"Yeni programımı denemek için harika bir fırsat olacak bu."
Chanyeol'ün partisinde tanıştığımız ve Jack'in arkadaşı olan RM, dizüstü bilgisayarının klavyesinde parmaklarını hızla gezdirirken Jennie endişeyle bacağını sallıyor ve RM'in bilgisayarının ekranına bakıyordu.
Jack, bana Jennie'yle birlikte Carl's Jr.'a gelmemi söyleyen bir mesaj attığında bizimkilerle birlikte Powell Kütüphanesi'nde ders çalışıyorduk. Mesajdan sonra ise Jennie'yle yanlarından ayrılmış ve buraya, Jack ile RM'in yanına gelmiştik.
Jack bize, RM'in Bilgisayar Mühendisliği bölümünde okuduğunu ve Jennie ile Kai'nin uygunsuz fotoğraflarını herkesin telefonundan silebilecek bir programa sahip olduğunu anlatmıştı. Şimdi ise RM bu programı çalıştırmak için uğraşıyor ve biz de onu izliyorduk.
"Peki nasıl olacak bu?" diye sorduğumda Jack'in yüzüne sinsi bir gülümseme yayılmıştı. Ancak, sorumu yanıtlayan RM olmuştu.
"Öncelikle fotoğrafları asıl kaynaktan alacağız ve kodlarını programa gireceğiz. Program bize, bu fotoğrafları yok edecek minik bir virüscük verecek ve biz de bu virüsü Kai'nin arkadaşlarının telefonlarına göndereceğiz."
Jennie heyecanla alt dudağını ısırdığı sırada, benim kaşlarım çatılmıştı. "Ama asıl kaynak Kai'nin telefonu değil mi? Onu nasıl alacağız?"
Jack güldü ve ceketinin cebinden bir telefon çıkarıp masaya attı. "Önemli değil," dediğinde oturduğu sandalyede iyice yayılmış ve kollarını göğsünde birleştirmişti.
Telefonu hızla elime aldım ve ana ekran düğmesine basıp aydınlanan ekrandaki fotoğrafa baktım. Tam da tahmin ettiğim üzere, arka planda Kai'nin kendi fotoğrafı vardı. "Nasıl aldın bunu?" diye mırıldandığımda sinirle Kai'nin fotoğrafına bakıyordum.
"Gidip nazikçe istedim," diyen Jack'e şaşkın bakışlarımı çevirdiğimde bana göz kırpmış ve gülümsemişti.
"Naziklik anlayışına bayıldım Jack." Jennie büyük bir hayranlıkla bunu söylediğinde Jack ona da göz kırpmıştı.
"Ne diyebilirim ki? Harikayım."
Jack'in ellerini kafasının arkasına yerleştirip vücudunu gerdiğini gördüğümde sinirle karnına vurmuştum. "Ah!" diye bağırdığında ise ona ölümcül lazer ışınlarımdan gönderiyordum. "Serseri misin sen? Niye durup durup kavga ediyorsun?"
"Bana diyene de bak! Tutmasam o gün Kai'yi de beni de parçalayacaktın!" Jack alt dudağını büzerek kafasıyla beni işaret ettiğinde derin bir nefes aldım ve kollarımı birbirlerine bağladım. "Parçalayacak bir Kai bıraksaydın parçalardım."
"Şimdiden evli çiftler gibisiniz." Jennie'nin umursamaz mırıltısını duyduğumda sinirle ona dönmüştüm. Jack ise gülmüştü.
"Jennie, çok konuşma sen," diye ona kızdığımda RM başını iki yana sallamış ve "Üzgünüm Lalisa ama Jennie haklı," demişti.
"Sanki bir komplo planının içinde yaşıyorum," diye mırıldandığımda Jack yeniden gülmüş ve "Bunu bilmiyor muydun?" demişti. "Bana aşık olman için elimden geleni ardıma koymayacağımı söylemiştim sanıyordum?"
Her ne kadar bu durum hoşuma gitse de kötü bakışlarımı Jack'ten esirgemedim ve böylelikle ondan, dil çıkarmış çirkin bir surat kazandım.
"İşte, hazır." RM, yarım saat sonra zafer kazandığını gösteren gülümsemesiyle Kai'nin telefonunu eline aldı ve bir şeyler yaptıktan sonra telefonu Jack'e uzattı. "Al bro, gerisi sende."
Jack yüzündeki sinsi gülümseme ile telefonu eline aldı ve Kai'nin iddiaya girdiği arkadaş grubunun Whatsapp konuşmasına girdi. Sandalyemi merakla onunkine yaklaştırdığımda kendisi RM'in hazırladığı kodu kopyalayıp gruba atmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
1000 forms of me ✔
Fanfiction"Aşık olacağınız kişiyi bulun, sonra bırakın sizi öldürsün," demiş ya yaşlı, huysuz, adını bir türlü hatırlayamadığım bir bilge, acaba bizi görse ne derdi? 1000 farklı kalıp, 1000 farklı Lalisa vardı içimde. Ama hepsi bir parça eksikti sanki. Yine d...