İyi okumalar...Biraz daha orada bekleyip yeni yuvama baktım. Ama bakınca hiçbir şey değişmiyordu. Annem, babam ve Mert geri gelmiyordu mesela...
İçeri girip müdürün odasını aradım. Daha yeni olduğum için hiçbir şeyi bilmiyordum. Bir kız yanıma gelip "hey! Ne oldu sana?" dedi. Şaşkın bir ifadeyle "ne olmuş?" dedim. Kız yüzüme dikkatlice bakıp "cidden soruyor musun? Gözlerin şişmiş ve kızarmış" dediğinde burukça gülümseyip "bir kaç saat önce annemi, babamı ve kardeşimi toprağa verdim de ondandır" dedim. Kız üzgünce "gerçekten çok özür dilerim" dedi. "Önemli değil ya. Müdürün odasını gösterir misin?" dediğimde eliyle koridorun sonundaki odayı işaret etti. "Sağol" deyip arkamı dönmüştüm ki "bu arada ben Rümeysa" dedi. Bende ona döndüm ve "Su" dedim.
"Tanıştığıma memnun oldum Su"
"Bende, Rümeysa" dedim ve müdürün odasına doğru gittim. Kapıyı çalıp beklemeye başladım. İçeriden 'gel' sesini duyunca kapıyı açtım ve içeri girdim. Karşımda, dosyalarında yazan yazıları görmek için masaya iyice yaklaşmış, gözlüklü bir kadın vardı. Hafiften beyazlaşmaya başlayan saçlarını ensesinde sıkı bir topuz yapmıştı. Başını dosyalardan kaldırıp bana baktı ve "buyrun?" dedi.
●●●
Müdürle beraber kalacağım odaya gelmiştik. Aslında endişeliydim ama karşımda Rümeysa'yı görünce biraz da olsa rahatlamıştım. Müdür "artık bu odada kalacaksın Su" dediğinde başımı tamam anlamında salladım. Müdür "ben gideyim artık" dedi ve gitti. Rümeysa yanıma geldi ve gülerek "demek aynı odadayız ha?" dedi. Bende hafifçe gülümseyerek "evet" dedim. "Tamam o zaman yanımdaki yatak senindir" dediğinde gösterdiği yatağa baktım. Konuşmak istemediğim için başımı tekrar tamam anlamında salladım ve yatağıma gidip oturdum.
Aklıma gelen şeyle aniden ayağa kalktım. Rümeysa "Ne oldu" diye sorunca "ben hiç eşya falan getirmedim. Eve gitmem lazım" dedim. "Pekala. Yarın gidersin, çünkü müdür bu saatte dışarı çıkmamıza asla izin vermez. Bugünlük benim kıyafetlerimden birini giyebilirsin" dediğinde tereddütlü bir şekilde "tamam" dedim. Dolabında ilerleyip bir pijama takımı verdi. Ardından kapalı olan kapıyı gösterip "orada giyinebilirsin" dedi. Pijamaları da alıp oraya gittim ve üzerimi hızla değiştirdim. Çıkardığım kıyafetlerimi de elime alıp tekrar odaya döndüm. Rümeysa'ya teşekkür ettikten sonra tekrar yatağıma oturdum. Kaç saat oturarak geçti bilmiyorum. Işıkları kapatıp uyudu herkes. Korkuyordum!.. Ama burası bana ait değildi. Burada kurallar vardı. Hiç kimse karanlıktan korktuğumu umursamazdı.
Komidinin üzerinde olan telefonumu elime aldım. Işığı biraz da olsa etrafı aydınlatıyordu. Ateş mesaj atınca instagrama girdim.
"Su?"
"Efendim Ateş"
"Ne yapıyorsun"
"Alışmaya çalışıyorum"
"Buna mecbur değilsin güzelim"
"Mecburum. Burada kalıp, karanlığına alışmaya..."
"Karanlık mı şu an odan?"
"Karanlık"
"Aç hemen ışığı"
"Olmaz Ateş. Burası benim evim değil. Kafama esen şeyleri yapamam"
"Ama korkuyorsun?"
"Korkmuyorum. Yani sen varsın"
"Ben hep varım güzelim. Merak etme alacağım seni oradan"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölüme Beş Kala
ChickLit"Neden gökyüzüm?" "Neden mi?Çünkü nereye gidersem gideyim benimle beraber geliyor o da. Hangi şehirde,hangi ülkede olursam olayım onu görebiliyorum. Yağmur,kar,güneş,bulut hiçbirisi,hiçbir şey engel olmuyor onu görmeme.Sabah da olsa gece de olsa ba...