"Hikmet.." dedim, bağırmamak için kendimi zor tutarken, dişlerimin arasından. "O dövmenin, orada ne işi var?"
"Sen bilmiyorsan, ben neden bilmek zorundayım ki?"
"Bak. Cansel malı geldi. Saçmaladı saçmaladı gitti. Sonra bu şey.." diyerek yüzümü ekşittim. "Siz ne çeviriyorsunuz lan arkamdan!"
"Ne çevirmesi? Ya ne bilelim çocuğun bilmem neresindeki dövmeyi Öykü?" diyerek kendini savundu Nesrin. "Cansel'in tam bir geri zekalı olduğunu da sürekli söyleyen sendin ayrıca."
"Bir şey biliyorsanız.. Bak.." dediğimde Furkan içeriye girdi ve "Hoş geldiniz." dedi gülümseyerek. Ona cevap verirken, ikisi de kurtuldiklarini sanıyordu. Ama yok. Bu iş, burada bitmemişti. Öğrenecektim neler olup bittiğini ben. Benimle ne işi olurdu Furkan'ın? Yahu, çocuk gaydi gay! Hadi diyelim ki hem erkeklerden hem de kızlardan hoşlanıyordu, bu asla ben olmazdım ki. Benden sevgili olmazdı bir kere birilerine. Öylesine biriyle evet, ama Furkanla olmazdı yani. Onu kaybetmeyi göze alamazdim ki ben.. Değer verdiğim kimseyi kaybetmeyi göze alamazdim ve bunların en başında gelen Furkan'ı kaybetmek, isteyeceğim son şey bile değildi. Ve ben, sevdiğim herkesi kaybetmeye yeminli gibiydim.
"Ne oluyor ya? Pısır Pısır."
"Kalkmayacaktın."
"E susmuyordunuz." diyerek kafasını kaşıdı ve yanıma oturdu. Rahatsızca kıpırdandım yerimde ve "Kahve yapayım size." diyerek kalkıp mutfağa gittim.
Yok. Olamazdı ki. Denemiştim ben onu. Hem de kaç kere. Bir şey olsa, anlardım. Bu kadar ustaca saklayamazdı ya! Bir insan, bu kadar rahat ve bu kadar çok yalan söyleyemezdi ki..
Kahveleri getirip önlerine koyduğumda, etrafta gezinen soğuk hava hâlâ normale dönmemiști. Aksine, birazdan kovboy müziklerinin gerilim sahnesi eşliğinde, tam karşımızdan bir çalı uçuşabilir gibiydi.
"Kalksak mı biz? Furkan da yatmadı biz geldik diye." Nesrin'e bakıp, tek kaşımı kaldırarak "Siz bilirsiniz." dedim. WhatsApp'dan darlar, saatlerce üst üste mesaj atar, hatta olmadı evini basar yine de öğrenirdim olan biteni ben nasılsa.
Onlar gittikten sonra, kollarımı göğsümde bağlayıp oturdum bir süre. Furkan en sonunda sıkılmış olacak ki "Neyin var?" diye sordu, bana dik dik bakmaya başlayıp.
Tamam. Şok etkisi işe yarabilirdi. Bekle beni pozitif bilim..
"Sevgilimi özledim." Kaşlarını çatıp bir süre bana baktı. Ve sonra, "Hadi ya." deyip gülümsedi beklediğimin aksine. "Cidden seviyorsun yani."
"Kimi?"
"Muhammet miydi, Ahmet miydi, her ne boksa işte. Bi de peygamber adı, günaha sokup duruyor beni yine bak. Tövbe."
"Muhammet'ti de, sen.. Nerden?" diye sordum, dişlerim gıcırdamaya başlarken.
"Seviyor musun sen onu? Ben bi iyileşeyim, yolda tanıdık görmüş kamyon şoförü gibi uçağı üstüne surmezsem o şerefsizin, ne olayım!"
"Furkan. Öldürürüm seni." dedim, gayet sakin çıkan sesimle. "Yemin ederim ki, paramparça ederim."
"Hafızam yerine gelsin de ona koşayım diye beklemiyor musun dört gözle? Git işte." diyerek ayağa kalkıp, kapıyı işaret ettiğinde sakince yerimden kalktım, tam karşısında durup yanlış bir şey yapmamak adına gözlerimi kapattım ve açtığımda bir güzel tokatı bastım yüzüne.
"Tam olarak ne içindi bu?"
"Kendimi tutamadığım için. Özür dilerim. Buna bile değmezdin sen." deyip sinirle gülerek çantamı aldım ve çıktım evden. Göz göre göre kandırmıştı beni. Hem de aylarca. Ulan.. Akıllı diye geçinirdim bir de etrafta.
*****
"Ne yaptım dedin?"
"Mallığımı mı tescil ettirmeye çalışıyorsun Hikmet?" dedim gözlerimi devirirken.
"Öylece gitti mi yani?"
Nesrin'e bakıp kafamı aşağı yukarı salladım yavaşça. O kısım bana da aşırı garip gelmişti. Bağırıp çağırmasını, tekme tokat girismesini, hatta silahı alıp kafama dayamasını bile göze almıştım söylerken. Ama o, sadece gitmişti.
"Bir şey daha soracağım ben." diyen Hikmet'e çevirdim bakışlarımı. "Tam olarak iyileştin mi? Ben de ona göre bir kaç dayak girişiminde bulunacağım da.. Kapında ağladığım saatleri baz alarak."
"Ölüyordum. Ağlamasa mıydın?" dediğimde şaşırmıştı.
"Ne yani? Gerçek miydi?"
"Yolda giderken bir kaç senaryo kurmuştum kafamda. Ama o, asla bu değildi." dedim, gülümsemek için kendimi zorlarken. Hafızamın gitmesine kadar her şey gerçekti aslında. Ama en fazla üç saat falan sürmüştü. O andan sonra geri dönüşüm yoktu. Madem başlamıştım bir kere, inceldiği yerden kopsun diye düşündüm. Aslında Türk filmlerindeki gibi Öykü bana sırılsıklam aşık olur ve ben itiraf edince ben de zaten sana deli divane aşığım diyerek boynuma atlar diye beklemiştim tam olarak, ama işte. Mukadderat..
"Öykü bizim de telefonlarımızı açmıyor yalnız." dedi Nesrin, zaten kalbime saplanmış olan bıçağı bir kez daha hiç acımadan çevirirken. "Anladı sanırım her şeyi."
Evet. Bu kez, baya baya sıçmıș ve şu andan itibaren sivazlama kısmına geçmiş bulunmaktaydım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
《FİNAL》Yalancı Yalancı 'Sana Kimse İnanmaz'
HumorKüçücük bir yalan, ne kadar değiştirebilirdi hayatınızı? Küçücük dediysem.. Biraz irili ufaklı bir küçük. Küçükcük.. Tamam ya. Sadece aşık olduğum kıza ben gayım dedim. Siz hiç mi pembe yalanlar söylemediniz sevdiklerinize? Pembe mi? Iyk!