Odamda hazırlanıyorum.İşin ilginç yanı, pek de gidesim yok.Ama, son anda karar değiştirmiştim.Bir sürü sıkıcı olaydan sonra kafamı dağıtmak, farklı bir ortamda bulunmak hakkım diye düşünüyorum.Farklı dünyaları görmekte fayda var.Bu arada dolabımı açıyorum,çoğu indirimlerden alınmış, sıra sıra askılarda renk renk elbiselerime bakıyorum.Bunların bazılarını hiç denememiştim bile.Hani olur da zamanı gelir, giyilir diye alınmış fakat, benim gibi varlıkları takdir edilmemiş.Çünkü, hayat öyle tuhaf ki!. Kısa süre iyi günlerimde yaşama hevesi baskın gelmiş, hani bir düzen tutturursam, değişik değişik kullanırım diye alınmış kıyafetler.İçlerinden rahat,oldukça basit, spor diye düşündüğüm bir tanesini seçiyorum.Siyah zemin üzerine serpiştirilmiş, rengarenk, minik çiçeklerin bulunduğu elbisem.Giyiyorum, yanılmamışım, oldukça rahat ve ölçülü.Uç noktalardan hiç hoşlanmam.Dengeli olmak, vazgeçilmezlerimden.Ve durum böyleyken hep sıra dışını yaşamak da ayrı bir ironi.Geçiyorum ayna karşısına.Hava oldukça sıcak olduğundan saçlarımı sıkı bir şekilde topluyorum.Orta okul kız öğrenci tarzı oldu biraz ama, bu sıcakta terleyip vıcık vıcık enseme yapışması çok daha rahatsız edici.Şöyle bir bakıyorum kendime, her şey tamam gibi. Makyaj denen bir alışkanlığım yok.Hiç de olmadı çünkü beceremiyorum.Hem bana yakışmadığını düşünüyorum, doğal halim daha iyi.Ve sonrasında bir de onu temizlemesi var ki uğraşamam.Bana zaman kaybı gibi geliyor.Mayaja dair kullandığım tek şey, ruj.Makyajsız yüz solgun olduğu için az da olsa bir renk gerek.Gelincik çiçeğinin hafif koyusu.Bu tona bayılıyorum.Hatta okulda dersine girmediğim, adımı bilmeyen öğrenciler, ben söz konusu olduğumda kırmızı rujlu öğretmen diyorlar.Tek makyaj malzemem, bir etiket görevi yapıyor bazen.Ve hazırım.Ufak, kare yazlık çantamı da alıyorum. En acil olanları içine yerleştiriyorum.Cüzdan, anahtar, telefon, sigara.Artık hazırım.Tam çıkmak üzereyken oda kapımın kendiliğinden kapandığını görüyorum korkuyla.Sanki O, gitmemi istemiyor.İlk şaşkınlığın ardından gelen panik dalgası oldukça güçlü.Var gücümle kapıyı açmaya çabalıyorum, olmuyor.Çocuklara sesimi duyurmak için kapıya vuruyorum.Gelen yok, sağır olmuşlar gibi.Gözlerim doluyor.Çok nadir yaşadığım, kısacık mutlu anlarımın neden böyle tadı kaçıyor.Hem de haksızca.Sonra bu zayıflığıma öfkeleniyorum. Oldum olası pısırık, kendine acıyan, aciz insanlardan nefret etmişimdir.Şu an tıpkı onlar gibi davranıyorum.İğrenç!..Gözlerimi silip tekrar ayağa kalkıyorum.Yine bütün gücümle yükleniyorum ama bu sefer Allah'a sığınıp ve bildiğim bütün duaları okuyarak resmen kapıya saldırıyorum.İlk önce sonuç, olumsuz. Derken sırtıma dokunan bir şey hissediyorum.Hem korkuyorum hem de kahretsin diye geçiriyorum aklımdan.Her güzelim, biri tarafından bozulmak zorunda mı?! En sonunda bildiğim en güçlü duayı okumaya koyuluyorum.Ayetel Kürsi!..Bitiriyorum, tekrar başlıyorum, tekrar, yeniden, defalarca.Ve kapı açılıyor.
Dışarı çıktığımda kan ter içindeyim, bir kavgadan yeni çıkmış gibi.Hemen yan taraftaki kapısı açık banyoda kızımı görüyorum,saçlarıyla uğraşıyor.
''-Defalarca kapıya vurdum, neden yardım etmedin!'' derken sesim en yüksek perdede.Kızım bir an cevap vermeden şaşkın şaşkın bakıyor.Ardından:
''-Kapıya vurmadın ki! Hiçbir şey duymadım.Yarım saattir buradayım,saçlarımı düzleştiriyorum.'' diyor ve ardından ekliyor:
''-Uyuyup kalmış olmayasın, kötü bir rüya görmüşsündür.''
Rüya görmediğimin farkındayım.Çünkü rüya görmek için önce uyumak lazım.Yatağıma bile uzanmamıştım bırakın uyumayı.Hemen ardından kendimi topluyorum, çocuklardan bu durumu saklıyorum.Onları da korkutmanın bir anlamı yok.Hafiften gülümsemeye çalışıyorum:
''-Galiba.'' deyip geçiştiriyorum.Salona geçtiğimde her şey normal.Pamuk yine baş köşede, koltuğa yayılmış, uyuyor.Oğlum bilgisayar tepesinde.Bir fincan kahve yapıyorum kendime.İçerken bir yandan da düşünüyorum kendimce.Ardından saçını ve makyajını yapmış kızım geliyor yanıma.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DEMONOPHOBİA
HorrorYüzleşme...Kiminin sonu huzur kiminin sonu azap verir.Tek gerçek,kaçamamak...