"Uyumayacaksin değil mi?" Gözlerimi açıp Öykü'ye baktım ve gözlerimi ovmamak için kendimi zor tutarak oturur pozisyona gelip "Yo." dedim. "Gözlüklerimi unutmuşum da evde. Başım ağrıdı."
"Hadi ya." Arkama geçti ve başımı arkaya doğru eğerek "Dur masaj yapayım." dedikten sonra parmaklarını şakaklarıma getirdi. Umarım o sırtımın değdiği şey tahmin ettiğim şey değildir.
"Nasıl unutursun gözlüğünü ya? İki gün boyunca başım ağrıyor diye mi gezeceksin sen şimdi?"
"Çok değil aslında." Uyursam geçerdi. Zaten gözlükten falan da değildi, uykum vardı uykum. Hem de deli gibi. Ama bunu Öykü'ye söylersem yine başlayacaktı çocuk musun sen alttaki iyi uykular yazısını görünce esnemeye başlıyorsun, sabah ezanıyla kalkan horoz bile senden geç uyuyordur, uyku apnesi olduğu gibi sende de uykuculuk hastalığı falan mı var acaba diye bir ton söylenmeye. O yüzden bunu ona asla söylemeyecektim. Gözlerim kan çanağına dönse, esnemekten çenem çıksa bile. Bir süre sonra, uykusuzluktan ölmeden önce, gözlerim açıkkende uyur muydum acaba? Şöyle bi yarım saat falan. En azından uykumu alırdım.
"Geçti mi azcık?" diye sorduğunda anında kapattığım gözlerimi açmadan başımı aşağı yukarı salladım. Soruyu sormak için başını boynumun yanından uzatmıştı ve dudaklarımın tam dibindeki dudaklarını görmek, şu an pek de iyi sonuçlar vermeyecek gibi duruyordu.
"İyi." deyip koltuktan kalktığında gözlerimi açtım ve önündeki saçını kulağının arkasına tıkıştırmasını izledim. Saçları uzun olduğunda sürekli toplamaktan şikayetçi olduğu için omuzlarında kestirmiş, ama yine de memnun olmamıştı bir türlü. Hâlâ elleri saçlarındaydı mütemadiyen. "Bir şeyler yemeye gidelim mi? Yoksa ben içinizden birini kemirmeye başlayayım mı ufaktan?"
Hepimiz kahkaha attığımızda "Ben de acıktım baya." diye itiraf etti Hikmet. "Şunun mezarına sakladığı paraları harcamak için güzel bir yer biliyor musun?" Boğazında kalsın aldığım sigaralar, kanser ol inşallah da o sigaranın üzerine resmini koysunlar böyle olmayın diye Hikmet!
"Sahi ya? İyi para kırıyorsun değil mi sen?" O öyle mi sorulur Öykü? Günde yirmi saat çalışmış, spor yapmış, sabahın beşinde uyanıp antrenmanlara katılmış, similatorun anasını ağlatmıştım ben ilk uçuşuma hak kazanmak için. Sen gel de bunu böyle sor diye miydi yani tüm bunlar?
"Zor bi meslek. Karşılığını da veriyorlar tabii."
"Bundaki şu nezaket bir gün öldürecek beni." Elleriyle yüzüne yelpaze yaptı gözlerini devirerek. Kızlar bayılıyor o nezaketime demeyi çok isterdim, lakin gaydım. Diyemezdim. Erkekler bayılıyor dersem de hem bana ters gelirdi hem de Hikmet bayılana kadar gülerdi. O yüzden susmayı tercih ettim ve oturduğum yerden kalkıp "Hazırlanın da gidelim." dedim.
Herkes hazır olduğunu belli ederken "Ben de hazırım ki." diyen Öykü'nün ağzının ortasına çarpasım vardı. Ya da öpesim. Bilemedim şimdi bak.
"Emin misin?"
"Evet. Zaten hep eşofman getirdim ki ben. Orman be burası."
"Diğer esofmanların da böyle mi?"
"Böyle mi derken?"
"Böyle.." deyip üzerini işaret ederken, yüzümü buruşturdum. "Yarısına paran yetmemiş gibi."
Kahkaha attıktan sonra "Evet." dedi ve yanağimdan makas aldı. "Bir ara diğer yarısına da paranın yettiği bir eşofman takımı hediye edersin artık." Yemin ederim en pahalısından yirmi takım alıp, bunları da çöpe basacaktım en kısa zamanda. Barda falan tamam da, insan sokakta böyle dolaşır mıydı yahu? Ne gerek vardı güzelliğine güzellik katmaya durup duruken? İnsanlardaki de kalpti yani. Bar en azından karanlıktı. "Bak istersen sana da alırız. Kıskanma yani."
Gülümsemeye çalışırken, bir yandan da gülen Hikmet'e kafa göz dalmamak için zor tutuyordum kendimi. Şu çiftlerin giydiği takımlardan alabilirdim aslında. Tabi öncesinde benim Öykü'ye ben aslında gay falan değilim seni seviyorum demem ve Öykü'nün de tabii ki canım ne önemi var ben de sana çok aşığım deyip boynuma atlaması gerekiyordu. Yani, nah giyerdim ben o eşofmanı. Eski erkek arkadaşı, daha doğrusu olmayı başaramayan -yani benden hallice olan- gerçekten küçücük bir yalan söyledi diye çantasını alıp sakince bizim masaya geçmiş ve çocuğun yüzüne bir daha asla bakmamıştı. Cidden küçük ve önemsiz bir şeydi. İlk aşkım sensin gibi bir şeydi söylediği sanırım. Her erkeğin söylediği türden yani. Öykü'nün anlattığından çıkarımım oydu en azından. Benim yalanım yanında bu, oldukça masumaneydi.
Multi; Öykü'yü düşünürken Furkan 🤭🤭🤭🤭
ŞİMDİ OKUDUĞUN
《FİNAL》Yalancı Yalancı 'Sana Kimse İnanmaz'
HumorKüçücük bir yalan, ne kadar değiştirebilirdi hayatınızı? Küçücük dediysem.. Biraz irili ufaklı bir küçük. Küçükcük.. Tamam ya. Sadece aşık olduğum kıza ben gayım dedim. Siz hiç mi pembe yalanlar söylemediniz sevdiklerinize? Pembe mi? Iyk!