Yaratıklarla birlikte yürürken bizimkilerin takipte olduğunu biliyordum. Amacımız melezi kurtarıp en kısa zamanda burayı terketmekti. Ancak sorun çıkma ihtimalide vardı. Bu yüzden birazda endişeliydim. Uzun bir yolun ardından ormanın içinde bir mağaraya vardık. Yaratıklardan biri önümü kesti.
- Neden bu kadar sakinsin ?
Yüzüme üzgün ifademi yerleştirip konuştum.
- Yaşamak için nedenim yok.
Hayır kesinlikle birincil nedenim Annabeth ' ti. O bile yeterdi yaşamama.
- Pekala şu çocuğun yanına geç.
Gerçekten kendi adımlarımla yenmeye gidiyordum. Çocuğun yanına gidip sessizce konuştum.
- Yardım çağrısını sen mi gönderdin ?
- Evet.
Bir an çocuğun yüzü çok tanıdık geldi.
- Biz daha önce tanıştık mı ?
- Hayır.
- Tanrı ebeveynin kim peki ?
- Hades.
- Pekala beni dinle. Buradan çıkmak istiyor musun ?
Gözlerini devirince cevap verdim.
- Tabi ya istemesen neden yardım çağrısı gönderesin ki ? Dışarıda bize yardım edecek melezler var. Birazdan buradan gidiyoruz hazır ol.
Tamam anlamında başını sallayınca doğru anı bekledim. O anda kendi ayaklarıyla bana koşuyordu zaten. İki yaratık gelip çocuğu alırken çocuk bana daha neyi bekliyorsun der gibi bakıyordu. Ellerimi yere koyup deprem yarattım.
- Kaç !
Melez sesimi duyunca hızlıca mağaranın dışına koştu. Depremi en büyük şiddetiyle hissettirmiştim yaratıklara. Birçoğu açılan yarıklardan düşerken kalanlar bana doğru koşuyorlardı. Depremin şiddetini iyice arttırdığımda mağaranın tavanı çökmeye başladı. Dışarıdan Annabeth ' in bağıran sesini duyabiliyordum.
- Percy !
- Gelmeyin Annabeth !
Tavan iyice çökerken düşeceğini anlamıştım. Söyleyebileceğim tek şeyi bağırarak haykırdım.
- Seni seviyorum bilmiş kız !
Mağara yerle bir olurken korkmadığımı farkettim. Ölümden korkmuyordum ve o an ilk kez gururlu hissediyordum. Bir çocuğu kurtarmak içindi bu yaptığım. Kurtulmuştu da.****************************
Annabeth mağaranın çöküşüne gözleriyle şahit olmuştu. Percy henüz çıkamamıştı daha oradan.
- Percy !
İçeriden onun sesini duyunca heycanlandı.
- Gelmeyin Annabeth !
Onlara gelmemelerini söylüyordu. İçeride o haldeyken bile arkadaşlarını düşünüyordu. Ona birkez daha aşık olduğunu hissedebiliyordu Annabeth. Daha sonra birşey daha söyledi yosun kafası. Gidiyormuş gibiydi sesi , veda ediyormuş gibi...
- Seni seviyorum bilmiş kız !
Ve mağara yıkıldı.
- Hayır ! Percy !
Annabeth gözyaşlarıyla yere çöktü. Yosun kafa gözlerinin önünde enkazın altında kalmıştı. Bir umutla ayağa kalkıp yıkılmış mağaraya koştu. Luke kollarından tutarken hala şoktaydı. Luke Annabeth ' e engel olmaya çalışıyordu ancak kendini oraya girmemek için zor tutuyordu.
- Luke bırak beni ! Percy orada.
- Sakin ol. O gitti.
Clarisse kendini toparlayıp konuştu.
- Belki ölmemiştir.
Evet Percy ' den nefret ederdi ancak bu yaptığı ona saygı duymasını gerektirirdi. O su çocuğu tanımadığı bir çocuk için kendini feda etmişti. Kurtardıkları melez koşarak Annabeth ' in yanına gitti.
- O ölmedi ! Hissetmedim.
Annabeth heycanla ona döndü.
- Ne demek istiyorsun ?
- Ölümleri hissedebiliyorum ve o çocuk ölmedi. Ölseydi bilirdim ben Hades ' in oğluyum.
Annabeth bu sefer mutluluktan ağlamaya başladı. Hep beraber mağaraya koşup kayaları kaldırmaya çalıştılar. Ancak yeterli değillerdi. Annabeth kampa Iris mesajı gönderip yardım istedi. Kheiron yanına iki Hephaistos melezi alıp geleceğini söylediğinde içi rahatlamıştı. Luke onun aksine biraz tedirgindi. Percy hayatta olsa bile fazla dayanamazdı. Yaklaşık bir saat sonra iki pegasusun sürdüğü bir araç gökyüzünde belirdi. Hızlıca yere indiklerinde Kheiron robota benzer bir şeyi alıp araçtan indirdi. İki Hephaistos melezi robota birkaç ayar yapınca robot mağaraya gidip kayaları kaldırmaya başladı. Herkes heycanla Percy ' nin çıkmasını bekliyordu. Yarım saate robot bütün kayaları halletmişti ancak Percy ortada yoktu. Hephaistos melezleri Elizabeth ve Mark robotu kapattılar. Kheiron Annabeth ' e döndü.
- Percy ' nin mağara yıkılırken içeride olduğuna emin misiniz ?
- Evet Kheiron bana son sözü seni seviyorum oldu ve mağara yıkıldı.
Kheiron ' un gözleri yeni meleze kaydı.
- Sen de kimsin ?
- Adım Nico Di Angelo , Hades ' in oğluyum.
Kheiron birşey daha soracaktı ancak Annabeth yanındayken buna çekiniyordu. Nico ne soracağını anlayıp cevap verdi.
- Percy ölmedi. Ölseydi hissederdim.
Kheiron rahatladığını hissediyordu.
- Şimdi çocuklar birlikte kampa dönüyoruz. Siz dinlenirken başkalarını arama görevi için görevlendiricem.
Annabeth itiraz edecekti ancak Kheiron izin vermedi. Hep birlikte pegasusların sürdüğü araca binip yola koyuldular. Her ihtimale karşı robotu orada bırakmışlardı. Robot melez bulmaya ayarlıydı. Annabeth ' in gözü hala geride bıraktığı mağaradaydı. Percy ' yi şimdiden çok özlemişti. Kampa vardıklarında Kheiron beklemeden arama ekibi kurdu. Ekibe Annabeth ' in kardeşlerinden Kable liderlik edecekti. Kable Annabeth ' ten bir yaş büyüktü ve her fırsatta Percy ' ye Annabeth ' i üzmemesi için uyarıda bulunuyordu. Ekipte Kable dışında Ares kulübesinden Clara ve Danny , Apollon kulübesinden Will , Hephaistos kulübesinden Emily vardı. Beklemeden yola koyulup araştırmaya başladılar. Bu süre içinde Annabeth ' in içi içini yiyordu. Her saat başı Kable ' a Iris mesajı gönderip bir gelişme olup olmadığını soruyordu. Luke ' ta Annabeth ' i yalnız bırakmıyor , sürekli Percy ' nin yaşadığını ona hatırlatıyordu. Kim bilir belki de biryerlerde buraya dönmeye uğraşıyordur. Sonuçta o Percy Jackson , herkesi şaşırtmayı çok iyi bilir.****************************
Gözlerimi açtığımda tanımadığım yüzler bana bakıyorlardı. Onun dışında hiçbirşey hatırlamıyordum. Kimdim ben ? Nerden gelmiştim ? Karşımdaki yabancı yüzlerden biri bana yaklaştığında reflex olarak geri çekildim.
- Sakin ol. Kimsin sen ?
Benim yaşlarımda genç bir çocuktu. Konuşmadığımı görünce tekrar konuştu.
- Bizden sana zarar gelmez. Adın ne ?
- Hatırlamıyorum.
- Pekala benim adım Barry , diğerleriyle sonra tanışırsın. Şimdi biraz dinlen konuşacaklarımız var.
Hepsi birlikte odayı boşaltınca yerimde doğruldum. Aklımı ne kadar zorlasam da hiçbirşey hatırlayamıyordum. Başıma giren ağrıyla kendimi zorlamayı bıraktım. Bir süre sonra kapı yeniden açıldı. Gelen Barry ' ydi.
- Nasılsın ?
- Nasıl olduğumdan emin değilim.
- Hala birşey hatırlamıyor musun ?
- Hayır. Siz kimsiniz ?
- Biz Kraliçe Helen ' in çocuklarıyız.
- Kraliçe Helen mi ?
- Evet. Bizi o büyüttü ve ailemiz oldu. Artık sende bu ailedensin. Kraliçeye senden biraz bahsettim.
Duraksadı.
- Seni gördükten sonra kabul töreni yapabileceğini söyledi.
Kafam iyice karışmıştı.
- Anlamıyorum.
Barry içten bir şekilde gülümsedi.
- Merak etme anlarsın. Hadi bakalım Kraliçe bizi bekliyor.
Ayağa kalkıp yürümeye başladı. Onun peşinden bende yürümeye başladım. Dışarıya çıktığımda ağzım açık kalmıştı. Herşey buzdandı. Barry gülerek açıklamaya koyuldu.
- Helen buz kraliçesidir. Sarayın girişi ileride.
Saraya baktığımda onunda tamamen buzdan olduğunu gördüm. Heryer büyüleyici derecede güzeldi. Buz duvarının önünden geçerken kendi yansımama baktım. Kendi yüzüm bile çok yabancı gelmişti bana. Kahverengi saçlar ve deniz yeşili gözler. Acaba anneme mi yoksa babama mı benziyordum ? Peki ya annem veya babam var mıydı ? Ben bunları düşünürken Barry seslendi. Sonunda sarayın kapısına varabilmiştik. Buzdan kapı geriye doğru açıldı. Barry önden içeriye girerken bende peşinden girdim. Devasa bir saraydı. Duvarlarındaki buz sarkıçları bile çok güzel görünüyordu. Biraz ilerledikten sonra kraliçenin buz tahtına vardık. Barry diz çökünce bende acemice diz çöktüm. Başımı kaldırınca kraliçeyle göz göze geldim. Bakışları bile içimi soğutuyordu.
- Ayağa kalkın.
Barry ile birlikte ayağa kalkıp kraliçenin konuşmasını bekledik.
- Yaklaş.
Kraliçenin hangimize dediğini anlamamıştım bu yüzden Barry ' ye baktım.
- Ne bekliyorsun ?
Barry ' nin beni azarlamasıyla yürümeye koyuldum. İçimi bir titreme almıştı. Soğuktan mıydı yoksa kraliçenin bakışlarından mıydı anlamamıştım. Tahtın önünde durduğumda kraliçe tekrar yaklaşmamı söyledi. Tahtın merdivenlerini teker teker çıkıp kraliçenin önünde durdum. Çok güzel ve duru bir yüzü vardı. Buz rengi gözleri insanı korkutacak derecede güzeldi. Ellerini kaldırıp yüzümü ellerinin arasına aldı. O an bir rüyaya daldım. Kısa süre sonra kraliçe ellerini çekince kendime geldim.
- Zihninde hiçbirşey yok. Neden ?
- Bilmiyorum. Hafızamı kaybettim.
Kraliçe eliyle aşağıyı işaret edince Barry ' nin yanına indim.
- Onu nerede buldunuz Barry ?
- Onu bize bir deniz kızı getirdi. Onun hakkında söylediği tek şeyse...
Duraksadı. İyice meraklanmaya başlamıştım.
- O Poseidon ' un oğlu.
Kraliçenin gözleri şaşkınlıktan açılmışken ben hiçbirşey anlamamıştım. Bildiğim tek Poseidon yunan mitolojisindeki deniz tanrısının ismiydi. Yoksa...
- Barry Poseidon kim ?
Barry bana sen ciddi misin der gibi bakarken evet gayet ciddiydim. Kraliçe şaşkınlığı üzerinden atıp konuştu.
- Demek tanrı Poseidon ' un oğlusun. Bu durumda tahtımı ele geçirmeye gelmiş olmalısın.
- Bir saniye ne ? Kim olduğumu bile şimdi öğrendim. Ayrıca Poseidon kim ?
Barry göz devirip cevapladı.
- Denizler ve depremler tanrısı seni mankafa.
- Peki bu düşmanınız olduğum anlamına mı geliyor ?
- Hayır.
Kraliçenin sesi çok soğuk çıkıyordu.
- Barry kabul töreni bu akşam olacak , hazırlık yap.
- Emin misiniz kraliçem ? Sonuçta o...
Barry kraliçenin tek bakışıyla susup eğildi. Bende aynısını yapıp peşinden yürümeye koyuldum. Bana neden böyle tuhaf davranıyorlardı aklım almıyordu. Barry beni uyandığım yere geri bırakıp giderken çok sessizdi.
- Neler oluyor ? Kimim ben ? Neden bana böyle davranıyorsunuz ?
- Poseidon ' un oğlusun. Ve artık bizdensin. Eski hayatının hiçbir önemi yok.
Barry gittikten sonra yatağa oturup düşünmeye başladım. Hayal meyal birini hatırlıyordum. Ancak ne yüzü görünüyordu ne de kim olduğunu biliyordum. Sarı saçlar ve tanımadığım fırtına grisi gözler. Başıma ağrı girince düşünmeyi bırakıp uzandım. Ancak o gözler aklımdan çıkmıyordu. Kimdi o kız ? Acaba sevgilim miydi ? Ya da arkadaşım ? Bu düşünceyle uykuya daldım. Rüyamda büyük bir fırtınanın içindeki görüntüleri yakalamaya çalışıyordum. Sanırım bunlar benim anılarımdı. Ne kadar çabalasamda fırtına onları almama engel oluyordu. Birinin omuzlarımdan dürtmesiyle uyandım.
- Tören vakti.
- Ne töreni ?
- Kabul töreni şapşal , unuttun mu ?
Ayaklanıp Barry ' nin peşinden yürümeye koyuldum. İçimde kötü birşey olacağına dair bir his vardı. Kuruntu yapıyorumdur diye düşünüp yürümeye devam ettim.
![](https://img.wattpad.com/cover/189354042-288-k285809.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PERCY JACKSON : SAKLANAN ACILAR
RandomDikkatle tavanda asılı duran bedeni izledim. Belki saatlerdir izliyordum ama bir türlü ayıramıyordum gözlerimi. Her an bir yaşam belirtisi gösterebilecekmişçesine merakla bekliyordum yerimde. Ufacık kalbim hiç yokmuşçasına kaldırmıştı bu acıyı. Kar...