Medya: İNDİLA - Derniere Danse
Keyifli okumalar 🦋
•••••••••
EYLÜL
Çıktığım odaya göre daha karanlık olan koridorda yürürken ister istemez gergindim. Beni niye alelacele odasına çağırmıştı? Ya da neden o kadar gergindi? Tüm bu sorular, içten içe beynimi kemiriyordu.
Engin Bey'in odasına yaklaştıkça kapısının önünde duran siyah takım elbiseli adamları yeniden gördüm. Anlaşılan o kadın hala içerideydi ve benimle görüşecekti.
Bu durum içimdeki gerginliği daha da perçinledi ve başıma keskin bir ağrının saplanmasına sebep oldu. Gergin bir ifadeyle yüzümü sıvazladım ve kapıdan içeri girmeden önce yüzlerinde hiçbir mimik hareketi olmayan adamlara baktım. Ruhları bedenlerinden çekilmiş gibi soğuk ve ifadesiz bir şekilde boşluğa bakıyorlardı.
Gülümseyip selam vermeyi düşünsem de bana bakmadıkları için vazgeçip aralarından usulca geçtim ve kapıyı tıklatıp derin bir nefes alarak içeriye girdim.
İçeriye girer girmez bakışlarım Engin Bey'e tutundu. Kendini ispatlamaya çalışır bir halde karşısında oturan kadına hızlı hızlı bir şeyler anlatmaya çalışıyordu.
Benim içeri girmemle birlikte konuşmasını yarıda kesip oturduğu sandalyesinden ayağa kalktı ve bana doğru yürümeye başladı. Kadın ise hala bana bakmıyordu ve kadının hemen yanında oturan küçük kızın başı yine önündeydi.
Küçük kızdan bakışlarımı koparan Engin Bey oldu. ''Benimle gelin Eylül Hanım.'' diyerek kolumu tuttu ve şaşkın bakışlarımı umursamadan tabiri caizse beni kadının karşısına doğru sürüklemeye başladı.
Kadının yanına gelince küçük kız başını kaldırdı ve gözlerimin içine baktı. Bu öylesine farklı bir bakıştı ki masmavi gözlerinde hüzün vardı. Bir anda içime dokunan ve bana bambaşka hissettiren tarifsiz bir hüzün yerleşmişti gözlerine. Daha önce hiçbir çocuğun gözlerinde görmediğim bir hüzünle bakıyordu gözlerime.
Başımı, Engin Bey'in gergin sesiyle küçük kızın mavi gözlerinden ayırıp Engin Bey'in yüzüne çevirdim. Pür dikkat kadına bakıyordu.
''Arzu Hanım, yeni öğretmenimiz Eylül Yıldırım. Melis Hanım'ın derslerine o girecek.''
Engin Bey'in sözleri afallamama sebep olunca istemsizce ağzımdan dökülen sözlere engel olamadım. ''Melis Hanım mı?''
Sesim odada yankılanınca Engin Bey çatık kaşlı ifadesini bana çevirdi ve başıyla küçük kızı işaret etti. Yeniden başımı küçük kıza çevirdiğimde küçük kızın başını çoktan öne eğdiğini gördüm.
Karşımdaki kadının hareketlendiğini hissedince bu defa bakışlarımı ona çevirdim. Kadın, yayıldığı koltukta dik bir konum almıştı ve bacak bacak üstüne atmıştı. Başını hızlıca yüzüme çevirdi. İtiraf etmem gerekirse koyu kahve dalgalı saçları, koyu kahve gözleri ve buğday teniyle oldukça asil duruyordu fakat yüz ifadesi, son derece soğuk ve resmiydi. Beni, anlamadığım bir şekilde tepeden tırnağa küstah bir şekilde süzdükten sonra ayağa kalktı ve odanın ortasına doğru bir iki adım atıp dışarıdaki adamlarından birine tiz bir sesle seslendi.
''Cesur!''
Kadının seslenmesiyle birlikte ruhsuz adamlardan biri anında içeriye girdi ve kadının karşısında düğmeleri ilikli bir halde dikildi. ''Buyurun Arzu Hanım.''
Kadın, onun yüzüne bakmadan küçük kızı işaret etti. ''Melis'le birlikte beni dışarıda bekleyin.'' Adam, atik bir sesle robot gibi cevap verdi. ''Peki efendim.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EYLÜL (Raflarda)
RomanceKarısının ölmesiyle tüm dengeleri değişen ve kızının öğretmeniyle yeniden aşkı tadan bir baba ile aşkı hiç ummadığı bir adamda bulan bir öğretmenin öyküsü... Not: Mafya kitabı değildir. Ön yargılarınızı bir kenara bırakın ve hikayenin ilk bölümleri...