~26

1.2K 91 13
                                    

~26
Refleks

Odanın kapısı açıldı. Biri beni dürtüyordu. Rahatsız olduğumu belirten bir ses çıkarttım. Ama eli durmuyordu. Hızlıca elini tuttum ve geriye ittirdim.

"Reflekslerin baya gelişmiş."

Gözlerimi tamamen açtım ve karşımdaki kişiye baktım.

"Steve sen miydin."

"Evet, Nat seni uyandırmamı istedi. Üstelik hislerin doğru çıktı, Tony kabul etti ve Scoot bir bebeğe dönüştü."

Güldüm.

"Bunlar ne zaman oldu? Ne zamandır uyuyorum ben."

"Yaklaşık 16 saattir."

Gözlerim kocaman açıldı.

"Tamam ben giyinip Natasha'nın yanına giderim."

Steve odadan çıktı. Taytımı ve uzun sweatshirtümü giyip odadan çıktım ve Nat'in yanına gittim.

"Bugün antrenman yok."

"Neden?"

"Çünkü bugün zaman yolculuğu var."

"O zaman karnımı doyurmalıyım."

Mutfağa gittim ve ne bulduysam yedim. Herkes bir yerde toplanmıştı. Tony gözlerini bana çevirdi.

"Morgan seni çok sevmiş bir daha bize gelmeni istiyor."

Gülümsedim.

"Elbette."

Bruce konuşmaya başladı.

"Herkes nereye gideceğini biliyor değil mi?"

"Ben bilmiyorum."

Bruce bana döndü.

"Baştan anlatıyorum. Nebula ve Rhodey, Morag gezegenine gidip güç taşını alıyor. Tony, Scoot, Steve,Rose ve ben 2012 New York savaşına gidip Tesseractı alıyoruz.Natasha ve Clint Vormir'e gidip ruh taşını alıyor. Thor ile Rocket de Asgard'a gidiyorlar. Herkes anladı değil mi?"

Herkes kafasını olumlu salladı.

"Bir dakika güç taşını almanız için Morag'a gitmenize gerek yok."

"Neden?"

"O taş güç taşı bir zamanlar bendeydi. Eğer 6 yıl önceki Asgard'a giderseniz onu alabilirsiniz."

"Ama bu fazladan Pym parçacığı gerekiyor demek."

"Hayır değil. Nebula ile James Morag yerine Asgard'a gidecekler."

"Akıllıca."

Herkes büyük dairenin içine geçti özel kıyafetler vücudumuzda belirdi ve gideceğimiz zamanlara ışınlandık.

"Tanrım bu baya mide bulandırıcı ve garipti."

"Steve sen zihin taşını alıyorsun, Bruce sen zaman taşını, Rose, Scoot ve bende tesseractı."

Başımı salladım. Stark kulesine girerken Tony beni durdurdu.

"En alt katta durmanı istiyorum ve sadece çok önemli bir şey olursa karışacaksın anlaşıldı değil mi?"

"Evet."

Stark kulesinin en aşağı katında bir koltuğa oturmuş bekliyordum. Yaklaşık 10 dakika sonra aşağı bir kaç kişi indi. Yeşil pelerini yerde sürünüyordu. Başımı kaldırdım ve ortada duran adama baktım.

"Loki."

Tony ise güvenlik forması giymiş olanları izliyordu bir yandan da küçük Scoot'la konuşuyordu. Kulaklığa doğru konuştum.

"Tony yardıma gerek varmı?"

Bunları söylerken Loki'ye bakıyordum.

"Şuanlık yok."

Yerde sürünen çantayı gördüm. Tony çantayı eline aldı ve yanıma doğru gelirken kapıdan kocaman bir şey çıkmasıyla yere yığıldı.

"Tanrım hayır."

Taş çantanın içinden çıktı ve Loki'nin ayağına çarptı. Taşı alabilmek için oraya koşturdum. Loki taşı eline aldı üstüne zıpladım ve taşa dokundum. Bir anda etrafımızda oluşan sis bulutuyla daha önce hiç bulunmadığım bir yere ışınlandık.

Neler olduğunu anlamıştım ve hemen geri dönmem gerekti. Elimi avucumun üstüne getirdim tam basıyordum ki yere ittirilmemle tüm dikkatim dağıldı. Kafamı kaldırdım ve beni ittiren kişiye baktım.

"Loki."

Yüzümde oluşan gülümsemeye engel olamadım. Bana tiksinircesine bakıyordu.

"Aptal bir midgardlı nasıl peşimden gelebilir ki. Saçmalık gerçekten saçmalık."

Ona özlemle ve hayranlıkla bakıyordum.

"Seni çok özledim."

Tam ona sarılacakken beni kolumdan tutup yere fırlattı. Kemiklerim çıkacak gibi olmuştu,inledim.

"Sen kimsin de beni özleyeceksin ki."

Beni hatırlayamaması çok normaldi. Beni bu zaman kadar asla görmemişti. Acilen buradan gitmem gerekti. Hızlıca ayağa kalktım Loki'nin yanına gittim ve ona sıkıca beni ittiremeyecek kadar sıkı sarıldım. Biraz direndikten sonra pes etti. Geri çekildim. Elimdeki düğmeye bastım ve üstümde özel kıyafetlerim belirdi.

"Seni seviyorum beni asla unutma."

Bir anda üsse ışınlandım. Herkes aynı anda gelmişti. Kendimi berbat hissediyordum. Kıyafet yok olduğunda merdivenden sendeleyerek aşağıya indim. Sırtım çok ağrıyordu. Steve koşturarak yanıma geldi ve koluma girip beni odama götürdü. Pijamalarımı yatağın üstüne koydu ve yanıma oturdu.

"Steve, taşı elinden almaya çalışırken garip bir yere ışınlandık. Onunla konuştum hatta dayanamayıp sarıldım bile."

Gözlerim yine doluyordu. Steve kollarını bana doladı. Sırtımı sıvazlıyordu. Gözyaşlarımı serbest bıraktım ve hüngür hüngür ağlamaya başladım.

"Sakin ol."

"Ben onu gerçekten çok özlüyorum."

"Şimdi taşları eldivene yerleştiriyorlar, belki parmak şıklatmadan sonra geri gelebilir."

"Ama o Thanos'un ellerinde öldü."

"Seni gördükten sonra geçmişten buraya gelebilir."

Bir kaşımı kaldırdım.

"Beni hatırlamaz."

Gözyaşlarımı sildim.

"Sen uyu ben geleceğim."

Kafamı salladım yatağa yattım ama uyumadım. Bir anda üssün yıkılmasıyla yataktan düştüm. Steve koştura koştura yanıma gelmiş ve kalkanını ikimizide siper etmişti. Üs tamamen çöktüğünde karşımızda Thanos ve kocaman ordusu duruyordu.

"Tanrım bu da ne."

Thanos bir kaç kelime geveledikten sonra Thor,Steve ve Tony ile savaşmaya başladılar.
Tony'i bir yere fırlattı. Clint'in verdiği uzun ve keskin hançeri çıkarttım. Steve'le savaşırken Thanos'a doğru hızlıca koşturdum ve bacağına keskin hançeri sapladım. Tek ayağının üstüne düşüp inledi. Bu kadar iyi olacağını bilsem daha öncede kullanırdım. Tam öteki ayağına da saplayacaktım ki beni kolumdan tutup hızlıca bir yere fırlattı.

Elim yoruldu öteki bölümğ bekleyin .P

Midgard'lı Prenses /Loki LaufeysonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin