıştım ki...