Bir öğrenciye hayatının en berbat dönemlerini soracak olursanız her zaman "SINAV HAFTALARIM!" cevabını alırsınız. İnkar etmiyorum, haklılar. Ama benim sınav haftalarım bile onun sayesinde güzeldi.
Yoğun bir dönemden geçiyordum. Sabahlara kadar ders çalışıyor ve bazı geceler kütüphanede kalıyordum. Bu süre zarfında en büyük yardımcım ise Taehyung'du. Sanki üzerime bir çip takmış gibi uyuduğum an beni buluyor ve üzerime bir şeyler örtüp başımın altına küçük bir yastık koyuyordu. Sınav haftalarında herkes yanında kitap taşıyordu ama Taehyung erzak taşıyordu ve hepsi benim içindi.
Bir gün dayanamayıp sordum, çünkü bu konu gerçekten aklıma takılmıştı. "Taehyung, neden yanında kitap yerine erzak taşıyorsun hep?"
Taehyung telefonundan oynadığı Candy Crush Saga'ya bakarken mırıldandı. "Senin için bebeğim."
Gözlerimi devirdim ve telefonunu hızla elinden alıp onun mızmızlanmasını dinlerken oyuna ben devam ettim. "Hiç ders çalıştığını görmüyorum. Nasıl geçeceksin derslerden?"
Taehyung öne eğilip telefonunun ekranına bakarken bir süre cevap vermemeyi tercih etmiş, ardından da "Sağ alttaki kırmızı şekeri yukarı kaydır," demişti. Dediğini yaptıktan sonra bölümü geçtiğimizi gösteren küçük ekran karşımıza çıktığında telefonu kilitledim ve masaya bıraktım. Ciddi bakışlarımı ona diktiğimde ise Taehyung kolundaki saate bakmış ve "Molan bitmedi mi senin?" diye sormuştu.
Powell Kütüphanesi'nin yakınlarındaki bir kafedeydik ve saat gece yarısını çoktan geçmişti. Ders çalışmak isteyen öğrenciler için bu kafe ve Powell, sınav haftalarında sabaha kadar açık kalıyordu.
"Hayır, bitmedi. Şimdi soruma cevap ver." Ciddi bakışlarımı gören Taehyung esnedi ve oturduğu rahat koltukta biraz aşağı doğru kayıp yarı-uzanır bir pozisyon aldı. "Hadi dersine dön, ben de sen gelene kadar uyuyayım."
"Taehyung!" Bacağına vurduğumda yüzünü buruşturarak bacağını ovuşturdu ve "Lalisa, ağlarım bak," dedi bebek gibi konuşarak.
"Şu an çok çirkin bir bebeksin." Cümlemin ardından alt dudağını büzdüğünde "Daha da çirkinleşiyorsun," dedim ve Taehyung gerçekten ağlamaya başladı.
"T-Taehyung?" Sevdiğim adam (20), karşımda oturmuş ağlarken ve kafedeki yarı uykulu öğrenciler bize garip garip bakarken ne yapacağımı şaşırmıştım. "Taehyung, ne yapıyorsun?!" Ben korkuyla ve şaşkınlıkla, kalabalık bir ortamda ağlayan bebeğini susturmaya çalışan anneler gibi Taehyung'u susturmaya çalışırken Taehyung'un beni umursadığı yoktu.
"Taehyung, aşkım, kahve ister misin? Bak, kahve!" Eline karton kahve bardağını tutuşturmaya çalıştığımda elimi ittirmiş ve daha çok ağlamaya başlamıştı.
"T-tamam, telefon? Telefondan şeker oyunu oynamak ister misin?" Hızlıca şifresini girip kapatmadığım Candy Crush oyununu ona gösterdiğimde de başını iki yana sallamış ve elimi ittirmişti.
"BEBEĞİM NE İSTEDİĞİNİ SÖYLER MİSİN?" Ben istemeden sesimi yükselttiğimde hızlıca "Seni!" dedi ve beni kolumdan tutup kendine çekti. Şaşkınlıkla kucağına düştüğümde etraftaki birkaç kişi "Ooo," tarzı tepkiler vermiş ve kıpkırmızı kesilmeme sebep olmuşlardı. Son nokta ise, birkaç erkek öğrencinin Taehyung'la yumruk tokuşturup "İyi taktik kardeşim," demesi olmuştu.
Taehyung, kendiyle gurur duyan bir yüz ifadesiyle etraftaki birkaç öğrenciye havalı bir selam verip göz kırparken gözümde tam olarak lisenin popüler öğrencisiydi. Ve sırf bu yüzden, hem onu öpmek istiyor hem de saçlarını yolmak istiyordum.
Harika, ben de lisenin popüler çocuğuna aşık olan o saf kız oldum.
"Taehyung," diyerek sonunda ilgisini üzerime çekebildiğimde kucağına iyice yerleştim ve kollarımı boynuna doladıktan sonra sinsice gülümsedim. "Bu kadar numarayı sırf konu değişsin diye yaptığının farkındayım ama konuyu unutmadım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
1000 forms of me ✔
Fanfic"Aşık olacağınız kişiyi bulun, sonra bırakın sizi öldürsün," demiş ya yaşlı, huysuz, adını bir türlü hatırlayamadığım bir bilge, acaba bizi görse ne derdi? 1000 farklı kalıp, 1000 farklı Lalisa vardı içimde. Ama hepsi bir parça eksikti sanki. Yine d...