~ MOLYERA ' DA SAVAŞ ~

361 22 3
                                    

- Rüya sınır birlikleri ne alemde !?
- Dayanmaya çalışıyorlar ancak düşmanı daha fazla oyalayamazlar !
- Onlara yardım gönder ! Sınır düşerse biz hepten düşeriz !
Annabeth hızla uzaklaşan Rüya ' ya endişeyle baktı. Onun başına birşey gelirse Ateş ' in yüzüne asla bakamazdı.

24 Saat Önce...
- Beni çağırmışsınız Kral Epirus.
- Gel Annabeth. Araştırmalar ne alemde ? Oğlumun yerini bulabildiniz mi ?
- Efendim , bütün işaretler Zarkan ' ı gösteriyor.
- Oğlumu bana getir Annabeth ve karşılığında istediğin ay taşını al.
Annabeth kısa bir baş sallamayla onu onaylayıp saraydan çıktı. Rüya hızla yanına gelip ne konuştuklarını sorduğunda kısaca anlatıp konuyu kapattı. Rüya ' yı tehlikeye atmamak için gelişmelerden ona fazla bahsetmezdi. Rüya ' da Annabeth ' in tavrının nedenini bildiği için fazla üstelemez sıkıntı çıkarmazdı. Annabeth saray muhafızına Komutan Arya ' yı çağırmasını söyleyip sarayda ona ayrılan odaya doğru yürümeye koyuldu. Sessizce yanında yürüyen Rüya ' ya kısa bir bakış atıp önüne döndü.
- Kafanı kurcalayan ne ?
- Ateş ' i özledim.
Annabeth derin bir iç çekip cevap verdi.
- Bende...
Daha sonra hiçbirşey söylemeden odasına girdi. Rüya ' da Annabeth ' in odasının karşısındaki kendi odasına doğru yönelip içeriye girdi.
Odaya girmesinin ardından geçen kısa bir süre sonra Komutan Arya kapıyı çaldı. Annabeth onun geldiğini bildiğinden beklemeden kapıyı açıp girmesi için müsade etti. Komutan Arya odadaki tekli koltuğa oturarak konuşması için Annabeth ' e müsade verdi. Annabeth tekli koltuğun karşısındaki ikili koltuğa oturarak en ciddi ifadesini takındı. Komutan Arya ' nın yılışık ve ciddi olmayan insanlardan nefret ettiğini en iyi o biliyordu.
- Prensin Zarkan gezegeninde olduğunu düşünüyorum.
- Bu kanıya nereden vardın ?
- Prensin son görüldüğü yer uçak bakım alanıydı. Orada ufak çaplı bir araştırma yaptım ve buna ulaştım.
Annabeth elindeki mührü Komutan Arya ' ya uzatarak geri çekildi. Komutan mührü kısa bir süre inceleyip bakışlarını Annabeth ' e çevirdi.
- Bu mührün gezegenler arası geçerliliği olduğunu biliyorsun değil mi ? Mühürün kaynağı Zarkan olabilir ancak tek kullananlar Zarkan ' lılar değil.
- Şuna ne dersin ; bu mühürde iki kılıcın ortasında yanan bir alev var. Sence bu alev diğer gezegenlerin kullandığı mühürlerde var mı ? Demek istediğim Zarkan kibirli ve kendini göklerde gören bir gezegen. Sence böyle bir gezegen diğerleriyle aynı mührü kullanır mı ? Elbette hayır. Bu mühür Zarkan ' ın gücünün sembolü olan bir araç. Alev şekli ise Zarkan ' da ki lav nehrinin sembolü.
Annabeth konuşmasını bitirince Komutan Arya ' ya çevirdi bakışlarını. Ona gülümseyerek bakması pekte beklediği birşey değildi.
- Güzel iş Annabeth. Ay taşını çabucak bulamamanı umuyorum. Senin gibilerine Molyera ' da ihtiyaç var.
- Üzgünüm ama ay taşını çok yakında bulacağım.
Komutan Arya odadan çıkınca yatağına uzanarak hergün yaptığı gibi düşüncelerine daldı. Percy ' yi düşünüyordu , eşsiz deniz yeşili gözlerini ve hiç değişmeyen sıcak gülüşünü. Onu ve Ateş ' i birkez görmek için nelerini vermezdi ki... Sabahın ilk ışıklarıyla birlikte Rüya ' nın odaya dalmasıyla uykulu halinden hızla sıyrıldı.
- Ne oluyor ?
- Saldırı var. İşler bildiğimiz gibi değilmiş.
- Ne ?
- Komutan Arya ' yı öldürdüler. Orduyu komuta edecek kimse yok.
- Beni takip et.
Annabeth odadan çıktığı gibi Kral Epirus ' un yanına gitti. Kral saray balkonunda önünde süregelen savaşa endişeyle bakıyordu.
- Kral Epirus...
- Kaybedeceğiz Annabeth. En iyi komutanımı kaybettim.
- İzin verin orduyu ben kumanda edeyim.
- Ne ?
- Annem bilgelik ve savaş strateji tanrıçası , bunu yapabilirim.
- Pekala başka şansımız kalmadı zaten. Sana güveniyorum.
Annabeth kralın yanından doğruca taş ocaklarında çalışan işçilerin yanına gitti. Onlarda olası bi savaş için bulunan uzun menzilli toplar vardı ve şuan o toplara fazlasıyla ihtiyaç vardı. Taş ocağına gittiğinde işçilerin topu savaşa hazırladıklarını görünce en azından zaman kaybı ol adığı için sevindi. İşçilerin başındaki Samy amcaya durumu kısaca anlatıp ne yapmaları gerektiğini söyleyip doğruca savaş alanına gitti. Savaş alanı sarayın uzağındaydı ancak çok yakında saraya varacaklardı. Annabeth sarayda kalan askerlere sarayın çevresinde sınır barikatı kurmalarını söyleyerek savaş alanına gitti. Zarkan ' lıları en kısa zamanda durdurmaları gerekiyordu. Annabeth birşeyleri eksik bildiğinin farkındaydı ancak şuan onları öğrenecek zamanı ve isteği yoktu. Tek düşüncesi Zarkan ' ı Molyera ' dan atmaktı. Savaş alanına vardığında Molyera askerlerine kılıç ve ok işlemediğini görünce şaşkınlıkla izledi. Kısa bi süre sonra da farkettiği şeyle gülümsedi. Rüya Molyera askerlerine koruma büyüsü yapmıştı. Zarkan ' lılar da durumu farkedince anında Rüya ' ya yönelmişlerdi. Annabeth bulunduğu yerden Rüya ' nın yorgun ve tükenmiş olduğunu görebiliyordu. Hem güçlü bir büyü yapıp hem de savaşmak kolay değildi. Rüya ' yı koruyan bir grup Molyera askerini aşarak onun yanına gitti.
- Bu kadar yeter , saraya git.
- Olmaz ! Daha yeni durumu eşitledik. Üstünlüğü tekrar onlara veremem.
- Burdan ayrılma. Sadece büyüne odaklan.
Rüya ' dan onay alıp üstlerine doğru gelen Zarkan askerlerine atıldı. Uzunca bi süre boyunca savaştılar. Ancak Zarkan askerlerine gelen yardım gemileri işleri zorlaştırıyordu. Annabeth orduyu saraya doğru geri çekmek zorunda kaldı. Sınırın arkasına geçen ordunun ardından Zarkan askerleri beklemeden üstlerine gelmeye başladılar. Şimdi sırada toplar vardı. Kale surlarında hazır bekleyen toplara uygun anda işaret verdiğinde devasa bir gürültü koptu. Zarkan askerlerinin neredeyse yarısı bu topla etkisiz hale gelmişti.
Zaman geçiyordu ancak savaş uzadıkça uzuyordu. Hem Zarkan askerleri hem de Molyera askerleri yorgunluk ve açlığın pençesine düşmüşlerdi bile.
- Rüya sınır birlikleri ne alemde !?
- Dayanmaya çalışıyorlar ancak düşmanı daha fazla oyalayamazlar !
- Onlara yardım gönder ! Sınır düşerse biz hepten düşeriz !
Annabeth hızla uzaklaşan Rüya ' ya endişeyle baktı. Onun başına birşey gelirse Ateş ' in yüzüne asla bakamazdı.
İleriden ona doğru gelen bir silüet farketti. Zarkan ordu komutanı Aris ' i görünce endişesi iyice arttı. Kılıcını kaldırıp hazırda beklerken gökyüzünde çakan şimşekle beraber savaş alanındaki herkes bir anda durdu. Annabeth bu şimşeği iyi tanıyordu. Bu Zeus ' un şimşeğiydi. Şimşeğin hemen ardından gökyüzü simsiyah bir karanlığa gömüldü. Savaş alanındaki her bir asker durmuş simsiyah gökyüzüne bakıyorlardı. Kısa bir süre sonra o siyahlığın içinden birşey parıldamaya başladı. Ufak parıltının yeryüzüne yaklaştıkça ışığı artıyordu. Ve Annabeth o parlaklıkta bile o deniz yeşili gözleri görmüştü. Percy... O burdaydı. Percy ışığın tamamını gökyüzüne göndererek havanın tekrar aydınlanmasını sağladı. Bir saniye sonra tekrar gözleri buluşunca Annabeth hasretle ona koşmaya başladı. Percy ' nin de ondan farkı yoktu.
- Geldin...
- Seni asla bırakmam bilmiş kız. Ama artık gerçeğe dönmen lazım.
- Ne gerçeği ?
- Ben burda değilim Annabeth. Ve sen hala bir savaşın ortasındasın.
- Percy burdasın , burdayım.
- Hayır canım artık bu rüyadan uyanman lazım. Sana bir armağan gönderdim. Zorluklarla baş etmene yardım edecek.
- Percy dur !
Annabeth gözlerini açtığında Molyera ' nın zindanlarında olduğunu farketti. Ve kendiyle birlikte Rüya , askerler ve Kral Epirus... Savaş bitmişti ve Molyera Zarkan ' a teslim olmuştu. O an Annabeth ' in aklına Percy ' nin ona rüyasında söylediği şey geldi. Avucunda duran kolyeyi de o an farketmişti. Annabeth bu kolyenin ona ne gibi bir yardımda bulunacağını bilmiyordu. Kolyeyi boynuna takarak doğru anın gelmesini beklemeye başladı.

Uzun zamandır bölüm atamadığım için özür dilerim. Bu bölümü yazarken epey zorlandım. Bir sonraki bölüm final olucak ve sonrasında yeni kitabımın ilk bölümünü yayınlicam. Umarım beğenirsiniz. 💙

PERCY JACKSON : SAKLANAN ACILARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin