Medya= Zeynep
İyi okumalar♡♡♡
Bu gece hepimiz Ateş'in evinde kalacaktık. Aslında güzel olacağına emindim. Uygar "sinemaya gidelim mi?" diye bir fikir atmıştı ortaya. Kabul ettik. Uygar bir şekilde Esila ve Furkan'ı da ikna etmişti. Hazırlanıp dışarı çıktık. Tam köşeyi dönmüştük ki, yerde biri vardı. Ben arkada olduğum için yüzünü tam seçememiştim. Su şaşkınlıkla "Barış?" deyince yerde oturanın Barış olduğunu anlamıştım. Ama onun burda ne işi vardı ki? Barış hiçbir şey demeyince Su yavaş yavaş ona doğru yürüdü. Ateş de Su'nun yanına gidip "kim bu?" dedi. Su sessizce "Ateş hadi gidelim" dedi. Biz de gittik. Kısa bir süre sonra, Su telefonunun evde kaldığını söyleyip geri gitti. Biz yolumuza kaldığımız yerden devam etmiştik ama Ateş bekliyordu.
Çok geçmeden Ateş de yanımıza geldi. Su'nun nerde olduğunu sorduğumuzda önemli bir işinin çıktığını ama geleceğini söyledi. Biletlerimizi aldık ve koltuklarımıza yerleştik. Bir kaç fragmanın ardından film başladı. Su hala yoktu. Film biteceği sırada Uygar salondan çıktı. Geri geldiğinde ise Melis'e romantik bir şekilde çıkma teklifi etti. Melis'in mutlu olduğunu görebiliyordum. Bende mutluydum ama bunu yüz ifademe taşıyamıyordum. Aklım hala Su'daydı. Hepimiz teker teker aradık. Telefonu çalıyordu ama açmıyordu. Onu çok merak ediyordum. Dört kere aramış olmama rağmen ne açmıştı ne de geri dönüş yapmıştı. Hepimiz endişelenmiştik ama Ateş neredeyse kafayı yiyecekti. Dayanamayıp tekrar aradım. Bu sefer açtı.
"Su, neredesin sen!? Kaç defadır arıyoruz. Niye açmıyorsun? Hepimiz ne kadar endişelendik biliyor musun?" dediğimde ağlamaya başladı. Göz yaşlarının arasından sadece "Zeynep" diyebildi. Daha çok endişelenmiştim. Hepsi merakla bana bakıyordu. Hele Ateş...
"Su, ne oldu?"
"Barış,"
"Barış mı? Ne oldu Barış'a"
"Zeynep ben iyi değilim"
"Neredesin?"
"Huzur bulduğum yerde"
"Deniz kenarında?"
"Evet"
"Bekle beni orada. Hemen geliyorum"
"Hayır gelme. Biraz yalnız kalmak istiyorum. Söz veriyorum sonra anlatacağım"
"Tamam canım. Nasıl istersen"
"Zeynep, Ateş yanında mı?"
"Evet yanımda. Vereyim mi?"
"Hayır hayır sakın verme. Merak ettim sadece. Neyse görüşürüz"
"Görüşürüz canım. Seni çok seviyoruz, unutma!"
"Bende sizi" dedikten sonra telefonu kapattı. Ateş ayağa kalkıp gitti. Nereye olduğunu sormadım. Çünkü Su'nun yanına gideceğini biliyordum. Ve bildiğim diğer şey ise Ateş'in, Su'ya iyi geldiğiydi...
Benim yerimde şu an başkası olsa Su'yla konuştuğu için rahatlardı. Ama ben rahatlamamıştım. Aksine daha çok korkuyordum onun için. Su'yu tanıyorum ben. Bir şey olmuşsa bile gelirdi yanımıza. Derdini anlatırdı, bana sımsıkı sarıldı. Kardeşliğimize sığınırdı. Şimdiyse dalgalara sığınıyor...
Melis ve Uygar yanımızdan ayrıldı. Biz de eve gidecektik. Hasan "bence biraz dolaşalım" dediğinde herkes kabul etti. Ben hariç. Eve gideceğimi söyledim. Enes beni yalnız bırakmak istemiyordu ama ben yalnız kalmak istiyordum. Bir şekilde Enes'i ikna edip onlarla gönderdim. Ardından düşüne düşüne yürümeye başladım. Ateş'in evine geldiğimde yedek anahtarla kapıyı açtım ve içeri girdim. Barış yerde yatıyordu. Başından kanlar akıyordu. Korkarak yanına gittim. Uyandırmaya çalıştım. Ama bayılmıştı. Sürekli sarsıyordum uyanması için, uyanmıyordu. Korkuyordum! Su ne yapmıştı?! Korkarak elimi bileğine götürdüm. Nabzı atıyordu. Derin bir nefes alıp verdim. Bir kaç dakika sonra gözlerini yavaşça araladı. Ardından tekrar kapattı ve "Su?" dedi. Eğer biraz daha burada kalsaydı Enes'ler görecekti. "Barış kalk hadi. Gitmen gerekiyor!" dedim hızla. Gözlerini tekrar açtı. Büyük ihtimalle hala başı dönüyordu. Elini başına koydu. Geri çektiğinde eline kan bulaşmıştı. Eline bakıp gülümsedi ve "bu kan sevdiğim kız yüzünden aktı. Su yüzünden!" dedi. Bu çocuk Su'ya kafayı takmıştı. Ama ne olursa olsun ona zarar vermesi beni sinirlendirmişti. Böyle bir şeyi nasıl yapardı? Hızla Barış'ın başına pansuman yaptım. Ardından evden çıkması gerektiğini söyledim. Dediğimi yaptı ve evden çıktı. Kırılmış olan vazoyu topladıktan sonra yerdeki kanları sildim. Kapı çaldığında telaşla elimdeki kanlı bezi cebime sıkıştırdım. Kapıya gittim ve açtım. Enes beni baştan aşağı süzdü ve "iyi misin?" diye sordu. Başımı evet anlamında sallamakla yetindim. İçeri girip koltuklara oturduk. Konuşmak istemediğim için televizyonu açıp izlemeye başladım. Bir süre sonra kapı açıldı. İçeri Su ve Ateş girdi. Şu an konuyu açmak istemiyordum. Bu yüzden susmayı tercih ettim. Su, Melis'i ve Uygar'ı sorduğunda sinirlenmiştim. Tüm bu olaylardan sonra nasıl hiçbir şey olmamış gibi davranabiliyordu?!
Olayı anlattıktan sonra Deniz çektiği videoyu Su'ya izletti. Kısa bir süre sonra Su aniden ayağa kalktı ve salondan çıktı. Ateş de peşinden kalkınca ona elimle durmasını işaret ettim. Şaşırsa da bir şey dememişti. Bende salonun çıkış kapısına yöneldim. Su, olayın olduğu yerde duruyordu. Tam Barış'ın kanlarını temizlediğim yerde. Bana arkası dönüktü. Cebimden kanlı bezi çıkarıp "bunu mu arıyorsun?" diye sordum. Yavaşça bana doğru döndü. Elimdeki beze baktıktan sonra başını yere eğdi. Hızla yanına gidip "ne yaptın lan sen?!" diye bağırdım. Herkes başımıza toplandığında Su kapıya yaklaştı. Ateş arkasından gidince ona dönüp "Ateş lütfen gelme. Hatta hiçbiriniz gelmeyin. Biraz yalnız kalmaya ihtiyacım var" dedi. Ateş "olmaz güzelim. Seni yalnız bırakamam" deyince Ateş'le içten içe gurur duydum. Su "Ateş lütfen. Fazla geç kalmayacağım, söz veriyorum" dediğinde, Ateş "ama-" diye itiraz edecekken "Ateş, siktir et şunu! Bırak gitsin. Ne hali varsa görsün!" dedim. Su ağlayarak evden çıktı. Kapattığı kapının ardından bakakaldım öylece. Su karanlıktan korkardı. Şimdi hiç düşünmeden kendini karanlığa atmıştı. Hemde benim yüzümden!
Etrafımdaki seslerin bana kızdığını bilsem de ne dediklerini anlamıyordum. Omzumdaki yükler, aklımdaki düşüncelerle beraber yavaş adımlarla Ateş'in bizim için hazırladığı odaya gittim. Yatağa oturduktan sonra boş gözlerle yeri izlemeye başladım. Birden kapı açıldı ama kimin geldiğine bakmadım bile. Çünkü Enes olduğunu biliyordum. Gelip yanıma oturdu ve "Zeynep ne oldu? Neden bağırdın az önce Su'ya?" diye sordu. Hala aynı pozisyonda duruyordum. "Enes, bir şey sorma! En azından şimdilik" dedim. "Peki. Ama yanında durmama izin ver" dediğinde başımı olumlu anlamda salladım. Yanıma iyice yaklaştıktan sonra başımı göğsüne yasladı ve beni kollarıyla sardı. Bende kollarımı beline sardım. Bir süre bekledik öylece. Sonra da uyuduk...
Nasılsınız canlarım???
Lan sizi harbiden çok seviyorum ha. (Sjdjjdjdnfhdhd)
Kendinize iyi bakın lan benim için❤❤❤❤❤❤❤❤❤
Hadi öptüm 😙😘😚😙😘😚😙😘😚😙😘😚😙😚😘😚😙😘
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölüme Beş Kala
Chick-Lit"Neden gökyüzüm?" "Neden mi?Çünkü nereye gidersem gideyim benimle beraber geliyor o da. Hangi şehirde,hangi ülkede olursam olayım onu görebiliyorum. Yağmur,kar,güneş,bulut hiçbirisi,hiçbir şey engel olmuyor onu görmeme.Sabah da olsa gece de olsa ba...