· 30 : ağlât ·

79 11 0
                                    

Sobelediğim anılarımdan oluşan büyük bir evdeyim. Uzunca bir hol uzanıyor önümde, ve odalar... Her biri farklı bir anıya uzanan kapılar...

Üzerimde hastane kıyafeti, saçlarım dağılmış. Kapılardan birinin kulpunu tutuyorum. Üzerinde kelebek çıkartmaları olan, pastel tonlarında bir kapı bu. Kulpu aşağı indirip içeriye giriyorum.

Küçük sevimli bir kız çocuğu, babasının elini tutmuş yürüyor. 

Hava biraz soğuk, üzerinde örgü hırkası...

Gülümsüyorum kıza, ama beni görmüyor.

Babasına bakıyorum.

Fazla uzun değil boyu, buna rağmen heybetli.

Çatık kaşlarına rağmen sıcak.

Yaşlı gözlerle gülümsüyorum ona da.

O da görmüyor.

Nereye gittiklerine bakıyorum, ufak bahçesi olan bir apartmana giriyorlar.

Takip ediyorum.

Asansörün kapısı kapanmadan son anda giriyorum içeri. 

Küçük kız minik parmakları ile babasının paltosunu tutuyor, sımsıkı.

Dördüncü katta iniyoruz.

Bir daire kapısının önünde duruyor adam.

Zile bastıktan sonra açılmasını beklerken küçük kızına bakıp gülümsüyor. 

Kız çok seviniyor, minicik dişlerini göstererek o da karşılık veriyor bu gülümsemeye.

Kapı açılıyor.

Adam kızının başından hafifçe tutuyor, korumak istercesine. Ve içeriye giriyorlar.

Bir bekleme odası karşılıyor bizi.

Bir kadın, "Hoşgeldiniz." diyor ince sesiyle, "Doktor Bey de sizi bekliyordu."

Kız daha sıkı tutuyor paltoyu, parmak boğumları beyazlıyor.

Babası dizlerini kırıp eğiliyor, kızıyla aynı boya geliyor. Yüzünü okşarken, "Sen burada usluca otur, olur mu? Doktor ile konuşup geleceğim, sonra söz, istediğin yere gideceğiz."

Kız yine kocaman gülümsüyor, tamam anlamında başını sallıyor. Uslu bir kız olmak mutlu ediyor onu. Çünkü sevgiyi hissedebiliyor. Sevginin lezzetini tadabiliyor. Henüz irinle dolmamış yüreği, henüz değil.

Odadaki koltuklardan birine geçip oturunca ayakları yere değmiyor.

Babası, sekreterin göstermesine gerek kalmadan bir odaya yöneliyor. Biliyor çünkü, buraya sık sık gelmiş.

Küçük kızın yanında durmayı tercih ediyorum. Çünkü istesem de o odaya giremem. Anılarım bu kızın içinde bulunduğu mekânlar ile sınırlandırılmış.

Küçük, parlak bakışlar yana kayıyor.

Yaşça kendisinden daha büyük olan bir çocuk oturuyor koltukta, biraz ötede.

Ellerini kapşonlu hırkasının ceplerine sokmuş, bacaklarını sabit tutamıyor gibi sürekli sallıyor.

Kız önüne dönüyor.

iflilak: yeryüzünü bulutlar kapladıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin