15.BÖLÜM

22 10 15
                                    

Medya= Su

Amk Asiye karısı (cadısı) geldi. Allah'ını seven beni yanına alsın. Ya kurtarın ya da öldürün beni lan!!!

Lan ben bu karıyla yapamam. Yardım edin lütfen🙏🙏🙏

Bu arada ben Ebru olan. Ebru olan ne amk? Sanki ikiziz ya. Neyse iste anlayacaginiz Büşra değilim. O zaten yazmıyor. Ben yazıyorum. Buralar benden sorulur anlayacağınız gdgdbb. Kb amk bunların hepsi o Asiye cadısı yüzünden oluyo. Lan valla kafayı yicem ya😭😭😭

Neyse. Yardım edecek olanlar bana yazsın. Özellikle sen uzru06 ! Neyse ben bölüme geçim. Ama ondan önce bişey daha diyim;

uzru06 bu bölümde senin için. Cevabını al bakalım.(biraz değişik bişey oldu kb) Seni çok seviyorum😙😘😚😍 İyi okumalar💞💖💝

Kapıyı açtığımda karşımda Barış vardı. Yanında polisleri de getirmişti. Ama Barış burayı nereden biliyordu ki? Hem yanında neden polisler vardı? Ben öyle şaşkın bir ifadeyle Barış'a bakarken, Ateş geldi. Polisler Ateş'e bakıp "Ateş Acar?" diye sordu. Ateş de "benim" dedi. Polisler tekrar konuşmaya başladı;

"Bizimle beraber karakola gelmeniz gerekiyor"

"Neden?"

"Kız kaçırmaktan suçlanıyorsunuz." Bu polis ne saçmalıyordu ya? Ateş'in böyle bir şey yapmayacağına emindim. Hem kimi kaçırmış olabilirdi ki? Ateş aklımdan geçenleri okumuş gibi "Kimi kaçırmışım?" diye sordu. Polis cevap olarak "Su Yıldırım'ı" dedi. Yok artık! Barış'a döndüğümde sinsice sırttığını gördüm. Bir şeyler yapmam gerekiyordu. Bende birden "Su Yıldırım benim. Ve kimsenin beni kaçırdığı falan yok. Ateş benim sevgilim" dedim. Bunu Barış'a sinirli bir şekilde bakarak söylemiştim. Ama Ateş'in şu an bana şaşkın bir ifadeyle baktığına emindim. Polis şaşırarak "sevgiliniz mi?" diye sordu. Polise dönüp "evet memur bey. Ateş benim sevgilim" dedim. Ardından Ateş'e dönüp "değil mi aşkım?" diye sordum. Tam da tahmin ettiğim gibi şaşkındı. Ama yine de oyunu bozmayıp polise döndü ve "evet. Biz sevgiliyiz" dedi. Polis de "kusura bakmayın. Yanlış anlaşılma oldu galiba. İyi geceler" dedi ve Barış'a imalı imalı bakıp gitti. Ama Barış hala buradaydı. Sinirle Barış'a dönüp "senden nefret ediyorum" dedim ve salona gittim. Barış arkamdan "Su, hiçbir şeybilmiyorsun. Seni üzecek hiçbir şey yapmam ben. Lütfen gel buraya" diye seslendi. Ama yanılıyordu. Aslında ondan nefret etmiyordum. Çünkü nefret etmem için büyük bir sebebim yoktu. Ama kızgındım. Konferans salonunda ne olduğunu bilmiyordum ama bir şey yapacağını da sanmıyordum. Barış'ın yanına gitmeyecektim. O da anlamış olacak ki "tamam gelme. Ama şimdi söyleyeceklerimi iyi dinle. Su, ben seni çok seviyorum. Aklının alamayacağı kadar çok..." dedi. Ne? Barış beni seviyor muydu? Ama bu imkansız.

Şu an Ateş'in ona vurduğunu tahmin edebiliyordum. Kapıyı sertçe kapattı ama yanıma gelmedi. Biraz daha beklemeye karar verdim. Ama hala yoktu. Dayanamayıp kapıya doğru ilerledim. Kapıya yaslanmış bir şeyler düşünüyordu. Biraz da üzgün gibiydi. Koşarak yanına gittim ve sımsıkı sarıldım. O da bana aynı şekilde karşılık verdi. O ayrıldığında bende ayrıldım. Önümde diz çöktü. Ne yapıyordu bu?

"Su, ben seni çok seviyorum. Benimle şimdi çıkar, iki-üç sene sonra da evlenir misin? " diye sordu Ateş. Allah'ım yardım et, şimdi ölmek istemiyorum. Ne diyeceğim ben? Gerçi fazla düşünmeme gerek yoktu. Hatta hiç düşünmeme gerek yoktu. Ateş'in bana cevap bekleyen gözlerle baktığını görünce gülümsedim ve "evettt" dedim.

Suratını asıp "ama Su, neden hemen cevap veriyorsun? Düşünseydin bi. Bak ben seni gerçekten çok seviyorum. Neden hemen reddettin?" dedi. Cidden mi ya? Ateş bunu cidden söylemiş miydi? Gülmemek için kendimi zor tutuyordum. Ama dayanamayıp kahkahayı bastım. Ateş yere oturup "ne ya? Ne gülüyorsun? Çok mu komik?" deyince daha çok gülmeye başladım. "Ya Su, gülmesene! Ben burda neredeyse ağlayacağım. Bir de kendine bak. Gülmekten kıpkırmızı olmuşsun" deyince gülmeye kestim. Ne yani, kabul etmemiş olsaydım eğer; Ateş ağlayacak mıydı?

Ölüme Beş Kala Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin