"Tanrım! Bu felaket iyi oldu!" Kahkaha atarak elimi telefona siper ettim ve az önce çektiğim fotoğrafa baktım. Taehyung, Jim ve Justin ise çıktıkları arabanın üzerinden telefonu onlara vermem için bana sesleniyorlardı. Fotoğraftaki pozlarına bir kez daha kahkaha attıktan sonra telefonu onlara verdim. Taehyung heyecanla fotoğrafa baktıktan sonra kahkaha attı ve telefonu arkadaşlarına verip arabanın üzerinden aşağı atladı. Tam yanıma indiğinde, onun güzel gülümsemesine bakmış ve mest olmuştum.
"Yine harika bir fotoğrafçısınız, Miss Manoban." Yüzüme içten bir gülümse yayılırken uzanıp dudağının kenarına bir öpücük bıraktım ve "Modelim siz olunca fotoğraflarım kendiliğinden harika oluyor, Mr. Vante." diye mırıldandım.
Gülümseyerek dudaklarıma uzandığı sırada bakışlarımı dudaklarına indirmiştim ki, Jim'in eli rüyamdan uyanmamı istiyormuş gibi beni Taehyung'un kollarından çekip aldı. "Hey hey, benim kızımla ne yaptığını sanıyorsun seni adi?" Kolunu belime dolayıp benimle sokağın ortasında dans etmeye başladığında, bakışları onu deli etmek istercesine Taehyung'un yüzünde dolanıyordu. "Bu Asya çiçeği bu gece benim, biliyorsun değil mi? Kendine başka bir çiçek bul."
"Senin o kıçını bir güzel-"
"Taehyung?" Devamında bir küfür geleceğini anladığım sözlerini uyarıcı ve yumuşak bir ses tonuyla böldüğümde boğazını temizledi ve "...tekmelerim." dedi. "Evet, kıçını tekmelerim, bu yüzden kızımı bana geri ver serseri."
Taehyung beni aniden kucaklayıp arabaya koşmaya başladığında gülmeden edememiştim. Son zamanlarda, tıpkı az önceki gibi beni kullanarak birbirleri ile uğraşmaya bayılıyorlardı. Ne yalan söyleyeyim, Taehyung'un beni böyle sahiplenmesi de benim eğlencemdi.
Jim ve Justin az önce tepesine çıktıkları arabaya atlayıp Taehyung'un arabasının yanında durdular ve biz arabaya binmeye hazırlanırken bizimle gece kulübünde buluşacaklarını söyleyip gazı kökleyerek yanımızdan uzaklaştılar. "Bir gün bu hız tutkuları yüzünden başlarını belaya sokacaklar değil mi?" dedim ve kıkırdadım. Taehyung da "Kesinlikle," derken bana güzel gülümsemesini sunmuş ve arabaya binmişti.
Taehyung'un telefonundan onun Instagram hesabında gezinirken Jennie'nin paylaştığı bir fotoğrafı gördüm ve gülümsedim. Akşamki mezuniyet partisi için hazırlandığı her halinden belliydi. Gülümseyerek onu aradım ve telefonunu açmasını beklerken Taehyung'u izledim. Nasıl oluyordu da araba kullanırken bile bu kadar ateşli olabiliyordu?
"Alo?"
"Hey, Jennie, hazırlıkların bitti mi? Eğer seni alacak biri yoksa biz alalım diye aradım." Göz ucuyla Taehyung'a baktığımda istemsizce başını aşağı yukarı salladığını gördüm. Sanırım, bu fikrin daha önceden onun aklına gelmemesine şaşırıyordu ki duyar duymaz onaylamıştı.
"Teşekkür ederim tatlım ama gerek yok. Zaten çok ateşli bir kavalyem var ve beni o olacak. Eğer mezuniyet mekanına yaklaşan çok havalı bir Porsche görürsen sakın şaşırma." Jennie kendi söylediklerine gülerken "AMAN TANRIM!!" diyerek oldukça heyecanlı bir tepki vermiştim. "Yoksa..."
"Evet, Mimarlık fakültesindeki şu seksi Porsche sahibi çocuğu ayarladım." Kahkahalarıma engel olamazken başımı sağa sola salladım ve "Senden daha azını bekleyemezdim Jennie-ssh," dedim Korece.
"Hâlâ ne dediğini anlayamıyorum ama iyi bir şey dediğini farz ederek teşekkür edeceğim. O zaman akşam görüşürüz?" Yeniden kahkaha attığımda Taehyung'un içi gülen gözlerini üzerimde hissetmiştim. "Tamam, görüşürüz. Öpüyorum."
Telefonu kapattığımda Taehyung bana göz ucuyla baktı ve kırmızı ışıkta durduğunda "Korece konuşurken neden bu kadar şirin görünüyorsun ki? Dudakların çok sevimli bir hal alıyor," diye mırıldandı. Son zamanlarda Korece kursuna gittiğini bildiğimden gülümsedim ve yeniden Korece konuştum. "Korece konuşurken dudaklarım daha mı şirin oluyor oppa-nim?" Güldü ve başını aşağı yukarı salladı. "O zaman hep böyle konuşacağım oppa-nim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
1000 forms of me ✔
Fanfiction"Aşık olacağınız kişiyi bulun, sonra bırakın sizi öldürsün," demiş ya yaşlı, huysuz, adını bir türlü hatırlayamadığım bir bilge, acaba bizi görse ne derdi? 1000 farklı kalıp, 1000 farklı Lalisa vardı içimde. Ama hepsi bir parça eksikti sanki. Yine d...