İsimlerin önemi kalmıyor belli bir aşamaya gelince.Etiket değil, içerik önemli.Dünya iki büyük kutuptan ibaret zaten. Bir kısım iyi, bir kısım kötü.Önemli olan, sizin hayatınızda hangi tarafın baskın olduğu. Ali, Veli, Ayşe, Fatma değil, iyi veya kötü.Nelerini görmedik ki yaşadıkça?!.Zaten bir vakit sonra insanlar yaptıklarıyla esas yerlerini buluyorlar.İsimleri bazen karıştırsanız da olanlar, asla aklınızdan çıkmıyor...
Zaten herkesin hayatta yeri belli değil mi?! Anne, baba, kardeş, sevgili,vs. vs. Lakin icraatler farklı.Hatta bazen keşke olmasa dediğimiz insanlar ne kadar da çok!..Aslında bunu söyleten de onların hırsları,alışkanlıkları ve bencillikleri.Gördüğüm kadarıyla çoğuna, sahip oldukları asla yetmiyor.Bütün sıkıntılar da tam bu noktada başlıyor veya bazıları bazen hiç nedensizce birilerinden vazgeçiveriyor.İlla ki bu durumu aşk meşk diye değerlendirmeyelim.Ailesinden, evladından çabucak geçenler de var doğal olarak.Bununla da kalmıyor.Dostlar, arkadaşlar takip ediyor onları bu süreçte... Şimdi, tercihini kullanıp da beni gözden çıkarmış insanların ne adları ne de değerleri kalıyor bende doğal olarak.Boş görüntülere dönmek onların seçimiydi, benim değil.
Kafam bu düşüncelerle dağılırken dört bir yerinden, yürüdüğüm yolun sonuna vardığımı görüyorum.Sağa sapıyorum,artık patika halini alan toprak düzlükte ilerliyorum, yokuş çıkıyorum.Nefesi zorlayan bir diklik.Yanımda yöremde çalılar, yabani otlar.Aralarına çöpler atılmış.Yaşamakta zorluk çeker gibi görünen bir iki ağaç.Birinin dibinde terk edilmiş hurda bir araç,lastikleri sökülmüş,dört taşın üzerinde duruyor.Diğerinin altında işi bitince bırakılmış eski püskü şeyler.Yurt, bu viranenin hemen dibinde.Yokuşu çıkınca, taşlarla döşenmiş ara yola varıyorum.Ve rahatlatan bir düzlük...Birkaç adımda yurdun demir parmaklıklı kapısına varıyorum.Biraz zorlayarak açıyorum.Hafif bir gıcırtı duyuluyor,ardından kapatılmaya şikayet gibi tuhaf bir tangırtı.Bina tarafında çıt çıkmıyor, oldukça sessiz. Zaten sabahın bu saatinde, hafta sonu uyanmalarını da beklemiyorum.Tek uyanık bulacağım kişi, benden önce nöbet tutan görevli.Eminim o da beni sabırsızlıkla bekliyordur.Buradan bir an önce ayrılmak ve tatilinin tadını çıkarmak için...
Nöbet odasının camı açık, tahminim doğru,erkenden uyanılmış hatta pencere açılmış havalandırmak amacıyla.Baharın haber verdiğini bildiren dik güneş ışıkları gözüme batıyor sanki.O yüzden kapıda bekleyeni net göremiyorum.Tam hizasına gelince siluet olmaktan çıkıyor.Nazmiye Hanım'ı görüyorum.Yılların bıkkınlığını yansıtan bakışlarıyla selamlıyor beni.Duyduğuma göre üniversitede okuyan kızları için artı bir kazanç olsun diye geliyor.Böyle bir zorunluluğu olmasa,benim gibi buraya adım atacağını sanmıyorum.Ufak bir tebessümle anlaşıyoruz.İkimizde de aynı yorgunluk var.Kısaca:
-''İyi istirahatler.'' diyorum ve onun yerini alıyorum.Birkaç saniye sonra bahçe kapısının bilindik seslerini duyunca gittiğini anlıyorum.Sırt çantamı yatağın üzerine fırlatıyorum, ben gelmeden hazırlanmış çayı görüyorum ama canım çay içmek istemiyor.Çantamdan tek kullanımlık, sade,kahvelerden birini alıyorum,fincana boşaltıyorum,kokusu harika.Fokur fokur kaynamış suyu ilave ediyorum.Karıştırırken daha da yoğunlaşan aromasını derin derin içime çekiyorum.İçeride durmak istemiyorum,kapının önündeki geniş sandalyelerden birine kendimi atıyorum.Uzun soğuk günlerden sonra güneşte ısındığımı hissetmek harika bir duygu.Kızlar uykuda ve henüz zararsız.Aşçı bile henüz gelmemiş.Nereden mi biliyorum? Eğer gelmiş olsaydı çoktan yanıma gelip dertlerini anlatmaya başlamıştı bile.Huzur denilen, buna benzer bir his sanırım.Sigaramı da yakıyorum.Kocaman bir yudum da kahve, oh mis mübarek!..Yeni fark etmiş gibi baharın güzelliğini seyre dalıyorum.Karşıma denk gelen ağaçlar pembe,beyaz çiçeklerine bürünmüş, yaprak yaprak...Kuşlar dans eder gibi birinden diğerine uçuyor.Tatlı tatlı yüzümü okşayan esinti.Ve neden sonra tembel tembel yürüyüşüyle beliren bir kedi önümden geçiyor.Birden otlara dalıp toprağı eşeliyor.Sonra oturur gibi bir hal alıyor, gözleri hafiften kayıyor.İhtiyaç gideriyor...Sonunda tekrar toprağı patileriyle çekip üzerini örtüyor.O haliyle oldukça şirin.Sevmek istiyorum ama, kıpırdadığımı görünce hızla kaçıyor.Gülüyorum.Çünkü bir iki metre ileride durup değişik bir sesle bağırıyor.Hormonlarının verdiği güçle miyavlıyor,arada kesilen değişik bir namede...Ve anlıyorum nedenini,bir başka kedi karşısında.Kalın, boğuk sesinden bağıranın erkek olduğunu ve ötekine kur yaptığını anlıyorum.Ve yeniden gülümsüyorum,doğadaki uyum çok güzel ve mükemmel.Sonra yüzüm birden yine ciddi haline bürünüyor.Keşke hırsına gem vuramayanlar bu eşsiz dengeyi kurcalamasa...
Bu ruh hali içindeyken,arka demir kapının sesini duyuyorum.Aşçının geldiğini anlıyorum.O yöne dönüyorum.Kadın her zamanki gibi sade haliyle ama,yine halinden hoşnutsuz bana doğru geliyor.Hemen anlıyorum sızlanacağını da bakalım bu sefer ne anlatacak.Ağır ağır yaklaşan bir bunalımın canlı versiyonu...
''-Günaydın Hoca Hanım!''
''-Günaydın.''
''-Bilmiyorsun son olanları!'' diye heyecanlı heyecanlı başlayınca yine haklılığımı görüyorum.Hiç karşılık vermeden sadece yüzüne bakıyorum.Haftada iki gün geldiğimden aradaki gelişmeleri nöbet günümde öğreniyorum.Kadın nefes almadan anlatmaya devam ediyor:
''-Hiç sormayın! Kız para bekliyor okulda, oğlanın dershane parası,adamı biliyorsun hayırsız!''
Karşımdaki yüksek duvara tırmanıp kaçabilseydim ne güzel olurdu.İçimde beliren o tuhaf şişme hissi yavaş yavaş artıyor.Dalga dalga kadın üzerime geliyor.
''-Maaşımı yatırmamışlar.Neredeyse iki ay olacak.Gittim konuştum,hakkımı aradım,beni terslediler! İhtiyacım olmasa neden burada çalışayım?!.''
Haklıydı ama,bu benim çare bulabileceğim bir durum değildi ki!..Kaldı ki bu kadıncağızı bulana dek neler yaşandığını da biliyorum.Günlerce yurdun açılması gecikti.Aşçı belgeli bayan uzun süre bulunmamıştı.Tesadüfen bu bayan gelince nasıl da mutlu olmuştu idare...Ama....İşleri görülene kadar tabii...Bu sıkıntı üzerine kendi seçtikleri başka bir bayanı hemen aşçılık eğitimine göndermişlerdi.Bunun faydası kendilerineydi, hakkını aramayı düşünen birisi, bunu oturup birkaç kere gözden geçirmek zorundaydı.Çünkü artık alternatifi vardı.Zaten terslenmesinin nedeni de bu değil miydi?! Ne diyeceğimi düşünürken acı acı gülümsüyorum kadına.Sanki acı gerçeği söyleyebilecek tek kişiymişim gibi bir ciddiyetle:
''-Maalesef işin üzücü yanı böyle.Artık sana ihtiyaçları kalmadı nedeyse.Tabii istedikleri gibi davranabilirler.Ve sadece bu hali kendin için düşüme.Arkadaşım da olsalar yarın bir gün benzerini ben de yaşayabilirim.İşin içine para, mevki girdi mi bunlar çok doğal davranışlar.''
''-Size de mi olacak aynısı?!''derken kadın kendi derdini unutmuş oldukça şaşkın cevabımı bekliyor:
''Neden olmasın?! Söz konusu para olunca ne arkadaşlık ne dostluk kalır! Eğer hırs baskın gelmişse,sadece para kazanır.''
''-Ama o senin kaç yıllık arkadaşın! Hiç yapar mı?! Olacak iş değil!''
Güldüm:
''_Geç arkadaşı falan, para dedin mi her şey değişir.Sana tek tavsiyem,kendine iyi ,başka bir iş bulursan kaç git buradan.Benim şurada bir ya da bir buçuk ayım kaldı.''
Kadın olduğu yerde dondu sanki.Eminim kafasında durum muhasebesi yapıyor,bana da yapılabilecekse kendine yapılması gayet normal.Galiba böyle düşünmek ona kendisini biraz iyi hissettiriyor. Konuşmadan, yüzünde yarım yamalak bir memnuniyetle mutfağa yöneliyor.
Gerçek buydu,bunu yıllarca kabul etmemiştim ama,en yakınlarımla yaşadıktan sonra yaşamın bir hakikati olarak kabullenmek zorunda kalmıştım.İnsanlar değişiyor işin içine rahat yaşama hırsı girince iki kere iki dört! Ve acı tecrübelerden sonra sanki biraz ustalaşmıştım öncesindeki sinyalleri almak konusunda.Onlar belli etmediklerini düşünseler de ben görüyordum.Bazen konuşurlarken yakaladığım belli belirsiz, ara bir tonlamada veyahut önceden tanımadığım bir duruşlarında bu değişimin başladığını görebiliyordum.İçim acıya acıya ama onlar bunu kabul etmemekte direnirken ben görebiliyordum...
Şu anda öyle bir değişimin öncesindeyim.Gereksiz mesafelerden, konuşmalardaki yersiz gururdan, anlamsız tepeden bakışlarda buluyorum yollarımızın ayrılacağını.İlginçtir ki bu fenayı görseniz de değiştiremiyorsunuz.İş olacağına varıyor.Tanıdığımı sandığım, iyi dediğim bir kişi daha bu değişimin arefesinde...Buradaki günlerimin sonuna geldiğimi yoğun bir şekilde hissediyorum.Haydi hayırlısı!..Çünkü eminim ki başka bir kapı açılmadan önceki kapanmaz...Ya nasip!..Gelecek günlere ve getirdiklerine kendimi hazırlamaya çalışarak beklemedeyim...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DEMONOPHOBİA
TerrorYüzleşme...Kiminin sonu huzur kiminin sonu azap verir.Tek gerçek,kaçamamak...