~ AŞKIN İHANETİ ~

561 26 6
                                    

Thomas ' ın Ağzından...

Annabeth ' ten yediğim küreği kimseden yememişimdir heralde. Jason ' la içeriye girdiğimiz an suratımıza elindeki küreği geçirdi. Bu kız kafayı yemiş heralde. Jason alnından akan kanı elinin tersiyle silerken ben kanı umursamadan Annabeth ' in elindeki küreği aldım.
- Sen aklını mı kaçırdın !?
Şaşkın gözlerle bana bakıyordu.
- Kimsiniz siz ?
Jason ayağa kalkıp araya girdi.
- Bir saniye Annabeth bizi tanımıyor musun ?
- Hayır. Hafızamı kaybettim.
Ben söylenmeye başlamışken sallantılar tekrar başladı.
- Bak şimdi senin yanındaki adam kötü biri ve sana yalan söylüyor.
Jason açıklama yaparken ben araya girdim.
- Bana bak Annabeth.
Annabeth gözlerime odaklandığında Percy ' yi hatırlamasını umdum.
- Hatırla beni... Yosun kafanı hatırla bilmiş kız.
Bunlar tamamen Percy ' nin söyleyebileceği şeylerdi. Annabeth birkaç adım gerilediğinde arkamda duran kişiyi farkettim. O adam arkamda duruyordu. Arkamı döndüğümde yüz yüze geldik. Suratındaki iğrenç gülümsemeyle bana bakıyordu.
- Merhaba kardeşim.
Atabildiğim en sert tekmeyi atıp Annabeth ' e döndüm.
- Benimle gel lütfen. Bu son şansın.
Gözleri arkama kayınca korkmaya başladım.
- Arkanda !
Bunu demesiyle geriye fırladım. Kafamı masanın sivri yerine çarpmamla herşey dönmeye başladı. Biri başımda durmuş kendime gelmem için beni tokatlıyordu. Sanırım bu Jason ' dı. Bana birşeyler söyledikten sonra şimşek çaktırmaya başladı.
- Uzaklaş... Oyalarım onu.
Sürünerek kalkmaya çalıştım. Ensemden boşalan kan tüm sırtıma yayılmıştı. Birisi kolumun altına girip bana yardım ediyordu. Kafamı çevirmemle uzun sarı saçlı birini gördüm. Umarım bu Annabeth ' tir. Beni ağaçların arkasında bir yere bırakıp gitti. Daha fazla uyanık kalamayacağımı anlayıp kendimi uykunun kollarına bıraktım.

****************************

Annabeth ' in Ağzından...

Onu neden kurtardım bilmiyorum. Ama izin veremedim işte. Deniz yeşili gözleri içimdeki boşluğu doldurmuştu sanki. Onun hayatımın büyük bir parçası olduğunu biliyordum. Hızlı adımlarla eve girip sahte nişanlımın elinden kurtarmaya çalıştım diğerini.
- Bırak onu !
Sarışın adam yerden kalkmaya uğraşırken ona gitmesini söyledim. Bana son kez bakıp gitti. Yine bu yalancı adamla baş başa kalmıştım. Daha adını bile bilmediğim sahte nişanlım yanıma gelerek elimi tuttu.
- Korkma canım birdaha yakınına bile yaklaşamayacaklar.
Ona yapmacık bir şekilde gülümsedim. Şimdilik suyuna gidecektim. En azından bazı şeylerden emin olana kadar.

****************************

Jason ' ın Ağzından...

Annabeth olmasaydı çoktan ölmüştüm heralde. Koşarak dışarı çıktığımda ağaçların arkasından akan kanı gördüm. Telaşla oraya gittiğimde Thomas yerde cansız yatıyordu. Ensesinden boşalan kana gömleğimi bastırdım. Tony ve Annabeth koşarak yanıma geldiklerinde onlarda da ufak yaralar vardı. Annabeth telaşla ne olduğunu sordu.
- Ne oldu !? Söylesene !
- Sakin ol. Başını kötü çarptı.
- Ona birşey olmasına izin vermem. Tony vakti geldi.
- Henüz denemedik ama.
Neyden bahsettikleri hakkında bir fikrim yoktu.
- Neden bahsediyorsunuz ?
İkiside beni duymazlıktan geliyorlardı. Tony cebinden üstünde değişik tuş ve kolların olduğu bir kumanda çıkardı. Dron kumandalarından farkı yoktu bunun. Birkaç dakika sonra üstümüze bir karartı çöktü. Kafamı kaldırmamla 2. Argo ' dan çok daha büyük bir gemiyle karşılaştım. Tony kumandada bir tuşa basınca geminin altından asansör indi. Thomas ' ı bindirip kendimizde binince hızla yükseldik. Asansörün kapısı açılınca ağzım açık kalmıştı. Bu gemi mükemmeldi. Tony ile birlikte Thomas ' ı odalardan birine taşıdık. Tony Apollon melezlerinden öğrendiği birkaç şeyle Thomas ' ın yarasını kapatırken Annabeth geminin dümenine geçmişti bile. Yüzündeki hırslı ifade burada işimizin bitmediğini gösteriyordu.
- Ne yapacaksın ?
Sorumla birlikte bana baktı.
- Bu geminin adı ne biliyor musun ? Tanrı Katili. Bu ismi boşuna almadı.
Dümendeki birkaç tuşa bastığında çıkan sesle birlikte tüm silahlar malikaneye yöneldi.
- Silahların onu durdurabileceğinden emin değilim.
- Silahlar siyah inciden güç alıyor. O pislik tanrı bozuntusunun hiç şansı yok.
Annabeth önündeki mikrofona konuştuğunda sesi megafonlardan heryere yayıldı.
- Annabeth ' i bize ver. Silahlarımız seni öldürebilecek güçte.
Birkaç dakika sonra malikaneden koşarak çıkan Annabeth ' i görünce içimi şüphe kapladı. Bu kadar kolay olması çok tuhaftı. Tony işini bitirip geldiğinde asansörün düğmesine bastı. Birkaç dakikaya Annabeth gemiye binmişti. Bize olan bakışları çok tuhaftı.
- O nerde ?
Cevap vermeden odaya doğru yürümeye koyuldum. Annabeth ' de peşimden geliyordu. Odaya girdiğimde Thomas hala kendinde değildi. Annabeth bana çıkmamı söyleyip yatağın yanına ilerledi. Beklemeden çıktım odadan.

****************************

Percy ' nin Ağzından...

Thomas yeniden geldiğinde ters giden birşeyler olduğunu anlamıştım. Yüzündeki kasvetli ifadeyle bana olanları anlattı.
- Annabeth ' i kurtarmayı denedik ancak olmadı. Hafızasını kaybetmiş. Artık geri dönsen iyi olur.
Bu kadar kısa sürede işler nasıl karmaşık bir hale gelmişti aklım almıyordu. Thomas ' ın da dediği gibi artık yola ben devam etmeliydim. Bu işi nasıl yaptığımı bilmiyorum ancak bir şekilde oluyor. Gözlerimi açtığımda yanıbaşımda beni izleyen Annabeth ' i görünce gülümsemeden edemedim. Ensemdeki yara hızla kapanırken ayağa kalktım. Annabeth reflex olarak birkaç adım geriledi. Üstüne gitmek şu durumda pekde iyi olmayacağından olduğum yerde kaldım.
- Kimsin sen ? Benim için neden bu kadar önemlisin ?
Açıkçası ne cevap vereceğimi bilmiyordum.
- Annabeth... Benim Percy , sevdiğin adam.
- O da aynısını söyledi. Hanginizin doğru söylediğini nerden bileceğim ?
O pisliği bir elime geçirirsem kimse kurtaramaz. Sinirimi yatıştırıp sesimi sakin tutarak konuştum.
- Hepsini bana olan kininden yapıyor. Hatırladığın zaman anlayacaksın. O bizim düşmanımız. Lütfen inan bana bilmiş kız.
Annabeth gözünden akan birkaç damla gözyaşını silip bana baktı. Birden öne atılıp bana sarıldığında afallamıştım. Bir süre sarıldıktan sonra kulağıma birşey fısıldadı.
- Sana inanıyorum. Ancak... Affet beni.
Karnıma soktuğu bıçakla birlikte inledim. Bu sıradan bir bıçak değildi. Öyle olsaydı çoktan iyileşirdim. Bıçağı geriye çekip tekrar batırdığında yeniden inledim. Yüzüne baktığımda ağladığını gördüm.
- Neden... Yaptın ?
- Affet beni...
Bıçağı karnımın içinde döndürdüğünde acıdan dizlerimin üstüne çöktüm. Sonra karşımda yeniden o belirdi , Next. Elini Annabeth ' in beline koyup onu kendine çekti. Annabeth gözlerini benden ayırmadan ağlıyordu hala. Bunu isteyerek yapmadığı belliydi.
- Hediyemi beğendin mi kardeşim ?
- Seni... Mahfedeceğim...
- Hala kendini benden güçlü mü sanıyorsun ? Hayal dünyasında yaşıyorsun.
Ortadan kaybolduğunda Annabeth ' i de götürdü.
- Hayır ! Jason , yardım et !
Jason odaya daldığında hala acıdan kıvranıyordum. Beni kaldırıp yatağa yatırdığında Tony ' de gelmişti. Benim tek düşündüğüm Annabeth ' ti. Next onu neyle tehtit etmiş olabilirdi ki ?
- Jason... Aldı onu.
- Sakin ol , kim neyi aldı ?
- Next... Annabeth ' i aldı.
Tony elindeki ilaçlarla tepemde birşeyler yaparken çığlık attım.
- Thomas sakin ol.
- Percy ' yim ben...
Tony dişlerimin arasına sert birşey koyup yarama ilaç döktü. Acıdan duramazken Jason ellerimi yatağa sabitlemişti. Tony ' nin döktüğü ilaç her neyse acımı iki katına çıkarmıştı.
- Ne oluyor !?
Tepemde beliren Annabeth korku dolu gözlerle bana bakıyordu. Ağzımdaki şeyi çıkarıp onunla konuştum. Kardeşimin telaşlı halini çok iyi bilirdim.
- Endişelenme... Geçecek.
- Tony gemiyi kampın yanına indireceğim.
Tony cevap vermeden başıyla onaylayınca Annabeth koşarak gitti. Yaklaşık yarım saat sonra kampa varmıştık. Kanamam durmuştu ancak yara bir türlü kapanmıyordu. Kheiron revire gelip herkesi çıkardı. Benimle önemli birşey konuşacağı belliydi.
- Sargını açar mısın ?
Birşey demeden yaramın üstündeki sargıyı açtım. Kheiron yarama bakarken yüzünü buruşturdu.
- Ağrın var mı ?
- Hayır.
Garip bir şekilde yaram ağrımıyordu.
- Percy bu sıradan bir yara değil. Şekline bak.
Aynanın karşısına geçip yarama bakarken Thomas ortaya çıktı. Thomas yarama korku dolu gözlerle bakıyordu.
- Percy bu nasıl oldu ?
- Annabeth yaptı. Thomas bana söylemediğin birşey mi var ?
- Bu bir sembol , karnındaki yara...
- Neyin sembolü ?
- Bak Kronos bir zamanlar güçlü bir gigant birliği kurdu. Birlik üyeleri düşmanlarının vücuduna bu işareti kazırlardı. Sonrasında dünya üzerindeki milyonlarca birlik üyesi izi taşıyan kişilerin peşine düşerdi. O kişiler ölmeden peşlerini bırakmazlardı.
- Thomas ben bir tanrıyım , bana karşı pekde şansları yok.
- Yanılıyorsun. Hemde çok yanılıyorsun...

PERCY JACKSON : SAKLANAN ACILARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin