20 doubts and secrets

997 110 83
                                    

Bu sınır işi hiç benlik değilmiş, size kıyamadım. ㅠㅠ Ders çalışmaya başlamadan bir bölüm daha atıvereyim madem, dedim. Hadi yine iyisiniz. :')

NOT: EVET, LIZJACK DE ARTIK BİR WATTYS 2019 YARIŞMACISI! 🎉

ㅁㅁㅁ

"Selam." Jennie soğuk bir sesle karşıma oturduğunda endişeyle "Selam," dedim ben de. "İyi misin?"

Jennie şaşkınlıkla bana bakıp "Evet evet," dediğinde kaşlarım çatılmıştı. Tanrı aşkına, neler dönüyordu?

"Ah Jennie, hoş geldin." Jennie, Jack'i görünce irkilmiş ve şaşkınlıkla ona bakmaya başlamıştı.

Jack bana aldığı kahveyi önüme bıraktıktan sonra "Sen de ister misin?" diye sordu, Jennie'ye. Ama Jennie sadece başını iki yana sallamakla ve bakışlarını Jack'ten kaçırmakla yetinmişti.

Jennie'nin garip hareketlerini izlediğim sırada, Jack yanıma yerleşip yanağıma bir öpücük bırakmış ve kolunu omzuma atmıştı. Jennie ise bunu fark edince yeniden bakışlarını kaçırmış ve saçlarıyla oynamaya başlamıştı.

LizJack momentına aşkla bakmayan bir Jennie mi? Hayali bile imkansızdı.

Jennie'nin davranışlarına anlam veremesem de Jack'e durumu çaktırmamak için ona gülümsedim ve tekrar Jennie'ye döndüm. "Ee nasılsın Jen? Son zamanlarda pek bir sessizsin."

"Yorgunum aslında. Vize konuları birikti." Jennie zoraki bir gülümsemeyle bana gülümsedikten sonra tekrar bakışlarını kaçırdı ve telefonuna baktı. "Aa dersime de az kalmış, ben gideyim. Görüşürüz!"

Jennie'nin apar topar kalktığını gördüğümde kaşlarımı kaldırmış ve onu izlemeye başlamıştım. Eşyalarını toplayıp kafeden çıkması 10 saniyeden az sürdü desem, yalan olmazdı.

Derin bir iç çektim ve gözden kaybolmasına rağmen Jennie'nin arkasından bakmaya devam ettim. Arkamdan dönen bir şeyler var gibi hissediyordum ve bunların ne olduğunu öğrenmeliydim.

Kafeden çıktıktan sonra Jack ile kampüs içinde gezinmeye başlamıştık. Her zamanki gibi havadan sudan bir muhabbet ediyor ama bu muhabbet dünyanın en müthiş muhabbetiymişcesine zevk alıyorduk.

Powell Kütüphanesi'nin yakınlarına yaklaştığımızda hemen ilerimizde Agust'u görünce duraksamış ve Jack'e "Gel benimle," diyerek Agust'a doğru hızlandırmıştım adımlarımı. Konuştuğu biri olduğundan, beni ancak yanına geldiğimde fark etmişti.

"Ah, Lalisa! Selam!" Çok neşeli görünmesi beni biraz ürkütse de "Selam," demiştim ürkekçe.

"Selam dostum. Selam Lalisa." Agust'un konuştuğu kişi, yani Jay, Jack ile yumruk tokuşturduktan sonra bana da selam vermiş ve bize eşsiz bir gülümseme sunmuştu.

"Agust, uzun zamandır görüşemiyoruz. Seni merak ettim." Endişeyle Agust'a baktığımda bakışlarını yere indirmiş ve ensesini kaşıyarak "Üzgünüm, Jennie meselesinden sonra yanınıza uğramamın doğru olmayacağını düşünmüştüm," demişti.

O an aklımdan geçen tek bir cümle olmuştu:

NE?!

Hemen ardından da neden bu aralar aynı cümleyi kurup duruyorum ki, diye düşünmeden edememiştim, tabii.

"Jennie meselesi derken?" Agust'a nasıl bir şaşkınlıkla bakmıştım, bilmiyordum. Ama şaşkın bakışlarımı görünce nefesini tutmuş ve hızla Jay'e dönüp "Bizim de işimiz vardı, değil mi Jay?" demişti.

1000 forms of me ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin