İçimdeki yakarışları duyuyor musun anne?
Kafesten sana kollarını uzatan küçük kızın gözündeki yaşlar gerçek.
Hem de hiç olmadığı kadar.
Çığlıklarımın sessizliğini duyabiliyor musun?
Yalnız sen varken yanımda, şimdi bir başımayım.
Üşüyorum anne.
Bu okyanusta, bîçare, titriyorum.
Her bir uzvum buz tuttu sanki.
Hissizlik ruhumu ele geçiriyor.
Öyle özledim ki seni.
Yanımdaki varlığını özledim, ruhum bunu tatmamış olsa da.
Sanki birazdan gelip saçlarımı okşayacaksın.
Tüm o asabiyetini bir kenara bırakacaksın ve alnıma bir öpücük konduracaksın.
Arkamı dönsem seni göreceğim sanki.
Ne çok ihtiyacım var sana...
Lâkin ikimiz de biliyoruz, bu hayallerimin ne kadar da uçuk olduğunu.
Ulaşılması zor, zaman isteyen, yürek isteyen hayaller...
Hastanede bana "Katil!" diye bağırışını zihnimden kazıyamıyorum anne.
Ardından dizlerinin üzerine çöküp ağlayışını...
Ben arkamı dönüp kaçarken ardımdan bağırışını unutamıyorum.
"Katilsin sen! Katil! Kocamı öldürdün!"
Ve hıçkırıkların... Onlar da hâlâ zihnimin en orta yerinde.
Yine uyuyamamıştım. Gözlerimin delice yanıyor olmasına karşılık uyku benden çok uzaktaydı ve gelmemekte ısrarcıydı sanırım.
Arzuların evindeki misafir odasındaydım. Uyumak için çabalamanın boşa kürek çekmek olduğunu anlayınca üzerimi değiştirdim. Gece saat üç suları olmasına aldırmadan odanın kapısını sessizce araladım, mantıklı düşünemiyor olduğum için kimse beni yargılamazdı bence. Parmak uçlarımda aşağı kata indim. Hırkamın şapkasını taktıktan sonra dış kapıya yöneldim, dışarısı yağmurluydu, bana o günü hatırlatmak istercesine. Ayakkabılarımı giymiş ve kapıyı çekmiştim ki şarjda unuttuğum telefonumu hatırladım. Harika diye geçirdim içimden. Gerçekten harika.
"Neyse. Fazla oyalanmam zaten. Alt üstü biraz hava alacağım." diyerek kendimi içimden teselli ettim.
Arzu Üsküdar'da yaşıyordu, evi denize oldukça yakındı. Büyük nimetti bu.
Adımlarım sokak lambalarının altında şekilleniyordu.
Gölgem bir uzuyor, bir kısalıyordu.
Birkaç sokak hayvanı dışında kimse yoktu etrafta. Eskiden olsa ödüm kopardı tenha yerlerden. Şimdiyse tek derdim deniz kenarına bir an evvel ulaşabilmekti. Ara sokakların aksine deniz kenarında bir iki kişi vardı. Birisi fena halde kafayı bulmuş, yarı baygın yatıyordu. Diğeri ise şapkasını burnuna kadar indirmiş, balık tutan bir amcaydı. Onlardan zarar gelmeyeceğini düşünerek deniz kenarına gidip oturdum. Ayaklarımı aşağı sarkıttım. Annem bu hâlimi görse hemen telaşa kapılırdı.
Eskiden yani...
Eskiden.
Ne yapacağım diye düşündüm, gecenin karanlığında ürkütücü görünen sulara bakarken. Bundan sonra ne yapacağım sahi? İçimi kemiren bu histen nasıl kurtulacağım? Hayatıma nasıl devam edeceğim? O gücü kendimde bulabilecek miyim? Kaybolduğum sulardan beni tutup çıkaracak bir annem de yok, aksine beni derinlere doğru iteleyen bir kadın var karşımda. Beni okyanusumun derinliklerine iten annem...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
iflilak: yeryüzünü bulutlar kapladı
Fiction générale"Yeryüzünü bulutlar kapladı Verdâ. Bâtılın kara bulutları yüzünden insanlar gözlerinin önündeki hakîkati idrak edemez olmuş." Travmaların, yalnızlığın, geçmişin aydınlığındaki kavrayışın ve şefkat yüklü bir sevginin hikâyesi. "Sevmekten daha zordur...