18.BÖLÜM

12 8 0
                                    

Medya= Furkan

İyi okumalar canlarım 💘💘💘

Boğazına oturan yumruyu yutkunsan da geçiremezsin bazen. Kalbinde ki sızıyı geçiremediğin gibi onu da geçiremezsin. Kalbin kan pompalamaktan daha çok iş yapıyorsa seviyorsun demektir. Aklının içinde binlerce soru, kalbinin içinde binlerce kapı, ama elinde sadece bir anahtar vardır. Aslında o anahtar her kapıyı açar. Sevdiğin kişi o anahtarla beraber kalbinin en derinindeki odaya gider. Başka hiç kimse, hiçbir oda yoktur orada. Elinde tuttuğu anahtarla kilitli olan kapıyı açar ve içine yerleşir. Sonra da hiçbir şey, hiçbir güç onu ordan çıkaramaz. Hatta kendin bile, hatta kendisi bile!..

Hatırlamıyor olsam bile, yıllar önce o anahtarı Barış'a vermiştim ben. Kolay olanı seçip, kalbimin çıkışına en yakın olan odaya yerleşmişti. Bu yüzden zor olmadı onu uğurlamak. Şimdi aynı anahtarı Ateş'e verdim. O ise kalbimin en derinindeki odaya yerleşti. Ben aşık oldum. Hafızamı, küçüklüğümü elimden alan adama aşık oldum!

Kapı açılınca düşüncelerimden ayrılmak zorunda kalmıştım. Ateş gelmişti. Zeynep ve Deniz ayaklanıp odadan çıktılar. Koltukta biraz toparlandıktan sonra Ateş oturdu yanıma. "Korktum!" dedi birden. Yüzümü ona çevirdim. Gözleri dolmuştu. Sanırım Barış'ın ağzından dinlediğim şeyi bir de Ateş'ten dinleyecektim. Hazır değildim! Ne akacak olan gözyaşlarıma, ne de hatırlamadığım geçmişimin anlatılmasına...

Ayağa kalktım. Gideceğim sırada "öldü!" dedi. Ayaklarım işlevlerini kaybetti o an. Yere yığıldım. Dizlerimin üzerinde oturdum. O da ayağa kalktı ve arkama geçti. Yere oturup sırtını sırtıma dayadı. "Böyle duralım tamam mı? Anlatacaklarım bittiğinde gidebilirsin. Beni terk edebilirsin. Ama ilk başta dinle" dedi. "Tamam" demekle yetinmiştim sadece. Derin bir nefes aldı. Ardından "ilk okul üçüncü sınıfa giderken annem ve babam boşandı. Annemin yanında kalacaktım. Yeni evimiz sizin okula yakın olduğu için beni o okula yazdırdılar. Sizinle arkadaş oldum. Yani başlarda öyleydi. Sonrasında aşkın anlamını bilmeden aşık oldum sana! Meğer Barış da seviyormuş seni. Dördüncü sınıfın ilk günü sana, seni sevdigini söylemişti. Sende onu sevdiğini söyleyince sevgili oldunuz. Yıkılmadım! Yıkılmadım ama öldüm ben o gün Su! Kalbim öldü o gün! Seni sevdiğimi bilmediğin için şanslı hissediyordum kendimi. En azından beni hala arkadaşın olarak görüyordun. Bende arkadaşım olduğunu söyleyerek sana yakın olabiliyordum. Dördüncü sınıfın bitmesine rağmen hala sevgiliydiniz. Yaz tatilinde bir gün buluşmaya karar verdik. Bir şeyler alıp parka gittik. Yüksek bir yer vardı orada. Biz de oraya çıktık. Ters giden bir şeyler olduğu için Barış'la kavga etmeye başladık. Araya sen girince... sinirlendim. Daha çok sinirlendim ve..." dediğinde hıçkırıklara boğuldum. O da ağlıyordu. Devam edeceği sırada önüne geçtim. Dudaklarına ufak bir öpücük bıraktıktan sonra sımsıkı sarıldım ve "devam etme" dedim. Onun için anlatması, benim için de dinlemesi çok zor olduğu için başını 'tamam' anlamında salladı. Biraz daha öyle bekledikten sonra bahçede bizi bekleyen kardeşlerimizin yanına gittik. Barış gitmişti.

Hepsi teker teker bize bakıyordu. Bir açıklama bekledikleri kesindi. Yanlarına oturduktan sonra "anlatacağım ama sakın teselli etmeye falan çalışmayın. Her ne olursa olsun yanımda olacağınızı biliyorum zaten. Teselliye ihtiyacım yok yani tamam mı?" diye sordum. İlk başta hepsi birbirilerine baktılar ve ardından başlarını 'tamam' anlamında salladılar. Ben de Barış ve Ateş gibi derin bir nefes aldıktan sonra "ilk okul üçüncü sınıfa giderken Ateş bizim okula gelmiş. Ben, Barış ve Ateş arkadaş olmuşuz. Üçüncü sınıfın sonlarına doğru her ikisi de benden hoşlanmaya başlamışlar ama birbirilerine söylememişler. Dördüncü sınıfın ilk günü Barış bana beni sevdiğini söylemiş. Bende aynı şekilde karşılık verince çıkmaya başlamışız. Ateş'le de hala arkadaşımız. Dördüncü sınıfın yaz tatilinde onlarla buluşmuşuz. Parka gitmişiz. Orada yüksek bir yer varmış. Ben tek başıma oraya çıkmışım. Sonra dengemi kaybedip düşmüşüm ve hafızamı kaybetmişim" dedim. Ateş bana şaşkınlıkla bakarken sessizce "sus" dedim. Eğer anlatsaydım kızlar Ateş'den nefret edebilirdi. Bende bu yüzden o kısmı atlamayı tercih ettim.

Hepsinin gözünde hüzün görünce içten bir şekilde tebessüm ettim ve "burdayım lan işte! Korkmayın ölmedim" dedim. Burukça tebessüm ettiklerinde Esila'ya döndüm. Beni bu duygusal ortamdan bir tek o kurtarabilirdi. Esila'ya 'yardım et🙏' bakışlarımı gönderdikten sonra göz kırptı ve "off ya, yine kurtulamadık bu gavattan" dedi. Esila, ben ve Ateş hariç herkes gözlerini devirince güldüm ve "aha aha tiplere bak. Kimin kardeşleri be! Yürüyün lan, aynı benim gibi göz deviriyorlar" dedim.
Herkes gülmeye başladı. Yani ortam biraz daha yumuşamıştı. Hızla Barış olayını da anlattıktan sonra rahatlamıştım. Ateş sinirlenmişti ama benim için belli etmemeye çalışıyordu. Biraz oturup, sohbet ettikten sonra herkes evlerine gitti. Ben ve Ateş de eve girip koltuklara oturduk. Bu sessizlik sinirlerimi bozmaya başlamıştı. "Film izleyelim mi?" diye sordum. Oturduğu yerden yeri izlemeye devam etti. Daldığı için beni duymamıştı. Ayağa kalktım ve tam önüne, yere oturdum. Dikkatini çekebilmiştim. Gözlerinin içine baktım ve ellerini tuttum. "Bak Ateş, yaşadığım şey kötü olabilir. Ben bunu yıllar sonra da öğrenmiş olabilirim. Ama umurumda değil. Senin anlatmanı bekliyordum. Sen de anlattın. Hem o olayın olmadığını düşünsene! Ben belki de hala Barış'la çıkıyor olabilirdim. O olay olduğu için ben şu an seninleyim. Sevdiğimi sandığımla değil, sevdiğimleyim! O yüzden şu sessizlik bitsin. Eskisi gibi olalım" dedim.

"Bana kızgın değil misin?"

"Hayır Ateş. Neden kızgın olayım ki? Senin bir suçun yok"

"Kendini de beni de kandırma Su! Suçluyum işte"

"Tek bir suçun var Ateş. Ama onu da telafi ettin"

"Neymiş o?"

"Geçmişimi  aldın ama geleceğimi verdin"

"Nasıl yani?"

"Barış'ı alıp kendini verdin" dedim ve gülümsedim. O da gülümsedi ve eğilip beni kucağına oturttu. Ardından öpüp, sımsıkı sarıldı. O bana her sarıldığında sanki gökyüzündeki mabedimize çıkıyorduk. Beni hafif kaslı kollarıyla sardığında kalbimdeki hızlanma yüzünden ölecek gibi oluyordum. Ateş'i biraz geri ittim gözlerine bakmak için. "O gözler bana küçük bir ev" dedim fısıltıyla. Ateş anlamayarak kaşlarını hafifçe çattı ve "Nasıl yani, gözlerimin içine ev mi kurdun sen?" dedi. Hafifçe gülümseyerek "Evet. Hem de o ev daha önce kimsenin sahip olamayacağı renklerle boyalı. Ve ben, renklerimi sana katmak istiyorum Ateş. Seninle renklere boğulmak istiyorum" dedim. Ateş çapkın bir ifadeyle "o zaman karıştıralım renklerimizi. Sende ki koyu renkler bende ki maviye karışsın" dedi ve suratıma iyice yaklaştı. Dudakları dudaklarıma değdiğinde içimde ki renkleri ona verdim. Hissediyordum renklerimizin karıştığını. Artık aynı renklerden ikimizde de eşit şekilde vardı. Dudaklarını dudaklarımdan ayırdığı anda kulağıma yaklaştı ve "seni çok seviyorum Su" dedi.

Bende seni Ateş, bende seni...









Bölüm nasıl lan? Beğendiniz mi???

Gerçi birazcık, böyle azıcık kısa olmuş olabilir. Neyse tutmiyim sizi. Hadi görüşürüz👐👐👐

Sizi seviyorum canlar.
Kendinize iyi bakın.
Öpüldünüz😚😘😙

Ölüme Beş Kala Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin