1.BÖLÜM

76 25 21
                                    

  Hani bazı sabahlar uyandıktan sonra yataktan kalkmayıp sebepsizce tavanı izleriz ya... İşte tam o haldeyim şu an. Sanki biraz sonra okula gitmeyecekmişim gibi uzanıyorum öylece. Düşünüyorum... Ama neyi düşündüğümü bilmiyorum. Sanırım bugünün neden bu kadar lanet bir gün olduğunu düşünüyorumdur. Cidden ya pazartesi diye gün mü olurmuş hiç? Aslında pazartesiyi sevebilirdim. Yani eğer sabahın köründe uyanmak zorunda olmasam pazartesi güzel bir gün olabilirdi...

Ben tam derin düşüncelere dalmışken aniden odamın kapısı açıldı ve içeri annem girdi.

"Su, kızım kalk hadi. Okula geç kalıyorsun"dedi
Gözlerimi devirdim. Sanki ben bilmiyorum ya(!) Ha bir de telaşlı telaşlı söylüyor ya 'Okula geç kalıyorsun' diye. İşte o an bitiyorum.
Evet annecim doğru, okula geç kalıyorum, sevgilimle olan randevuya değil...

Annem benim hiçbir şey demeden uzanmaya devam ettiğimi görünce endişeyle yanıma geldi.

"Kızım sen iyi misin?" diye sorup elini alnıma ve yanağıma koydu.

"Eee senin ateşin de yok, niye kalkmıyorsun kızım"

"Anne ya bugün okula gitmesem olu-" cümlemi bitiremedim çünkü annem ayağa kalkıp, odanın kapısına doğru ilerlemeye başladı. Aceleyle yatağımda doğrulup "Anne," dedim.
Arkasını dönüp bana baktı. "Efendim kızım?" dedi. Hadi ama ya, konuyu bilmiyorsun sanki anne dedim içimden. Ama dışarıdan görünen tek şey anneme 'ciddi misin' der gibi bakmamdı. Ben öyle mal mal anneme bakarken, annem tekrar "bir şey mi diyecektin kızım?" diye sordu.

"Evet anne. Bir şey diyecektim; Bugün okula gitmek istemiyorum."

"Neden" diye sordu. Başımı yana eğip, gözlerimi kapadım ve gülerek "çünkü uyumak daha cazip geliyor." dedim.
Gülümsemem yüzümde dondu ve acıyla "Ahh..." dedim. Ama ben, annemin terlik atacağını ve o terliğin tam alnımın ortasına geleceğini hiç düşünmemiştim ki. Elimi alnıma koyup hafifçe ovarken gözlerimi araladım ve karşımda sinsice sırıtan anneme kötü kötü baktım. "Sen hala kalkmadın mı" diyen annemin, elini diğer ayağındaki terliğe doğru uzattığını görünce hızla yatağımdan kalkıp "Kalktım ya kalktım" dedim ve kıyafet dolabına doğru ilerledim. Annem gülerek odamın kapısını kapattı ve gitti.

Okul formamın altına siyah, dar paça ve yüksek bel olan pantolonumu giydim ve formamı içine soktum. Aynanın karşısına geçtim ve kendime baktım. Alnımda oluşan kızarıklığı görünce aynaya daha çok yaklaştım.
Ve yaklaşmamla beraber gözlerimi kocaman açtım. Bu, mümkün olamazdı demi? Annemin terliğinin numarası alnımda çıkmış olamazdı demi? Hayır ya hayır olamaz. Ben, okula böyle gidemem ki...

Hemen sinirle aşağı indim. Annem, babam ve küçük kardeşim Mert kahvaltı yapıyorlardı. Mert beni daha doğrusu alnımı kızarık görünce kahkaha atmaya başladı ve "yine mi terlik" diye sordu. Sinirle arkamı döndüm ve beyaz spor ayakkabılarımı giydim. Çantamı da sırtıma aldıktan sonra kapıyı açtım.
"ben çıkıyorum ve kahvaltı yapmayacağım. Okulda bir şeyler atıştırırım." dedikten sonra evden çıktm. Hava çok güzeldi ama yürüyerek gitsem okula geç kalacağımı biliyordum. O yüzden otobüs durağına doğru ilerledim. Yaklaşık 5 dakika bekledikten sonra otobüs geldi ve bindim. Boş bulduğum bir yere geçip oturdum ve kulaklıkla müzik dinlemeye başladım. Dinlediğim müzik çok sakin olduğu için uykum geldi. Öyle ki otobüsde uyuyakalmışım. Birkaç dakika sonra karşımda, mavi gözlü bir çocuk vardı "hadi kalk artık, okula geldik." dedi.

Çocuğa gözlerimi dikmiş bakıyordum. Çocuk bana gülümsedi ve kolumdan tutup beni otobüsden indirdi. Okul kapısında bekleyen kızlar benim tabirimle 'erkek avcıları' duruyordu.
Bizi beraber görünce çok şaşırdılar.
Ama bir sorun vardı. Ben bu çocuğu tanımıyordum. Ve görünüşe göre de yalnız değildim.
Ben öylece o kızlara bakarken yanımdaki çocuk konuşmaya başladı: "Ateş" dedi dönüp baktım, hala gülümsüyordu. Gözleri çok güzeldi. Siyah ama görüntüsünden bile yumuşacık olduğu anlaşılan saçları vardı. Teni bembeyazdı, yeşilin ve mavinin karışımı olan gözleri vardı. Ben öyle mal mal çocuğa bakakalınca Ateş kahkaha atmaya başladı. Kendime geldim ve "noldu ya ne gülüyorsun" diye sordum. Ateş de "bilmem öylesine işte" dedi ve gülmeye devam etti. Sonra da dönüp okulun çıkış kapısına doğru ilerledi. Tam gidecekken "Su" diye bağırdım. Arkasını dönüp anlamsızca yüzüme baktı. Gülümsedim, "ismim Su" dedim. Yanıma geldi, gülümsedi ve elini uzattı. "tanıştığıma memnun oldum Su" dedi ve gitti.

Ölüme Beş Kala Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin