7.BÖLÜM

44 15 4
                                    

     

        Medya da Melis karakteri var.
       
        İyi okumalar♡♡♡

Sabah oldu, uyandım. Ama yorgundum. Dün olanlardan sonra başka bir şey de beklenemezdi zaten. Biliyordum, güvendeydim. Ama sadece o lanet olası okulda. Çünkü Ateş bir tek okulda yanımdaydı. Tamam, yani dün çıkışta beni eve Ateş bırakmış olabilirdi ama bunu her gün yapamazdı sonuçta. Her gün yaptığım rutin işlerimi tamamladıktan sonra formamı giydim. Saçlarımı tarayıp özensiz bir şekilde tepeden topladım. İştahım yoktu. O yüzden çantamı alıp evden çıktım.

Bahçe kapısını da açtıktan sonra duvarın dibinde çökmüş olan Ateş'i gördüm. "Ateş?" dediğimde ayağa kalkıp yanıma geldi ve "günaydın" dedi. Aynı şekilde karşılık verdim.

"Ne yapıyorsun sen burda?" diye sordum birden. Bana döndü. Yüzüme dikkatlice baktı ve tekrar yola döndü.

"Bırakamazdım Su, seni yalnız bırakamazdım. Bana alışsan iyi olur. Çünkü bundan sonra ki yol arkadaşın benim." dedi. Durdum. Olduğum yerde donup kaldım. Önümden giden Ateş'in arkasından bakakaldım.

"Ateş!" diye seslendim. Durdu. Arkasına dönüp bana baktı. Koştum, tam önünde durdum. Dudağının kenarında ki kabuk bağlayan yaraya baktım. Sonra elimi götürüp yarasına dokundum. Canım acıdı sanki. Aniden çektim elimi. Canı acıdı sanki...

"Ateş iyi ki varsın."

"Asıl sen iyi ki varsın Su."

          
                                           ●●●

Okula vardığımızda kantine gittik. Bizimkiler çoktan gelmişti. Onların yanına gittiğimizde Ateş'le aynı anda "günaydın" dedik. Sonra birbirimize bakıp güldük. Onlarda aynı anda "günaydın" deyince onlara döndük ve hep beraber gülmeye başladık.

Biraz oturduktan sonra zil çaldı ve sınıfa gittik. Dersimiz felsefeydi ve felsefe hocası bizim sınıf öğretmenimizdi. Derse geldiğinde ki ilk işi bizi uyarmak oldu. Matematik hocası bizim bir daha böyle oturmamızı istemiyormuş. Biz orada sinirden kudururken, Ateş sinsice sırıtıp "tamam hocam. Biz teneffüste değiştiririz yerlerimizi" dedi. Sinirle Ateş'e döndüm. "Teneffüsü bekle" dedi.

Yaklaşık yarım saat sonra zil çaldı. Hepimiz çantalarımızı alıp ayağa kalktık. Merakla Ateş'e döndüm. "Buyur paşam nereye oturacağız?" diye sordum. Bizim sırayı gösterip "biz beraber buraya oturacağız sultanım" dedi. Ben söylediği son kelimeden dolayı Ateş'e şaşkınlıkla bakarken o gülümsedi ve çantamı alıp duvar kenarına koydu. Ardından kolumdan tutup beni sıraya oturttu. Sonra da gelip yanıma oturdu.

Herkes yerine geçtikten sonra, dikkatlice onlara baktım. Arkamda Esila ve Furkan vardı. Onların yan sırasında ise Deniz ve Hasan oturuyordu. Onların ön sırasına Uygar ve Melis, benim ön sırama ise Zeynep ve Enes yerleşti. İşte şimdi emindim. Bu çocukların her zaman yanımızda olacağına emindim...

                                            ●●●

Öğle arası gelmişti sonunda. Kantine gidip yemek aldık ve boş bir yere oturduk. Yemeklerimiz bittikten sonra tekrar sınıfa çıktık. Biraz sohbet ettikten sonra zil çaldı. Uyumak istediğimi söyledim ve uyudum.

Bir süre sonra gözlerimi araladığımda etrafım çok karanlıktı ve ben hiçbir şey göremiyordum. Ama burası çok güzel kokuyordu. Bir kaç dakika sonra "Su'yu uyandırın" dediklerini duydum. "Hayır hocam olmaz. Su uyuyor ve hiçbirimiz onu uyandırmayacağız." dedi Ateş. Gülümsedim. Hoca sinirli bir şekilde "siz bana karşı mı geliyorsunuz?" deyince başımı sıradan kaldırdım. Ateş ceketini üzerime örtmüştü. "Uyandım" dedim hocaya. Hoca ordan bana kendi zeka seviyesine göre laflar sokmaya çalışırken Ateş'e döndüm. "Hava soğuk değil ki neden ceketini üzerime örttün? " diye sordum. Yalan aslında, yani hava gerçekten de soğuk değil ama çölde bile olsam o koku benle kalsın diye giyerdim Ateş'in ceketini.

Ölüme Beş Kala Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin