25 happy tree friends

989 104 52
                                    

Taehyung ile ilişkimizin bir sonraki aşamaya geçmesinin üzerinden neredeyse 2 hafta geçmişti. Mart ayının ilk günündeydik ve etraftaki rengarenk ve mis kokulu çiçekler adeta bugünün Taehyung ile ikinci ayımız olduğunu anlatıyordu.

Çiçekler bile bizim aşkımızdan ötürü mutluydu.

Taehyung'un dersinin bitmesine daha 1 saat olduğunu görünce uzun zamandır doğru düzgün görüşemediğim arkadaşlarımla görüşme kararı aldım ve Jennie ile Rosé'yi aradım. Yalan söyleyemezdim, onları çok özlemiştim.

Jennie ve Rosé ile eski ağacımızın altında buluşmuş ve piknik masasına yerleşmiştik. Ben çantamdan Jennie'den çok daha önce aldığım bir kitabı çıkarmaya çalışırken de, Rosé masanın üzerindeki bir kitabı fark etmişti. "Kızlar, bu sizin mi?" Başımı olumsuz anlamda sallayarak ona cevap verdiğimde Jennie de "Hayır," demişti.

"Biri burada unutmuş galiba." Rosé kitabı, masanın bizden uzak olan köşesine koydu ve ben Jennie'ye ondan ödünç aldığım kitabı verirken bizi izlemeye başladı.

"Gerçekten faydasını gördüm ve beğendim, teşekkür ederim Jen."

"Beğenmene sevindim." Jennie gülümseyerek kitabı çantasına kaldırırken ortamda kısa süreli bir sessizlik olmuştu ve bu sessizlik beni germişti. Ama hemen ardından, Rosé gülümseyerek masanın öbür tarafından uzanıp elimi tuttu ve neşeli sesiyle konuştu. "Ee, Jack Vante ile ilişkiniz nasıl gidiyor? Son zamanlarda sizi daha samimi görüyorum."

Rosé'nin imalı sorusuna karşılık olarak güldüm ve başımı aşağı-yukarı sallayarak imasının doğru olduğunu belli ettim. "Çünkü artık daha samimiyiz."

"Vay canına! İnanamıyorum! Demek sonunda oldu, ha?" Rosé sevinçle ellerini çırptığında utanmadan edememiştim. Jennie'nin yüzünde ise çekingen bir gülümseme vardı.

"Lalisa, benim hatam yüzümden ilişkiniz zarar görmedi, değil mi? Bazen bunun düşüncesi beni çok yoruyor."

Jennie, Rosé ve Agust, geç de olsa gerçeği sonradan öğrenmişlerdi ve anlaşılan Jennie kendini hâlâ suçlu hissediyordu. "Jennie, sana her seferinde söyledim, biz gayet iyiyiz. Lütfen endişelenme." Jennie'nin elini güven vermek istercesine sıktıktan sonra devam ettim. "Hatta, ilişkimizin ilerlemesini bile sağladın aslında. Bundan emin olabilirsin."

Jennie yüzümdeki samimi gülümsemeyi görünce rahatlamış olacak ki, derin bir nefes verdi ve bana gülümsedi. Böylelikle bir sorunu daha halletmiştik.

Sohbetimize devam ederken yanımıza yaklaşan bir genç kız görmüş ve kim olduğunu tanıyınca hepimiz duraksamıştık. Kız "Özür dilerim, rahatsız ediyorum ama-" diye sözüne başladığı anda, o da bizi tanımış ve bizim gibi duraksamıştı.

Sandra'yla birkaç saniye bakıştık ve hemen ardından, Seokjin'in sesi duyuldu. "Jisoo, buldun mu kitabını?"

Seokjin'in sesini duymamla irkildiğim anda, Sandra hemen "Kitabımı burada unutmuşum da, onu almaya gelmiştim," dedi. "Neyse, görüşürüz kızlar!"

Sandra hızlıca arkasına dönüp Seokjin'i oradan götürmek istese de, Seokjin bizi çoktan görmüştü.

O an aklımdan geçen tek şey şuydu: Ne yani, Seokjin ve Sandra burada mı takılıyor?

Galiba aynı soru, Seokjin'in aklında da bizim için vardı. Çünkü devamında duruşunu dikleştirmiş ve "Merhaba, demek burada takılıyorsunuz," demişti.

Kendime engel olamayarak "Evet, bir sorun mu var?" dediğimde Seokjin sinirlenmiş olacak ki hızlıca "Evet var," demişti. Ama onun cevabı da beni sinirlendirmişti ve ben de kendime hakim olamamıştım. "Ama bir sorun olmamalı. Sen de sevgilinle burada takılıyorsun sonuçta."

1000 forms of me ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin