Kısım 7

2.8K 193 38
                                    

Aradan saatler geçmişti ne Arthur ne de Angela tek kelime etmiyordu. Arthur sandığın üzerine oturmuş adeta gözlerini bile kırpmadan Angela'ya bakıyordu. Eğer Bay Nelson engel olmasaydı çoktan kızı tanrısıyla tanıştırırdı. Bay Nelson diye geçirdi içinden. Her zaman en iyisini bilirdi.

Angela ise Bay Nelson'un yatağında bağdaş kurmuştu ve defteri hala kucağında tutuyordu. Diyecek tek bir kelime bile aklına gelmiyordu. O bir soyluydu. Büyük ihtimalle kendi gerçek kimliğini öğrendiğinde şu anki öfkesi dizginlenemez bir hal alacaktı. Saatlerdir kollarını göğsünde kavuşturmuş kendisine öldürücü bakışlar atıyordu. Angela kafasını dağıtmak için elindeki defteri açtı ve ilk sayfasını okumaya başladı.

"Bir korsan nasıl bir sevgiye sahip olabilir? Geçimini diğer erkeklerin ölümü olan, serveti diğer erkeklerin hazinesi olan bir erkek. Her zaman avlanan ya da avlanılan, rüzgârdan önce koşan ve gelgit tarafından doğan bir adam. Tek kaderi, okyanusun uçurumunda ya da bir cellat ipinin sonunda işaretsiz bir mezar olabilir. Kalbim, korsanlaştırdığım yelkenliler, denizin derinlikleri gibi siyah. Fakat siyah bir kalp bile sevebilir."

Yazının devamında bir kadın resmi çizilmişti. Sayfanın o kadar yıpranmasına rağmen kadının gülümsemesi iç ısıtan cinstendi. Uzun saçları bukleler şeklinde omuzlarına düşüyor ve elmacık kemiklerini ortaya çıkartıyordu. Canlı bir yüzü vardı, hafif çekik siyah gözleri, yuvalarının derinliklerine yerleşmiş kederi taşıyordu. Kadının yüzündeki çiller, yanaklarına sağlam bir şekilde yayılmıştı ve dikkatsiz şansın nefes kesen büyüleyici bir şansını bırakmıştı.

Angela parmaklarını sayfada gezdirirken resmin bu güzelliği karşısında kendisini çoktan kaybetmiş, Arthur'un hemen yanı başında dikilmiş kendisi gibi resme baktığını fark etmemişti. Arthur'un konuşmasıyla irkildi ve sertçe defteri kapattı.

-Aşk. Kaptanı ölüme sürükleyen buydu sanırım.

-O pis ağzından aşk kelimesini duyunca kelimenin değeri düştü.

Arthur öfkeli bakışlarını Angela'ya çevirdiği sırada Angela korkusuzca, doğrudan Arthur'un gözlerinin içine bakıyordu. Arthur yumruklarını sıktı artık kendisini zor tutuyordu. Sertçe Angela'nın yanındaki yastığa yumruk attı ve yatağa oturdu. Attığı yumrukla beraber eli tekrar kanamaya başlamıştı. Arthur bir küfür savurdu kanayan eline baktı. Artık tüm bu olanlara dayanamıyordu. Her şey bir anda üstüne gelmeye başlamıştı ve şimdi de başına bu kız bela oluyordu. Hiç düşünmeden kendisini geri attı ve ağır bedeninin yumuşak yatağın içine gömülmesine izin verdi. Tek isteği huzur dolu bir uykuydu, gözlerini yavaşça kapattı ve derin bir nefes aldı.

Angela utanarak hemen önünde yatan adama baktı. Arthur'un nasıl birisi olduğunu bir türlü çözemiyordu. Elindeki defteri Arthur'un yanı başına bıraktı ve ayağa kalktı. Angela yataktan kalkıktan sonra Arthur tek gözünü açıp kıza baktı.

-Nereye gidiyorsun?

-Yapmam gereken görevlerim var.

-Senin yerinde olsam bunu yapmazdım. Şu an şehirdeki bütün muhafızlar yüksek alarm seviyesinde, hepsi de küçük bir hırsız arıyor.

Angela daha fazla dayanamadı ve aniden boştaki yastığı alıp serçe Arthur'un kafasına vurmaya başladı. Arthur en ufak tepki bile vermiyordu, Arthur'un bu tepkisizliği Angela'yı çıldırtmak üzereydi. Angela yorulup vurmayı kesince yavaşça kayarak yere oturdu.

Arthur yanı başındaki defteri aldı ve rastgele bir sayfa açtı. Angela her ne kadar sinirlerini bozsa da kendisini bu güzelliğin karşısında çoktan yenilmiş hissediyordu. Yatakta oturma pozisyonuna geçti ve elindeki kanı karnına sildi sonrasında sesli bir şekilde boğazını temizleyip etkileyici bir tonda kaptanın güncesini okumaya başladı:

Bir Savaşçının KalbiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin