Ateş ' in Ağzından...- Tony , Annabeth nerde ?
Tony bilmediğini söyleyip koşarak yanımdan uzaklaştı. Gözlerim her yerde Annabeth ' i ararken endişeden birşey düşünemiyordum. Annabeth ' i olmayan kardeşim yerine koyardım her zaman. Ve herkesten sakladığım en büyük sırrımı da yalnızca o biliyordu. Aslında ona söylemek gibi bir düşüncem olmamıştı ancak Annabeth ne yapıp edip öğrenmişti sırrımı. Bulunduğum yerde onu bulamayacağımı anlayınca patlama sesleri arasında koşarak kampın arka tarafına gittim. Burası ön tarafa göre daha sakindi. Göz ucuyla ileride birkaç yaratıkla dövüşen Annabeth ' i gördüm. Vakit kaybetmeden oraya doğru koşarken kılıcımı çoktan çekmiştim bile. Babamın bana verdiği bu kılıç en az Dalgakıran kadar güçlüydü ve bu beni gururlandırıyordu. Kılıcımı önümdeki ilk canavara sallamamla ne olduğunu anlamadan yere yapıştım. Alnımın sağ tarafından kan akıyordu ve başım dönmeye başlamıştı. Kafamı kaldırmamla tanıdık bir yüze denk geldim. Bana sırıtarak bakan , ilk aşkım , herkesten sakladığım sırrım , Rüya...
Görüşüm bulanıklaşırken bedenimin uyuştuğunu hissettim. Sonrası zaten karanlıktı...( Karakterlerle ilgili düşüncelerinizi paylaşırsanız sevinirim. İyi okumalar. )
Başımdaki sızlamayla gözlerimi açtığımda yanıbaşımda Tony ve Annabeth vardı. Tony uyandığımı görünce Annabeth ' e birşeyler söyleyip dışarı çıktı. Çıkmadan da omuzumu sıkmayı ihmal etmemişti. Annabeth başımdaki derin yaraya aceleyle su dökerken ters giden birşey olduğunu anlamıştım.
- Neler oluyor Annabeth ?
Sıkıntılı bir nefes alıp verdi.
- Uranüs canavarlarını üstümüze saldı ve şuan olabilecek en berbat durumun içindeyiz.
Sinirli olduğunu ses tonundan anlayabiliyordum. Yerimde doğrulup sinirden hafifçe titreyen elini tuttum.
- En başından anlatır mısın ?
Başıyla onaylayıp anlatmaya başladı. Arada durup tepkimi ölçmeyi de ihmal etmiyordu.
- Sen bana yardım etmeye gelirken ortaya biri çıktı.
- Rüya...
- Evet. Büyüyle seni sertçe yere düşürüp gitti. Sonra bir baktım ki etrafımı en az iki düzine canavar sarmış. Deprem yaratmayı denedim ancak pek etkili olmadı. Sonra zaten Rüya büyüyle güçlerimi engelledi.
- Güçlerini kullanamadığını sanıyordum.
- Bende öyle ancak Hekate ' den çaldığı birşey sayesinde artık çok güçlenmiş. Ateş...
Duraksadı. Belli ki hoşuma gitmeyen birşey söyleyecekti.
- Sana yaptığının bedelini ödeteceğini söyledi.
Acıyla gülümsedim. Aptal kız... Hala gerçekleri duymayı reddediyordu. Halbuki bana inanması bu kadar zor olmamalıydı. Aklıma eski anılarım gelince başımı iki yana sallayıp konuyu değiştirdim.
- Kamp şuan ne halde ?
- Ateş... Ortada bir kamp kalmadı. Çoğu melez öldü. Ve bizde...
- Bizde ne ?
- Rüya senin dışında hepimizin Uranüs ' e hizmet ettikçe yaşayacağını söyledi. Senin cezanı kendisi verecekmiş.
- Sıkar o biraz. Her neyse , tanrıların durumdan haberleri var mı ?
- Olsa bile bizi bulamazlar. Rüya güçlü büyüler yaptı. Mutlaka tanrıları da düşünmüştür.
Ağzımda türkçe bir küfür gevelerken Annabeth anlamayan gözlerle bana bakıyordu. Yüz ifadesi komik olsa da gülecek halim yoktu. Yattığım yerden ayağa kalkıp cama yöneldim. Dışarıda sürü sürü canavar kampı turlayıp etrafı gözetliyordu. Buradan nasıl çıkacağımızı düşünürken Tony geldi. Hırsla yatağa tekme atıp küfretmeye başladı. Onu ilk kez böyle görüyordum.
- Tony...
Bana bakarken gözlerindeki öfkeyi görmemle çenemi kapadım. Annabeth Tony ' nin yanına oturup saçlarını karıştırırken azda olsa sakinleştiğini anlamıştım. Annabeth ve Tony birlikte büyüdüklerinden birbirlerine neyin iyi geleceğini çok iyi biliyorlardı. Tony söylenmeye başladığında sıkıntısı belli olmuştu.
- Annem Athena tam bir yüz karası olduğumu düşünecek. Buradan nasıl çıkacağımızı düşünüp duruyorum ancak aklıma hiçbirşey gelmiyor !
- Tony.
Seslenmemle birlikte bana döndü.
- Senin suçun değil. Büyü güçlerimizi engelliyor.
- Ateş haklı.
Diyerek Annabeth beni doğruladığında Tony ' de sakinleşip mantıklı konuşmaya başladı.
- Peki plan ne ?
- Öncelikle diğer esir melezlere de ulaşmalıyız.
Annabeth ' in dediğine başımı sallayınca dışarıdan gelen gürültüyle birlikte kulübeden çıktık. Rüya bir canavara diz çöktürmüş büyüyle acı çektiriyordu. Gözlerindeki boş bakışlar beni içten içe korkutmuştu.
- Rüya ?
Ağzımdan istemsizce çıkan isimle kendime küfretmeye başladım. Rüya ' nın gözleri birkaç saniyeliğine bana dönünce canavarı bıraktı. Canavar yerde sürünerek uzaklaşırken Rüya birkaç adımla önümde durdu. Yüzüne alay dolu bir gülümseme yerleştirip konuştu.
- Bende oyuncağım bir an önce uyansa da onunla oynasam diyordum.
- Rüya bak-
Sözümü kesip kahkaha attı.
- Ah Ateş , ah. Hala aynısın.
Yüzü bir anda sertleşirken yanında duran canavara duymadığım birşey söyledi. Canavar bana doğru yaklaşırken tek düşünebildiğim bir çıkış yoluydu. Kim bilir belkide bu çıkış hiç beklemediğim biryerden çıkacaktı karşıma.****************************
Percy ' nin Ağzından...
Saatlerdir melez kampına ulaşmaya çalışıyoruz. Tahminimizce güçlü bir büyü bizi engelliyor. Hekate başta hatasını saklamaya çalışsa da üstelememle itiraf etti. Kızının çaldığı büyüden bize bahsedince bütün öfkemi istemsizce ona yönelttim. Oğlumun ne halde olduğunu bilmemek beni mahfediyordu. Diğer yandan Annabeth ile de kavga etmiştik. Bana son söylediği oğlumu koruyamayacak kadar aciz olduğumdu. Sonrasında beni arkasında bırakıp gitmişti. Ona kızamıyordum bile , haklıydı çünkü. Olimpos ' un üstündeki karanlık artarken heryer gecenin sessizliğine bürünmüştü. Yaz gündönümü yarındı ve Uranüs gün dönümünün gece yarısında oluşumunu tamamlamış olacaktı. Yarın gece Olimpos için bir varoluş mücadelesi olacaktı. Ve tanrıların çoğu inkar etse de melezlere ihtiyacımız vardı. Geçmişteki birçok savaş tanrı ve melezlerin işbirliğiyle kazanılmıştı. Şimdi melezler olmadan bu savaşı kazanmak pekte mümkün görünmüyordu. Taht odasına dalan Hekate ' yi görünce düşüncelerimden bir bir sıyrılıp ona döndüm.
- Kampa ulaştım !
- Anlat !
- Kızım Rüya yaptığı büyüyle melezlerin güçlerini bastırmış ve kampı bir çeşit koruma büyüsüne hapsetmiş.
- Durumları nasıl ?
Gözlerini kaçırıp devam etti.
- Birçok melez ölmüş. Ve...
Derin nefes alıp devam etmesini bekledim.
- Oğlun. Onu kampın meydanında kırbaçlıyorlardı.
Sinirden ellerim titremeye başlayınca bağırarak konuştum.
- Beni oraya göndermenin bir yolunu bul hemen ! Hatanı düzelt !
Sözümü bitirir bitirmez konuştu.
- Bir yolu var aslında. Sen gidemezsin ancak Annabeth gidebilir. Annabeth büyüyü bozabilirse tanrılar kolayca girebilir kampa.
Birkaç saniye gözlerimi kapatıp düşündüm.
- Tehlikeli mi ?
- Fazlasıyla. Ancak tek yolu bu. Annabeth bir tanrı değil ve ölümsüz. Bunu yapabilir.
- Yapacağım.
Tanıdık sesi duyunca kapıda duran Annabeth ' e baktım. Yüzündeki ifadesizlik beni endişelendiriyordu. Yanımıza gelerek gözlerini Hekate ' ye odakladı. Bakışlarında beliren anlık nefreti görebiliyordum.
- Aptal kızın oğluma huzur vermiyor. Onu elime geçirirsem bana sakın engel olma.
Bu sözden sonra Ateş ve o kızın bir geçmişi olduğunu anladım. Hekate ise onun bu söylediğini umursamadan devam etti.
- Sana bir koruma büyüsü yapacağım ve kampa gireceksin. Rüya böyle güçlü bir büyüyü dayanak noktası olmadan yapamaz.
Duraksadı. Bakışları ben ve Annabeth üzerinde gidip gelirken konuşmaya devam etti.
- Dayanak noktası yüksek ihtimalle bir melez. Hatta Ateş olduğundan şüpheleniyorum.
Annabeth onun ne demeye çalıştığını anlayınca kaşları çatıldı.
- Çıkar ağzındaki baklayı Hekate.
- Dayanak noktası olan melezin kalbini kısa süreliğine durdurmalısın. Biz kampa gelince de onu büyüyle hayata döndüreceğim. Bak Annabeth bu melez oğlun olsa bile yapman lazım.
Araya girerek aklımdaki soruyu dile getirdim.
- Peki hayata dönmeme ihtimali var mı ?
- Zamanında gitmezsek evet. Biliyorum çok riskli ancak elimizde yapabilecek başka birşey kalmadı.
Annabeth ' e baktım. O da benim gibi yapmakla yapmamak arasında kalmıştı. En sonunda gözlerini Hekate ' ye çevirip korktuğum kelimeyi söyledi.
- Yapacağız.Bölüm biraz gecikti , kusura bakmayın. Herkese iyi bayramlar...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PERCY JACKSON : SAKLANAN ACILAR
LosoweDikkatle tavanda asılı duran bedeni izledim. Belki saatlerdir izliyordum ama bir türlü ayıramıyordum gözlerimi. Her an bir yaşam belirtisi gösterebilecekmişçesine merakla bekliyordum yerimde. Ufacık kalbim hiç yokmuşçasına kaldırmıştı bu acıyı. Kar...