"Görmüyor musun? Karışmış bir yün çilesi gibiyim. Ucumu bulup da açan yok. Şu deniz ve gökler nasılsa, içim de öyle benim."
Allah'ım...
Sen ki hiçbir çâresi kalmamış kimsesizlerin de Rabbisin...
Sen ki hiçbir koruyanı olmayanları da koruyansın...
Yalvarırım...
Yalvarırım beni kurtar.
Bir yanım, ölüyordu.
Hissedebiliyordum bana vedâ edeni. Gidişini, hissedebiliyordum. Hayâller kuran, her şeye rağmen heyecanını korumuş olan o kızın gözlerimin önünde bir mum gibi eriyişine şahitlik ediyordum. Bir çiçeğin soluşunu izlemek gibiydi bu. Güneşin batışını seyretmek gibi, hüzünlü. Ki yanında en sevdiğin olsa dahi hüzünlüdür gün batımı. Ki yoktu yanımda en sevdiğim. Bu, hüznü tüm bedenime yayıyordu sanki.
En sevdiğin filmin son sahnesini seyretmek gibi.
Kitabın kapağını kapatmak gibi.
Otogarda son kez el sallamak gibi.
Kimsesiz bir eve dönmek gibi.
Bir boşluk...
Annem geldi hatırıma o ân. Biliyorum, her şeye rağmen, tüm o öfkesine rağmen bu adama haddini bildirirdi. Korurdu beni.
Babam. İlk yaram, babam.
Fâtıma Ana, Âişe...
Fâtıma Ana'nın tedirgin tavırları...
Ve de bir çift göz, şu an baktığım denizi andırıyor. Ne yapardı? Bilmiyorum. Kimi kandırıyorum ki, onu tanımıyordum bile. Kendimi dahi tanıyamazken artık, onu tanıdığımı iddia etmek sınırı aşmak olurdu benim için.
Yine de, onun hatırıma düşmesi beni kendime getirmişti. Gücümü toplayarak bakışlarımı adama çevirdim. Hâlinden memnundu, fakat bununla yetinmeyeceği her hâlinden belliydi. Gözlerimdeki bulanıklık gitsin diye iyice bastırdım göz kapaklarımı da düşüverdi son damlalar...
Saatlerce ağırlık kaldırmış gibiydim, şimdi ise hiç gücüm kalmamıştı, ellerim titriyordu.
Titrek ellerimi ondan kurtarmaya çalıştım.
Ben çırpındıkça, o daha da yaklaşıyordu.
İttirmek istedim, nafile bir çabaydı.
"Yar- yardım... edin..."
Sesim yüzyıllık uykudan yeni uyanmış gibi pütürlü ve kısık çıkmıştı.
"Şşş..." demesiyle beraber tekrar süzüldü gözlerimden yaşlar.
Ve, kapattım gözlerimi.
Örtümün başımdan düşüp omuzlarımda duruşunu hissettim.
Daha da yumdum gözlerimi.
Elleri saçlarımın arasında gezerken yok olmayı istedim. Hiç var olmamış olmayı...
"Ağabey... Ağabey ne edersin?!"
Yabancı bir ses kulaklarımı doldurdu fakat açmadım gözlerimi.
Birkaç dakika sonra içinde olduğum sandala bir şey çarptı. Yine de açmadım gözlerimi.
Sallandık. Ardından yüzümde dolaşan elleri hissettim ve ürktüm. Uyumaya çalışırken bir anda düşer gibi olursunuz ya, öyle bir ürkmeydi.
"Korkmayasın... İyi misin?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
iflilak: yeryüzünü bulutlar kapladı
Fiksi Umum"Yeryüzünü bulutlar kapladı Verdâ. Bâtılın kara bulutları yüzünden insanlar gözlerinin önündeki hakîkati idrak edemez olmuş." Travmaların, yalnızlığın, geçmişin aydınlığındaki kavrayışın ve şefkat yüklü bir sevginin hikâyesi. "Sevmekten daha zordur...