[Yazarın Ağzından]
Rosé okulun müzik öğrencilerinin belirli bir saat kullanabildikleri müzik stüdyosundan henüz çıkmış, çalışma yapabileceği yeni bir yer arıyordu.
Eve gitse en büyük hayranı olan babası, yine ayaklarının dibine çökecek ve küçük bir kız çocuğunun ilk defa gelinlik görmesi gibi onun çalışmasını izleyecekti. Annesi ise ona eşlik etmeye çalışacaktı, büyük ihtimal.
Koskoca UCLA'da neden çalışacak huzurlu bir yer bulamıyorum ki, diye düşündü ayaklarını sürüye sürüye nereye gittiğini bilmeden. Düşünmekten başı ağrımaya başlamıştı sanki.
En sonunda, yeniden Müzik fakültesinin binasına döndü ve koca binanın içinde dolaşmaya başladı. Binanın en alt katına vardığında bu katta kimsenin olmadığını görünce bir an için duraksamış ve kendini bir korku filminin başrolü gibi hissetmişti.
"Merhaba," diye seslendi ürkekçe. Ancak sadece sesinin yankılanmasını duyabilmişti.
Tam da arkasına dönüp oradan koşarak kaçacaktı ki, ilerideki bir kapının altından süzülen ışığı fark etti. Öyle hafif bir ışıktı ki, zar zor fark etmişti.
Kapıya doğru ilerlerken içinden kendine güldü. Korku filmlerindeki, her duyduğu sese bakmaya giden ve orada ölen kızlara sinirleniyorsun ama sen de aynısını yapıyorsun Roséanne, dedi kendi kendine.
Kapıyı yavaşça araladığında karşısında kocaman bir konferans salonu görmüş ve şaşırmıştı. Ancak içerisi biraz tozlu göründüğünden Rosé buranın, eskiden kullanılan bir konferans salonu olabileceğini düşünmüştü.
Yavaş adımlarını konferans salonunun seyirci merdivenlerinden sahneye doğru ilerletirken sahnenin ona uzak köşesinde dikilen, minik bir ışığın yandığını fark etmişti. Uzun süredir açık kalmasındansa, yakın zamanda birinin burada olduğunun daha olası olduğuna kanaat getirdiğinde sahnenin merdivenlerini tırmanıyordu.
Yanan ışığın sahnenin köşesindeki piyanoyu aydınlattığını fark ettiğinde istemsizce gülümsedi ve oraya doğru ilerledi. Piyanonun başına geldiğinde çekinerek bir notaya bastı ve duyduğu sesle birlikte irkildi. Notaya kendisi basmıştı ama yine de irkilmişti. Bu halini fark edince kendine güldü ve piyanonun önündeki geniş oturağın köşesine oturdu narince.
Sırtını piyanoya dönmüş ve gitarını çıkarmıştı. Burası çalışmak için eşsiz bir yer gibi görünüyordu.
Baş parmağını gitarının tellerinde gezdirip bütün tellerin seslerini duyduktan sonra gülümsedi ve sol elinin parmaklarını nota basmak için gitarın ucunda gezdirdi. İstemsizce, bu sesi ve tellerin verdiği hissiyatın onu nasıl da kolay mutlu edebildiğini düşünüyordu.
Halsey'in Eyes Closed* şarkısının ilk notasını bastığında ortaya çıkmak için hazırda bekleyen duyguları, baş parmağını tellere yeniden dokundurduğunda ortaya çıkmış ve Rosé istemeden bu şarkıyı söylemeye başlamıştı.
Şarkı sözleri kalbine acı veriyordu sanki. Çünkü biliyordu, kiminle tanışırsa tanışsın aklında sadece o vardı.
Şarkıyı bitirdiğinde duyduğu alkış sesiyle irkildi ve karşısına baktı. Gözlerinin buluştuğu gözler, bütün vücudunu dondurmuştu sanki.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
1000 forms of me ✔
Fanfiction"Aşık olacağınız kişiyi bulun, sonra bırakın sizi öldürsün," demiş ya yaşlı, huysuz, adını bir türlü hatırlayamadığım bir bilge, acaba bizi görse ne derdi? 1000 farklı kalıp, 1000 farklı Lalisa vardı içimde. Ama hepsi bir parça eksikti sanki. Yine d...