11.BÖLÜM

22 11 1
                                    

Medya da Uygar karakteri var.

İyi okumalar ❤❤❤

Biz de kantinden çıktık ve sınıfa gittik. Hasan yine Deniz'in yanına geçmişti. Edebiyat hocası gelince herkes ayağa kalktı. "Oturabilirsiniz çocuklar" dedi. Biz de hocanın dediğini yapıp oturduk. 11. sınıfa gidiyorduk ve eşit ağırlık öğrencisiydik. Baraj derslerden biri olduğu için dinliyordum. Tam su içecektim ki, suyumu Hasan'a attığımı hatırladım. Sessizce Hasan'a seslendim ve "Hasan suyumu verir misin?" diye sordum. "Su, benden kendini mi istiyorsun?" diye iğrenç bir espiri yapan Hasan'a kötü bakışlarımı yolladım. O da yaptığı espirinin iğrenç olduğunun farkına varmıştı. "Ya ben onu çöpe attım" dedi. Bende "peki" deyip önüme döndüm. Çok susamıştım ya! Neyse artık yapacak bir şey yoktu. Mecbur teneffüsü bekleyecektim. Saatin kaç olduğuna baktığımda zilin çalmasına yedi dakika olduğunu gördüm. İçimden dakikaları saymaya başladım.

On, dokuz, sekiz, yedi, altı, beş, dört, üç, iki, bir ve zil çaldı. Ayağa kalktım ve "ben kantine gidiyorum. Bir şey isteyen var mı?" diye sordum. "Yok istemiyoruz" dediklerinde sıramdan çıktım. Ateş arkamdan "Su, gelmemi ister misin?" diye sordu. "Gerek yok ya. Su alıp geleceğim"dedim. "Peki nasıl istersen" diyen Ateş'e gülümsedim ve daha fazla zaman kaybetmeden dışarı çıktım. Alt kata inip kantine girdim. Suyumu alıp sıradan çıktım. Suyun kapağını açıp içmeye başlamıştım ki biri koluma çarptı. Üstüm sırılsıklam olmuştu. Daha içemediğim suyun yere döküldüğünü gördüğümde, içimden şansıma saydırıyordum.

Sinirle başımı kaldırıp bana çarpan çocuğa baktım. "Kör müsün sen? Senin yüzünden üzerim ıslandı" diyen çocuğa kötü kötü baktım. "Aynı şeyi benim sana söylemem gerekiyor yanlız" dedim. "Seninle uğraşamam. Hemen özür dile" diyen çocuğa güldüm. "Neden gülüyorsun?"

"Cidden senden özür dileyeceğimi düşünüyor musun?"

"Tabi ki evet"

"Yalnız senin benden özür dilemen gerekiyor"

"Niyeymiş o?"

"Çünkü sen bana çarptın."

"Ama yolun ortasında duran sendin!"

"Su içiyordum"

"Yolun ortasında içmeni kim söyledi?"

"Çok susamıştım ve bu yüzden içtim. Ayrıca yolun ortasında değildim."

"Emin misin?"

"Seninle uğraşamam ben. Çekil önümden!" dedim ama tabi ki çekilmedi.

"Özür dile!" dedi.

"Dilemeyeceğim!"

"Dileyeceksin!"

"Dilemeyeceğim!"

"Dileyeceksin!"

"Dilemeyeceğim!"

"Dileyeceksin!"

"Off deli misin be? Çekil önümden!" dedim. Yine çekilmedi. Ama ben şekilden şekile girerek de olsa geçtim ve koşarak sınıfa çıktım. Bizim grup bana bakmaya başladı ve Ateş "Su, suyun nerde?" diye sordu. "Gerizekalı bir çocuk yüzünden yere düştü!" diye cevap verdim. Tam o sırada Ayça'nın sesini duydum. "Barış senin ne işin var burda?" dedi. "Kaç kere söyledim bana Barış deme diye! Ben senin abinim" diyen çocuğun sesi bana aşırı tanıdık geldi. Aniden onlara döndüm. Bu, o çocuktu! Suyumu düşüren!..

O çocuk az önce Ayça'ya ben senin abinim mi dedi? Hayır ya, hayır olamaz!

Barış da şaşırmıştı beni gördüğüne. Parmağını bana uzatıp "sen," dedi. "Her zaman karşıma çıkmak zorunda mısın?" diye de devam etti. "Asıl sen benim karşıma çıkıyorsun!" dedim sinirle. Alayla güldü ve;

"Madem sürekli ben senin karşına çıkıyorum, o zaman özür dile de bir daha karşına çıkmayayım"

"Bir daha bu saçma konuyu açıp seninle muhatap olmak istemiyorum!"

"Özür dilemiyorsun yani?"

"Tabi ki hayır"

"Peki. Kendin kaşındın. Sınıfını da öğrendim. Artık beni görmeye alışsan iyi edersin" diyen Barış'a şaşkın şaşkın bakarken, Ateş "Su, ne oluyor!?" diye sordu. Off nerden çıktı bu gerizekalı Barış. Ben şimdi Ateş'e ne diyeceğim?


Arkadaşlar bölümün baya kısa olduğunu biliyorum. Belki biraz saçma da olmuş olabilir. Ama asıl olayların başlamasına az kaldı.

Kendinize iyi bakın❤❤❤

Ölüme Beş Kala Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin