- Gitmen lazım.
- Seni bırakmam , birlikte gideceğiz.
- Git dedim sana !
Lütfen dinle beni bilmiş kızım. Sana birşey olmasına izin veremem. Ben bunları düşünürken o keçi inadıyla benimle inatlaşıyor.
- Percy sende gel.
Sulu gözlerle bana baktı. Eğer gitmezse aklım onda kalırdı. Gigantlar ona birşey yapabilirlerdi.
- Bana bak. Birazdan bizi bulacaklar. En azından birimiz kurtulsun.
Luke koşarak yanımıza geldiğinde yüzünde dehşet ifadesi vardı.
- Geliyorlar.
- Annabeth ' i al ve git. Bu yara yüzünden beni takip ediyorlar sizle işleri yok.
Luke dediğimi yapıp Annabath ' i götürmeye çalıştı. Annabeth ısrarla gitmemekte diretiyordu.
- Annabeth kendini düşünmüyorsan Luke ' u düşün.
Bunu dediğimde ağlayarak bana sarıldı ve gitti. Bu koca ormanda gigantlarla baş başa kalmıştım ve onlara karşı hiç şansım yoktu. Özelliklede tanrılar onlarla birken...****************************
24 Saat Önce...
Thomas ' ın söyledikleri aklımı kurcalıyordu. Bu gigantlar nasıl tanrılardan bile güçlü olabilirlerdi ki ?
- Saldırıya uğradık !
Gözlerim faltaşı gibi açılmış revire bodozlama dalan Piper ve Hazel ' e bakıyordum. Beklemeden koşarak revirden çıktığımda gigantlar melezleri yollarından çekip kulübeleri arıyorlardı. Bir tanesi beni görünce olduğu yerde kaldı. Bir süre bekledikten sonra üstüme doğru koşmaya başladı. Kheiron onunla arama geçip kılıcını çekti. Gigant bunu görünce birkaç saniye durup tekrar koşmaya başladı. Kheiron ' la girdikleri kılıç savaşı Kheiron açısından pekde iyi gitmiyordu. Onlara biraz daha yaklaşıp tüm dikkatimi giganta verdim. Onu kontrol ederek havaya fırlattım. Düştüğü an ayağa kalkıp göğsündeki aletten bana enerji fırlattı. Enerji tüm bedenime yayılıp canımı yaksa da geçici birşeydi. Uzaktan bir ıslık sesi duymamla o yöne baktım. Annabeth Dalgakıran ' ı kaldırmıştı. Bana fırlattığı an kılıcı havada yakaladım. Gigantla birebir dövüşe girdiğimizde yaram ağrımaya başladı. Dikkatim defalarca dağılınca kendimi yerde buldum. Acım artarken gigant kılıcını kaldırmış son darbeyi vurmak için indirmişti. O an birisi ortaya çıkıp kılıcı başka bir kılıçla engelledi. Kafamı kaldırdığımda tanrıça Elyana ' yı görmeyi beklemiyordum. Tanrıça giganta sert bir darbe vurur vurmaz kayboldu. Tabi beraberinde beni de götürmüştü. Onunla ilk karşılaştığımız yerde buldum kendimi. Elini uzatıp kalkmama yardım etti. İlk dikkatimi çeken şey duvarlardaki resimlerdi. Önceden çocukluk resimlerimin olduğu yerde şimdiki halimin resimleri vardı. Bunu umursamamış gibi yaparak yüzümü ona döndüm.
- Neden beni kurtardın ?
- Birincisi , sen benim oğlumsun. İkincisi , tanrıların çoğu sana karşı , senin tarafında ben , baban ve Artemis ' ten başka kimse yok.
Tamam şuan kafama takılan tek şey Artemis ' in neden benim tarafımda olduğuydu. Ki bu durumda bunu düşünmekde biraz aptalcaydı.
- Tanrılar neden bana karşı ?
- Bundan yüz yıl sonra gerçek potansiyelini keşfedeceksin ve Zeus ' a savaş açacaksın. Zeus bunlar olmadan seni yoketmek istiyor. Hatta bunu onun yerine yapması için bir başkasını görevlendirdi , kardeşin Next ' i.
Gerçek potansiyelim neyin tanrısı olduğumla ilgili olabilir miydi ? Evet tanrıydım ancak neyin tanrısıydım bilmiyordum. Elyana düşüncelerimi okumuş gibi cevapladı.
- Ne tanrısı olduğunu bilmiyorum ancak sanırım bunu öğrendiğinde Zeus ' un korktuğu şey olacak.
Elim yarama gittiğinde elime kan bulaştı. Bu yaradan bir an önce kurtulmalıydım. Elyana durumu farkedince bana sağdaki tünele ilerlememi söyledi. O yöne gittiğimde karşıma yatak çıktı. Kendi kendime kıyafet yaratıp yatağa uzandım. Next ' in güçlerimin çoğunu çekmesinden bu yana kendimi geliştiriyordum. Önceden sadece suları kontrol ederdim , şimdiyse herşeyi kontrol edebilme potansiyelim var. Açıkçası bunu yapabilen bir tanrı yoktu. Yani benim bildiğim kadarıyla yok. Yatağa uzandığımda karşımda biri belirdi. Hızlıca kalkıp ona döndüm.
- Merhaba kardeşim.
- Ne işin var senin burada !?
- Konuşmamız gerek. Acilen.
Next ' in surat ifadesi çok ciddiydi. Elimi kaldırıp dökül işareti yapmamla göz devirip konuşmaya başladı.
- Senden nefret ettiğimi biliyorsun ancak nefretim seni öldürecek kadar değil. İstediğim acı çekmen ölmen değil. Ve işler benim intikamımdan da farklı bir boyuta geçti.
- Ne demek istiyorsun ?
- Tanrılar ölmeni istiyorlar çünkü güçlerinden korkuyorlar. Zeus bana seni öldürmemi söyledi. Yapmayacağım. Yapmak istemiyorum. Bana inanıyor musun ?
- Hayır.
Next gülümsedi.
- Bunu diyeceğini biliyordum. Anne işe el atsan artık.
Bunu demesiyle Elyana geldi.
- İnan ona , doğruyu söylüyor.
- Sadece sevdiğim kadınla huzurlu bir hayat yaşamak istedim. Sonra sen ortaya çıktın ve bana tanrı olduğumu söyledin.
Next ' e dönüp konuşmaya devam ettim.
- Ya sen ? Ona evlenme teklifi edeceğim gün onu ellerimden aldın. Ne için peki ? Basit bir kıskançlık için. Benim gözümde Zeus ' tan farkınız yok.
Tam gidecektim ki son birşey söyledim.
- Son birşey , sevgili anneciğim ve abicim. Birdaha karşıma çıkmayın ve Next Annabeth ' i derhal buraya getir.
Next önce Elyana ' nın yüzüne baktı. Daha sonra Annabeth karşımda belirdi. Gözlerimi Next ve Elyana ' dan ayırmadan Annabeth ' in elini tutup kendime çektim. Birlikte melez kampındaki Poseidon kulübesine gittik. Bir süre öylece bekledikten sonra Annabeth elimi tutup avucuma beni yaraladığı silahı verdi.
- Sıra sende.
- Ne demek istiyorsun ?
- Ben yaptım , şimdi de sen yap.
Annabeth iyi değildi. Bıçağı yere atıp ellerimle yüzünü avuçlarıma aldım ve bana bakmasını sağladım.
- Bana ne olduğunu anlat. İyi değilsin , izin ver yardım edeyim.
Birden ağlamaya başladı. Elini yaramın üstüne koydu.
- Bunu sana ben yaptım ! Seni göz göre göre ölüme ittim ! Sende yap Percy , lütfen... Birlikte ölelim.
- İsteyerek yapmadın bunu. Biliyorum , yapmazsın...
Ellerimi itip geriledi.
- Anlamıyorsun ! Bunu bizzat ben yaptım ! Zeus babamı yeraltına göndermekle tehtit etti beni... Özür dilerim Percy... Ama sen yapmazsan ben yaparım.
Ben ne olduğunu anlamadan yerdeki bıçağı aldı. Tam karnına sokacakken bıçağı elinden aldım.
- Ver onu bana ! Yaşamayı haketmiyorum ! Sevdiğim adamı kendi ellerimle ölüme ittim ben ! İzin ver seninle öleyim...
Annabeth sakinleşmiyordu bu yüzden güçlerimle onu uyuttum.
- Uyu Annabeth...
Göz kapakları kapanırken düşmeden onu tutup eski yatağıma yatırdım. Daha sonra kulübeden çıkıp büyük eve gittim. Kamptaki dağınıklık dikkatimi çekmişti. Kheiron büyük evde kolundaki derin yarığı sarıyordu. Beni görünce sargı bezini bırakıp yanıma geldi.
- Elyana sana ne anlattı ?
Bir yandan anlatırken diğer yandan Kheiron ' un kolundaki yarayı iyileştirmiştim.
- Tanrılar ölmemi istiyorlar çünkü güçlerimden korkuyorlar.
- Percy...
- Belkide korktukları şeyi yaşamayı hakediyorlardır.
Bir an durup düşününce söylediklerimin uçukluğunu düşündüm.
- Sen böyle biri değilsin.
- Belkide artık böyle olmamın vakti gelmiştir.
Aslında tam olarak böyle düşünüyordum. Bunu kimileri kötü olarak görebilir ama bence değil.
- Annabeth Poseidon kulübesinde uyuyor. Kheiron ona iyi bak.
Birşey söylemesine fırsat vermeden gittim. Elyana ' nın yeraltındaki sığınağına geldiğimde Next ' le birlilte oturmuş bekliyorlardı. Elyana gülümseyip bana baktı.
- Geleceğini biliyordum.
- Buraya gelmemin tek nedeni tanrılara gerçekleri göstermek.
Next araya girdi.
- Ne gerçeği ?
- Öğreneceksin.
Yaram kanamaya başladığında bir terslik olduğu belliydi. Next yüzünü buruşturdu.
- Anne yakındalar.
- Next Percy ile git. Onu sakla. Ben gigantları oyalarım.
Ben birşey diyemeden Next bileğimden tutup benide beraberinde götürdü. Ahşap eve geldiğimizde Next bana birşey söylemeden gitti. Birkaç dakika sonra yanında Annabeth ve Luke ile geri döndü. Onları neden getirdiğini sorucaktım ki kendi açıkladı.
- Ben yokken sana eşlik ederler.
Sinir bozucu bir şekilde yeniden ortadan kayboldu. Luke hala aval aval buraya nasıl geldiğini düşünürken Annabeth doğruca bana bakıyordu. Bir süre sonra gözlerini kaçırıp kanepeye oturdu. Ortamdaki gergin havayı dağıtmak için konuyu değiştirdim.
- Birşeyler yemek ister misiniz ?
Luke kanepeye yayılıp sipariş verdi.
- Ben büyük boy pizza ve kola alayım.
Ya sabır çekerek dediklerini yarattım.
- Annabeth sen birşey ister misin ?
- Aç değilim.
Bana karşı neden bu kadar soğuk olduğunu anlayamıyordum. Dışarıya hava almaya çıktığımda o da peşimden gelmişti.
- Ne düşünüyorsun ?
- Neden böyle davrandığını.
- Sana baktıkça o bıçağı karnına saplayışım aklıma geliyor. Benim yüzümden bu haldesin.
- Üstesinden gelirim , ancak yanımda sen olmazsan bunu yapamam.
Ben ona bakarken bir anda bağırıp beni yere itti.
- Dikkat et !
Ne olduğunu anlamadan heryer savaş alanına döndü. Luke can havliyle evden çıkıp yanımıza geldi. Bu sırada kanamaya başlayan yaram iyice ağrıyordu. Annabeth Luke ' u ve beni kolumdan tutup ormana doğru koşmaya başladı. Arkamızdan fırlatılan alevli oklardan zor kaçıyorduk. Bir tanesi Luke ' un koluna isabet ettiğinde acıyla inledi. Ancak buna rağmen hala aynı seviyede koşmaya devam ediyordu. Gigantlar yeterince geride kaldıklarında yavaşladık. Luke ' un kolunu iyileştirdiğimde gigantların yakında olup olmadıklarına bakmaya gitti. Benimse tek derdim Annabeth ' ti. Luke ' la buradan gitseler gigantlar peşlerine düşmezlerdi.
- Gitmen lazım.
- Seni bırakmam , birlikte gideceğiz.
- Git dedim sana !
Lütfen dinle beni bilmiş kızım. Sana birşey olmasına izin veremem. Ben bunları düşünürken o keçi inadıyla benimle inatlaşıyor.
- Percy sende gel.
Sulu gözlerle bana baktı. Eğer gitmezse aklım onda kalırdı. Gigantlar ona birşey yapabilirlerdi.
- Bana bak. Birazdan bizi bulacaklar. En azından birimiz kurtulsun.
Luke koşarak yanımıza geldiğinde yüzünde dehşet ifadesi vardı.
- Geliyorlar.
- Annabeth ' i al ve git. Bu yara yüzünden beni takip ediyorlar sizle işleri yok.
Luke dediğimi yapıp Annabath ' i götürmeye çalıştı. Annabeth ısrarla gitmemekte diretiyordu.
- Annabeth kendini düşünmüyorsan Luke ' u düşün.
Bunu dediğimde ağlayarak bana sarıldı ve gitti. Bu koca ormanda gigantlarla baş başa kalmıştım ve onlara karşı hiç şansım yoktu. Özelliklede tanrılar onlarla birken...

ŞİMDİ OKUDUĞUN
PERCY JACKSON : SAKLANAN ACILAR
De TodoDikkatle tavanda asılı duran bedeni izledim. Belki saatlerdir izliyordum ama bir türlü ayıramıyordum gözlerimi. Her an bir yaşam belirtisi gösterebilecekmişçesine merakla bekliyordum yerimde. Ufacık kalbim hiç yokmuşçasına kaldırmıştı bu acıyı. Kar...