[Yazarın Ağzından]
1 September,
2014Dudakları ayrıldığında iki genç de gülmelerini bastırmak için elleriyle ağızlarını kapatmıştı. Justin, onları gören ya da duyan biri var mı diye etrafa bakınırken Rosé, ellerini çocuğun gömleğinin yakasına yerleştirmiş ve az önce dağıttığı yakayı düzeltmeye başlamıştı.
"Justin," diye mırıldandı Rosé. "Neden bu sene doğumgünü partisi vermiyorsun? Herkes senin partilerini dört gözle bekliyor."
Justin, yüzünde az önce oluşan samimi gülümsemeyi söndürmüş ve bakışlarını yere eğmişti. "2012 faciasından beri ne zaman bir parti versem iyi gitmiyor. Sensiz eksik hissediyorum."
Rosé yüzünde oluşan gülümsemeyi sevdiği çocuktan gizlememişti. "İstersen bu sene gelirim, sorun değil."
Justin hızla başını iki yana sallamıştı. "Hayır hayır, bizi eleverebilecek her davranıştan kaçınmalıyız. Üzgünüm, bebeğim." Justin, Rosé'nin saçını kulağının arkasına doğru ittirirken kızın yüzünün düştüğünü görünce eliyle çenesini kavramış ve kızın ona bakmasını sağlamıştı. "Tanrı şahidim, bu ilişkiyi gizlemek zorunda kalmasak, seni herkesin içinde yılbaşı gecesi New York Times ekranına çıkacak kadar tutkulu öperdim."
Rosé yüzünde oluşan utangaç gülümseme ile dudağını ısırmıştı ki, bunun asla olamayacağını düşününce suratı tekrar düşmüştü. "Ama saklamak zorundayız," diye mırıldandı.
"Ama saklamak zorundayız, üzgünüm," diye tekrar etti genç çocuk da. "Ama bir gün, ailelerimiz bizi anlayacaktır. Üzülme, bebeğim."
Birazdan başlayacak olan müzik yarışmasının kulisinde, gizli bir köşede saklanıyorlardı. Justin, Rosé'nin güzelliğini görünce onu öpmek istemiş ve gizlice buraya getirmişti genç kızı. Kolunu duvara yaslamış ve kızı kendi vücudu ile duvar arasında kapana almışken ondan mutlusu yoktu. Rosé'nin bu durumdan dolayı oluşan utangaç gülümsemesini izlemeye bayılıyordu.
Cilveleşmelerinin arasında ileriden gelen bir sesle Justin hemen onu ses ekipmanlarıyla dolu bir yığının arkasına saklamış ve hafifçe eğilerek birinin gelip gelmediğine bakmıştı. Ama Rosé'nin aklında hâlâ Justin'in parti düzenlememesi meselesi vardı. O gelmeyecek diye parti düzenlememesi, kızın canını sıkıyordu.
"Justin, gelecek hediyeleri düşün bari," diye ısrar etti birden Rosé. Justin, bunu duyunca saklandıkları loş koridoru dikizlemeyi kesmiş ve anlamayarak genç kıza bakmıştı. Partiden bahsettiğini anladığında ise güldü ve "Ben hediyemi çoktan aldım, Roséanne," dedi.
Bu sefer de Rosé anlam veremeyerek bakmıştı genç çocuğa. "Ne hediyesi?"
"Sen," dedi Justin yüzündeki aşk dolu gülümseme ile. "Benim hediyem sensin."
İşte bu cevap, Rosé'ye bir ömür yeterdi.
Ancak fark etmedikleri bir şey vardı: Onların bu büyük ve gizli aşkını izleyen kin dolu gözler...
1 September,
2014
aynı gün, akşam üzeriJustin yine bir yarışma kazanmanın ve Rosé ile güzel vakit geçirmenin mutluluğu ile eve girmişti. Ona kapıyı açan hizmetliye iltifat ettikten sonra, dans ederek içeri adımlamış ve geniş salonda oturan annesine havalı bir selam vermişti. "Selam, güzelim. Bil bakalım bugün hangi güzel kadının hangi en ve tek yakışıklı oğlu doğdu, üzerine bir de yeni bir yarışma kazandı? Evet, doğru bildin." Justin iki işaret parmağıyla da kendini gösterirken dudaklarını bükmüş ve sonrasında, şarkı söyleyip dans etmeye devam etmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
1000 forms of me ✔
Fanfic"Aşık olacağınız kişiyi bulun, sonra bırakın sizi öldürsün," demiş ya yaşlı, huysuz, adını bir türlü hatırlayamadığım bir bilge, acaba bizi görse ne derdi? 1000 farklı kalıp, 1000 farklı Lalisa vardı içimde. Ama hepsi bir parça eksikti sanki. Yine d...