Arabada kısık sesle çalan müzikle ilerlerken, anlık olarak arkasına bakarak "Hah, tamam." dedikten sonra oturduğu koltuğu geriye ittikten sonra, biraz da arkaya yatırıp ayaklarını camın önüne uzattı Öykü. Neye tamam dediğini görmek için aynadan arkaya bakınca Nesrin'e sarılmış olan Hikmet'i görüp göz devirdim, orta parmağını bana gösterirken. İkisi de benim arkama denk geldiği için rahat rahat yayılmayı tercih etmişti Öykü. Sığamayız derken, tam olarak da bunu kastediyordu.
Allah'tan yola çıkmadan önce kıyafetlerini değiştirmişti de, olası bir kazayı önlemiş olmuştu. Ve onu görür görmez bir gerçeği daha idrak etmiştim. Eşofmanla bile mükemmel göründüğünü ve kesinlikle bir tarafını açmadan rahat edemediğini. Gri eşofmanın üzerindeki toz pembe sweatshirt göğsünün tam altında bitiyordu çünkü. Ama yine de, şu an yola odaklandığım sürece onu görmeyeceğim için minnettardım.
"Birazdan klasik müzik çalarsa hiç şaşırmayacağım." deyip doğrulduktan sonra müzik çaları kendi telefonuna yönlendirdi ve Nesrin'in "Aç aç sesini." demesiyle beraber son ses müzik doldurdu arabanın içini. Sanırım acilen bir ezcane bulup ağrı kesici almam gerekecekti. Hem klasik müziğin nesi vardı ki?
"Beğendin galiba. Sana da alalım mı? Takım olur." Öykü'ye baktığımda üzerindeki sweattan bahsettiğini anlayıp, yola çevirdim gözümü. Hikmet anırıyordu bu arada arkamdan. Ayrıca biri Öykü'ye o sweatı giydiğinde kollarını kaldırmaması gerektiğini söylemeliydi. Yoksa her an bir tırın altında bulabilirdik kendimizi.
"Nereden dönüyorduk?" diye sordum ve kimse duymayınca müziği kısıp tekrar sordum.
"İstediğin yerden dönebilirsin."
"Nasıl?"
"İç taraf orman zaten Furkan ya. Bir yere oturup eğlencemize bakacağız işte."
"Sen mekan deyince.. Ne işimiz var bizim ormanda ya?"
"Merak etme, Hikmet korur seni bir şey olursa." diyerek kahkaha attı.
"Ciddiyim yalnız."
"Of Furkan ya. İçeride her yerden giriş var. İki katlı küçük bungalovlar var. Hafta sonu kalırız işte." Kalırız dediğine göre dört yanı kapalı bir yerden bahsediyor olmalıydı. Ve bu benim için oldukça yeterliydi. Hele ki Öykü söz konusu olduğunda.
"Öyle desene ya." diyerek direksiyonu sola çevirdim ve sürmeye devam ettim.
"Daha erken arasaydiniz ya. Ne güzel gezerdik erkenden."
Nesrin'e dönerek "Kaplumbağadan hallice gideceğimizi hesaplayamadım." dedi Öykü sistemle. Pardon da, yüz onla gidiyordum ben. Kendileri uçak kullandığımdan haberdar mıydılar acaba? "Heba ediyor canım arabayı."
"En son geç sür dediğimde olanları hâlâ sindiremedim canım. Sindireyim bi, bi unutayım, sen gidersin üç yüzle artık." Resmen son anda durmuş, mağazanın camına girmekten milimetrelik bir farkla kurtulmuştur. Allah'tan araba anında durabilme özelliğine sahipti. Yoksa Öykü her şeyi öğrenip ağzımı yüzümü dağıtamadan çekip gidecektim bu hayattan.
"Hızdan korkuyorsun diyeceğim de, bayağı bir komik olacak."
"Kurallara uyuyorum diyelim."
"Tabi. Sen ve bitmek bilmez kuralların." dedi, gözlerini devirerek. "Trafik kuralları, okul kuralları, ev kuralları."
"Ev kuralları mı?"
"Kumandayı her seferinde alıp alıp aynı yere koyuyorsun. O havlular hep aynı şekilde asılı oluyor. Tezgahın üzerinde tek bir bardak bile görmeye tahammülün yok. Koltuktaki kirlentler hep dik ve aynı yerlerde olmak zorunda.Daha sayayım mı?" Hadi be! Ben gayet de alttan alttan yapıyorum sanıyordum ya bunları.
"Düzenli olmak güzeldir." dedi Nesrin arkadan. "Hikmet'te birazcık örnek alsa, bence mükemmel olur."
Öykü "Aman sen de ya. Düzenli erkek mi olurmuş?" dediğinde frene bastım. "Oha Furkan!"
"Geldik."
"Camdan çıkacaktım."
"Gördün mü? Zorla taktığım o kemer işe yaradı. Demek ki o kadar da işe yaramaz bir erkek değilmişim."
"Ya! Öyle mi demek istedim ben şimdi?" diye sordu ben arabadan inerken. Daha sonra "Uyuz." diyerek yanımdan geçip gitti suçlu benmişim gibi ve resepsiyona nüfus cüzdanını uzattı sinirle.
"Çift kişilik bir yatak var aşağıda. Üstte de tek kişilik iki yatak."
"Siz zaten birlikte uyuyorsunuzdur diye düşünüyorum." deyip Nesrin'e baktığında kaşlarını kaldırıp indirdi Nesrin. "Oha! Neyse.. Özür dilerse onunla yatabilirim." diyerek kredi kartını uzattı. "Tutalım biz odayı."
Nüfus cüzdanımla birlikte parayı uzatıp kartını ona doğru tuttum. Omuz silkerek alıp cebine koyarken, odanın anahtarını alarak Nesrin'in koluna girdi ve odaya doğru yürümeye başladılar. Bungalov denen şeyin ne olduğunu bile bilmediğimden arkadan ilerliyordum. Öykü'deki o kartın kim tarafından ödendiğini de bilmiyordum. Ne biliyordum ki zaten ben?
Bir dakika lan!
Bir şey atlıyordum gibi ben.
Ama ne?
"Oha!" dedim bir an, olduğum yerde kalıp. "Birlikte uyuruz mu dedi o?"
"Evet." dedi Hikmet alay edercesine gülerken.
"Oğlum. Olmaz lan. O yan odada yatarken bile kalp krizi geçiriyordum ben. Dur ya. Hayır. Başka otel falan buluruz."
"Tamam şampiyon. Sakin. Olmadı kızlar yatar birlikte. Telaş yapma."
"Düştüğüm duruma bak. Sikeyim lan ben böyle işi." dedim, iki kız gülerek yanımızdan geçerken. Gayım kızım ben. De get işine.
"Hikmet. İyi değilim ben." dediğimde gülerek "Biliyorum." dedi. "Zor olmalı. Otururken acıyor mu?"
Ha?
"Allah belanı versin." deyip kafasına vurduktan sonra hıncımı alamayıp bir de tekme attım o kaçarken.
"Ne oluyor be?"
"Ya kızlar yatsın çift kişilik yatakta dedim de. Benimle aynı odada yatmazmıș haspam." dedi Hikmet, her ne kadar az önce kızmış olsam da konuyu kendi üzerine alarak.
"Neden?"
"Tipi mi değilim ki acaba?" dediğinde az önceki güzel cümleyi alıp götüne sokasım geldi. Lan! Ben neden hep o organdan bahsediyordum ki? Tövbe ya.
_FatmaDemir_ Bölüm sana 😘
ŞİMDİ OKUDUĞUN
《FİNAL》Yalancı Yalancı 'Sana Kimse İnanmaz'
HumorKüçücük bir yalan, ne kadar değiştirebilirdi hayatınızı? Küçücük dediysem.. Biraz irili ufaklı bir küçük. Küçükcük.. Tamam ya. Sadece aşık olduğum kıza ben gayım dedim. Siz hiç mi pembe yalanlar söylemediniz sevdiklerinize? Pembe mi? Iyk!