Kısım 11

2.3K 163 9
                                    

Keyifli okumalar... :))

Sabahın erken saatlerinde kuş cıvıltılarına eşlik eden birkaç konuşma sesinden dolayı Angela tatlı uykusundan uyandı ve olduğu yerde doğruldu. Dün geçirdiği yorucu günden sonra sobanın karşısında uyuya kalmıştı fakat şimdi bu dinlendirici sıcak uykudan sonra kendisini daha iyi hissetmeye başlamıştı. Dün gece yarım bıraktığı fıstıklı kurabiye hala yanı başında duruyordu, hiç tereddüt etmeden kalanını ağzına attıktan sonra Bay Nelson'un kendisi için bıraktığı gündelik kıyafetleri giymeye başladı. Bay Nelson hiçbir zaman şaşalı ya da aşırı süslü kıyafetlerden hoşlanan bir adam olmamıştı, hep sadelikten ve zarafetten yana dik bir duruş sergilemiş Angela'ya da bunu aşılamaya çalışmıştı.

Angela kıyafetleri düzgünce giyip kendisine çeki düzen verdikten sonra seslerin geldiği yere sakin fakat emin adımlarla yürümeye başladı. Sesler direkt olarak Bay Nelson'un revir ve satış yapmak için kullandığı yerden geliyordu. Son bir kez esneyip gerindikten sonra Angela kapıyı yavaşça açtı ve evin dükkân olarak kullanılan kısmına giriş yaptı. Gözüne ilk çarpan şey hemen kapının yanında duran su dolu kova ve etraftaki birkaç bez parçası oldu. Dikkatli baktığında suyun renginin hafif kırmızıya dönük olduğunu ve bezlerin bir kısmının da kurumuş kan ile kaplı olduğunu fark etti. O sırda Bay Nelson konuştu:

-Lord Ralcha kimden bu kadar ağır bir yara aldınız bilmiyorum fakat kulağıma birkaç şey geldi. Dün gece festival sırasında Lord Arthur ile kavga ettiğinize dair...

Nelson'un sesi iç burkan ve yılmış bir tondaydı. Angela başını seslerin geldiği tarafa doğru çevirip baktığında Bay Nelson'un ve Lord Ralcha'nın siluetlerini bir perdenin arkasında gördü. Lord Ralcha sedye gibi bir şeye yüz üstü uzanmış haldeyken Bay Nelson dikkatli bir şekilde adamın üzerine doğru eğilmiş tek elinde tuttuğu gözlükleriyle yaraları inceliyordu. Bu sırada Lord Ralcha hafifçe elini sallayıp homurdanarak Bay Nelson'a birkaç cevap veriyordu fakat Angela cevapaları duyamıyordu. Sakince ilaçların olduğu rafa doğru yürüdü ve Bay Nelson'un ne kullanacağını tahmin etmeye çalıştı.

-Anlıyorum...anlıyorum ikiniz de genç ve kanı kaynayan delikanlılarsınız fakat dövüşmenizi hiç yakıştıramadım. Her neyse lütfen kalkmadan bekleyin ben yaralarınız için birkaç ilaç alıp geleceğim.

Bay Nelson çevik bir hareketle perdeyi açmasıyla korkuyla dudaklarının arasından bir çığlığın kopması bir oldu. Bu sırada ilaç şişelerini elinde tartan Angela kokuyla bir tanesini yere düşürdü. Tiz bir sesle yere düşen şişe taş zeminde kırılıp parçalara ayrılırken içindeki ilaç her yere sıçardı. Birden meydana gelen bu karmaşa yüzünden Lord Ralcha yerinden doğrulmaya çalıştı fakat yarası yüzünden acı bir şekilde inleyerek kendisini tekrar yüz üstü şekilde yatarken buldu. Bay Nelson bir elini kalbinin üzerine yerleşirdi ve diğer eliyle duvardan destek alırken suçlayıcı bir şekilde Angela'ya baktı.

-Senin bu ortalıkta sessiz dolaşmana bazen anlam veremiyorum. Bari geldiğini belli etmek için öksür tıksır. Şu hale bak, ortalık yine battı! Üstelik ihtiyacım olan bir ilaçtı o. Aklından ne geçiyordu senin Angela? Ne bu halin, son birkaç gündür küçük mızmız bir kız çocuğu gibi davranıyorsun, şimdi de gelmiş sinsice hastalarımla aramdaki konuşmaları mı dinliyorsun?

Angela, Bay Nelson'un bu küçük öfke krizi karşısında bir anda yok olup gitmek, bulduğu ilk deliğe saklanmak istedi. Dolan gözlerini saklamak için kafasını öne eğdi ve dudaklarını birbirine bastırdı. Bay Nelson'un bir cevap beklediğini biliyordu ama karşılık olarak alacağı sonraki yanıttan fena halde korkmuş durumdaydı. Güçlükle yutkunduktan sonra cesaretini topaldı ve konuşmaya başladı;

-Affedersiniz Bay Nelson, hastanız olduğunu görünce rahatsız etmek istemedim fakat size söylemeden de buradan ayrılıp gitmek istemedim... İşinizin bitmesini beklerken gözüm ilaçlara çarptı... Ben şey eh...

Bir Savaşçının KalbiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin