Medya da Barış karakteri var...
İyi okumalar 💞💞💞
Derste sessizce olanları Ateş'e anlattım. O kadar da sorun etmedi. Sadece bir şartı vardı. O da; nereye gidersem gideyim bundan sonra o da benimle gelecekmiş. Tabi ki kabul ettim. Onunla olmayı seviyordum. Bana iyi geliyordu. Teneffüs zili açılıncaya kadar defterime bir şeyler çizdim. Zil çaldığında Enes "gençler aşağı inelim mi?" diye sordu. "Olur inelim" diye onayladık hepimiz. Melis "beyler siz inin. Biz kızlarla tuvalete gidip geleceğiz." dedi. Erkekler kafalarını sallayıp gittiler. Biz de tuvalete gidip saçımızı başımızı düzelttik. Ardından bahçeye gittik. Tam bizimkilerin yanına gidiyorduk ki Ayça'yı Ateş'in yanında, Sıla'yı Enes'in yanında, Cansu'yu Uygar'ın yanında, Merve'yi de Hasan'ın karşısında gördük. Bu kızlar cidden kaşınıyordu. Şu an Esila'nın yerinde olmayı çok isterdim. Biraz yaklaşıp ne konuştuklarını dinlemeye başladık. Bize arkaları dönük olduğu için rahat hareket edebiliyorduk. Bu sürtük kızlar bizimkilere yavşıyorladı. Enes "benim sevdiğim biri var Sıla. Hatta çıkma teklifi ettim. Cevap vermesini bekliyorum" dedi. Zeynep'e döndüm. Rahatlamış gibiydi, gülümsüyordu. Uygar "ben daha çıkma teklifi etmedim ama ben de birini seviyorum" dedi. Bu sefer Melis'e döndüm. Kendisinden bahsettiğini tabi ki biliyordu. Hasan "Merve sen konuşma bile" dedi. Deniz de gülümsüyordu. Ateş'in cevap vermesini bekliyordum. Ve sonunda konuştu. "Boşuna sulanma Ayça. Ve yanımdan da kalk. Benim sevgilim var."
"Ne!?" sesim biraz yüksek çıkmıştı galiba. Bunu da bana dönen Ateş'ten ve diğerlerinden anlamıştım. "Aşkım geldin mi?" diye soran Ateş'e ağzım açık bir şekilde bakıyordum. Yine benim için yapıyordu. Belki de bu sefer kendisi için yapıyordur. Sadece Ayça'dan kurtulabilmek için...
Ama devam ettirecektim. Yanına gittim. "Geldim canım" dedim. Sonra Ayça'ya diktim gözlerimi. "Kalk sevgilimin yanından" dedim. Kalkmadı. Kolundan tutup kaldırdım ve kendim oturdum. Ateş kolunu omzuma attı. Ve kendine doğru çekti. Kulağıma eğilip "seni seviyorum" dedi. Ama, sanki oyun oynuyor gibi değildi. Kalbinden gelerek söylemişti sanki. Bu benim için daha iyidi. Çünkü oyun oynamak hoşuma gitmiyordu artık. Hasan Deniz'i, Uygar da Melis'i çağırmıştı yanına. Furkan ve Esila ise çoktan bilgisayar hakkında konuşmaya başlamışlardı bile. Allah'ım bu ikisi neden bu kadar umursamaz?
Sonra Zeynep geldi. "Evet," dedi. Enes de mal gibi "anlamadım?" dedi. "Çıkma teklifi etmiştin ya hani? Kabul ediyorum" diye açıklama yaptı Zeynep. Enes "Allah be!" diye bağırıp ayağa kalktı ve Zeynep'e sarıldı. İlk sevgililer...
Kardeşim için mutluydum tabi ki. Ama aklım hala oynadığımız oyundaydı. Hasan "eee abimde yolumdan çekildiğine göre sıra bende. Deniz, benimle çıkar mısın?" diye sordu. Yuh ama yani! Bunlar biraz fazla hızlı. Abi, kardeş götürüyorlar kardeşlerimi. Ben tam da bunları düşünürken Deniz "eveeeet" diye bağırdı. Bu kız cidden salak. Sanki çocuk evlenme teklifi etti ya!
Zil çalınca sınıfa doğru gittik. Sınıf kapımızın önünde Barış'ı gördüm. Herkes sırayla içeri girdi. Bir tek ben ve Ateş kalmıştık. Tam sınıfa gireceğim sırada Barış önüme geçti. Sağa kaydım ama Barış da kaydı. Sola doğru gittiğim sırada Barış yine önüme geçti. "Barış çekilir misin?" dedim gayet sakin bir şekilde. "Hayır." dedi. Tekrar aynı tonda aynı şeyi söyledim. Yine "Hayır" dedi. Sinirlenmeye başlamıştım artık. "Çekilsene önümden!" diye bağırdım. "Çekilmeyeceğim" dedi. Bu Barış artık çok olmaya başlıyordu. Zaten oyun oynadığımız için kötü hissediyordum. Barış da önümden çekilmeyince çok sinirlenmiştim. Barış'ı omuzlarından tutup ittirdim. Ama tabi ki yerinden bile kıpırdamamıştı. Aslında zayıftı da. Birden kollarımdan tutup beni kendi ile kapı arasına aldı. Barış'ı ilk defa bu kadar yakından görüyordum. Normal bir şeydi tabi ki. Yakışıklı birisiydi. Birde fazla egolu gibi...
Ben öyle şoka girmiş bir şekilde Barış'a bakarken konuşmaya başladı. "Sabah ki kantin olayını affettim. Ama şimdi bağırdığın ve ittirdiğin için benden özür dilemen gerekiyor" dedi. Ama ben cevap veremiyordum ki!
Ateş, Barış'ın yüzüne yumruk atıp yere düşmesini sağladı. Ardından "özür dilemekten mi bahsediyordun Barış!?" dedi. Bizim grup çoktan toplanmıştı bile. "Yardıma ihtiyacın yok biliyoruz ama bizde burda duralım kardeşim" dedi Uygar.
"Evet gençler. Arkadaşınızın burda yardıma ihtiyacı olmayabilir. Ama müdürün odasında olacaktır!" diyen kişi sınıf hocamız olmasaydı iyiydi!
●●●
Bizim grup ve Barış müdürün odasına gitmiştik. Barış koltukta oturmuş kanayan dudağını temizliyordu. "Amacınız ne oğlum! Kavga etmeden duramıyor musunuz siz!?" diye bağırdı müdür. "Hocam bu Barış denen çocuk Su'yu rahatsız ediyordu" dedi Ateş.
Barış "ne saçmalıyorsun lan sen?" dedi.
Ateş sinirli bir şekilde "bir şey saçmaladığım falan yok. Su'yu rahatsız ediyordun. Eğer bir daha olursa bu kadar ucuz kurtulamazsın!" dedi.
Müdür de ordan "sessiz olun! İlk defa böyle bir şey olduğu için, sizi affediyorum. Ama bir daha böyle bir şey olursa uzaklaştırma cezası vereceğim. Şimdi çıkın!" dedi.
Hepimiz odadan çıkıp sınıflarımıza gittik. Son dersti ve zilin çalmasına az kalmıştı.
Zil çaldıktan sonra çantalarımızı alıp dışarı çıktık. Deniz ve Hasan el ele tutuşuyorlardı. Enes de kolunu Zeynep'in omzuna atmıştı. Esila ve Furkan'ı saymıyorum bile. Bilgisayar hakkında konuşabilecek bu kadar şeyi nerden buluyorlardı ki?
Ben ve Melis de orda sap sap takılıyorduk. "Hadi seni eve bırakayım" dedi Hasan Deniz'e. Enes "bende Zeynep'i bırakacağım" dedi. Esila ve Furkan zaten Esila'nın evine doğru yürümeye başlamışlardı. "Biz zeten beraber gidiyoruz" dedi Ateş. "Melis de benimle geliyor" dedi Uygar da. Ayrıldık ve eve doğru yürümeye başladık. Ateş bana bakıp duruyordu. Sanki bir şey söylemek isitiyor da söyleyemiyor gibiydi. "Söyle hadi, çekinme" dedim.
"Anlamadım?" dedi.
"Hadi ama Ateş. Çocuklar gittiğinden beri bir şey demeye çalışıyorsun. Söyle işte. Çekinmene gerek yok"
"Peki, söylüyorum o zaman; Barış'a fazla yaklaşma. Hoşuma gitmiyor"
"Neden?"
"Gözüm tutmadı o çocuğu. Güvenilir değil gibi. Hem Ayça'nın abisi yani ne bekleyebiliriz ki?"
"Haklısın Ateş. Tamam, dikkat ederim. Neyse eve geldik. Git hadi"
"Kovuyor musun?" diye sordu gülerek.
"Tabi ki hayır. Sadece mahçup oluyorum. Sürekli beni alıp bırakıyorsun falan. Yoruluyorsundur?"
"Hayır Su. Yorulmuyorum."
"Tamam Ateş. Ama geç oldu git hadi."
"Tamam. Görüşürüz"
"Görüşürüz"
Ateş evine doğru ağır ağır yol alırken ona bakıyordum. Yürürken bir anda bana döndü. Bağırarak "Hadi gir içeri canım" dedi. Canım mı? Allah'ım ya sokağın ortasında böğürüyor! Hoşuma gitmedi değil ama neyse.
Eve girdim, mal mal sırıtıyordum. Annem "aşık mısın sen? Niye kendi kendine gülüyorsun?" diye sordu.
Ben, aşık olmak, nasıl ya!??
Umarım beğenmişsinizdir.
Barış ile ilgili baya şaşıracağınız şeyler olacak?
Var mı tahmin? Varsa alalım...Kendinize iyi bakın. Sizleri çok seviyorum😍😙😘😚😻❤
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölüme Beş Kala
ChickLit"Neden gökyüzüm?" "Neden mi?Çünkü nereye gidersem gideyim benimle beraber geliyor o da. Hangi şehirde,hangi ülkede olursam olayım onu görebiliyorum. Yağmur,kar,güneş,bulut hiçbirisi,hiçbir şey engel olmuyor onu görmeme.Sabah da olsa gece de olsa ba...