Bölümün Yayınlanma Tarihi: 10/06/2019
Tarih: 17/03/2019
Alesya Haktan
Güzel bir günün ardından çocuklarla beraber boş sokakta yürüyorduk. Yalnız değildik, Aksu ve Jaebum bize eşlik ediyordu.
Eskiden, hayatımızın çok fazla sıradan ve güzel olduğu zamanlarda yedimiz her zaman böyle geceleri, yıldızların ve ayın altında sessizce yürürdük. O zamanlar neden konuşmadığımızı şimdi daha iyi anlıyordum, ne kadar çok konuşursak o kadar az şu anki anın güzelliğini hissedemeyecektik.
Sessizliğimizle şu anın güzelliğini o kadar net ve huzur dolu hissediyorduk.
Özlemişim, baştan sona kadar onların her şeyini yaptığımız her şeyi özlemiştim.
Sokağın sonundaki sessiz sakin parkla duraksadım, küçükken parka parktaki aletlere binmek için değilde oyunlar oynamak için giderdik çünkü parktaki alan oyunlarımızın sınırıydı.
''Neden durdun?'' Jaebum'un sorusuyla bakışlarımı duraksayarak bana bakan çocuklara çevirdim.
''Yavaş yavaş eski halimize dönüyoruz gibi ama sizce de bir şey eksik değil mi?'' yedisi de kaşlarını çatarak, düşünmeye başladılar. Her biri üzerinde bakışlarımı gezdirirken yüzümdeki gülümseme de genişliyordu, Aksu'ya doğru bakıp başımı salladım. O ne demek istediğimi anlamıştı, elini kolumun üzerine koyup: ''Elim sende!'' diye bağırdı ve koşmaya başladı. Bende elimi Jaebum'un koluna vurarak: ''Elim sende!'' diye bağırdım ve önden koşan Aksu'nun peşinden koşmaya başladım.
Onlardan biraz uzaklaştıktan sonra duraksayıp onlara döndük. Hepsi ne yapmaya çalıştığımızı anlamaya çalışıyordu, Jaebum sonunda ne yaptığımı anlayarak hemen yanında duran Jimin'in koluna dokunup: ''Elim sende! Sona kalan dona kalır!'' diye bağırdı ve bizim tarafa doğru koşmaya başladı. Diğerleri de Jimin'den kaçarak yanımıza geldiğinde Jimin donukluğundan çıkıp, öne doğru adımını attı. Bizlerde onun hareketiyle beraber koşmaya başladık.
''Hey! Haksızlık bu! Oyun oynamadan söylemek gerektiğini bilmiyor musunuz?'' kahkahalar eşliğinde parka gelmiştik. Jimin'de bize yetiştiğinde: ''Sona kalan dona kalır demiştik, kaybettin!'' dedik Jaebum'la aynı anda.
Jimin, kollarını birleştirerek gözlerini devirdi. Küçükken de böyle yapardı, hata bu yüzden bizimle bir kaç kez küsmüştü tabii küsmesiyle geri dönmesi bir oluyordu.
''Başka ne oynamak istersin?'' Taehyung'un huzur dolu sesiyle bakışlarımı ona çevirdim. Gözlerinin içi tüm karanlığa rağmen ışık gibi parlıyordu, mimiklerinden çok fazla heyecanlı olduğunu okuyabiliyordum.
''Saklambaç'' dedim. Eskiden saklambaç oynarken ikişerli gruplara ayrılırdık, o ikişerli gruplar beraber gözlerini yumar ve beraber saklanırlardı.
''Nasıl seçiyorduk?'' Yoongi elini çenesinin üzerine koyarak düşündüğünü belirti ama net bir şekilde hatırladığınız hepimizde biliyorduk.
''MOR!''
''MAVİ!''
''KIRMIZI!''
''YEŞİL!''
Jungkook ve Hoseok aynı rengi söylemişlerdi.
Yoongi ve Jimin aynı rengi söylemişlerdi.
Namjoon ve Jin aynı rengi söylemişti.
Ben ve Taehyung'ta aynı rengi söylemiştik. Aslında bilerek 'Mor' demiştim. Taehyung, mor rengi ve sevgiyi birleştirerek: 'Seni morluyorum' derdi. Dünyanın en güzel iki kelimesini oluşturmuştu ve ben mor rengini gördüğüm her dakika da aklıma sadece o geliyordu, şimdiyse 'Seni morluyorum' cümlesi benim için daha özel bir yer edinmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Savrulan Sevgi | BTS | ✔️
FanfictionTAMAMLANDI ✔️ Büyümüştük, hepimiz beraber iç içe büyümüş olsak da hepimiz oradan oraya savrulmuştuk. Onları yavaş yavaş kaybederek bir başıma kalmıştım, onlarla her gün karşılaştığım halde yüzüme dahi bakmıyorlardı. Oysa, bir şey yapmamıştım ki...