TİKSİNTİ

4.9K 45 13
                                    

     Uykusuzum...Dersim de var...Yorgun adımlarla sınıfın yolunu buluyorum..Çok uzaktan bağırıp çağırmalarını duyuyorum.Gerçi dün geceden sonra sessizlik istemiyorum...Hareket,yaşam demek,karanlık güçlerden uzak kalmak demek...Sınıfın kapısındayım,farkımda değiller...Başkan kendi icat ettiği tuhaf sesiyle baskın:iiiiiii!..iiiii!..Diğerleri umursamıyor bile...Kenarda kalıp biraz daha seyretmek isteğime uyuyorum...Eğlenceli geliyor bana...Ele başlarından biri,yanındakinin boğazına sarılmış,kulağına bağırıyor ve kendince müthiş zaman geçiriyor...Öbürü kurtulmak için debeleniyor...Arka sıradaki kız öğrenci anlamsızca çığlık atıyor...Geri kalanı da ya buna benzer ya da ikişerli,üçerli sohbet halinde...Delice bir uğultu...Çok mutlular..Bu arada burnumun dibinden geçen,küçük su şişesi ile kendimi topluyorum,neredeyse yüzüme geliyordu...Kaşlarım çatılıyor..Şişeyi atan hareketli öğrenci o an beni görüyor ve kaş göz işaretleri ile diğerlerine haber veriyor...Ama hallerinde belirgin bir değişme yok...Başkan:

''-Buyurun hocam!..''diyerek bana refakat ediyor aklınca,sanki ben bilmiyorum ya sınıfı!..Öğretmen masasının üzeri ve sınıf defteri toz içinde..Artık ne yaptılarsa?!..Belki de üzerinde tepindiler...Bilemem...Bir tanesi aceleyle tozu silmeye çalışıyor ama,eskisinden beter oluyor...Özetle hep olduğu gibiler...Ortada ikinci sırada oturan Yavuz,bana bakıyor ve:

''-Hocam sinirli misiniz?''diye soruyor,cevap vermek isterken gülmemi zor tutuyorum..Gözleri çakmak çakmak,boğuşmaktan yüzü kızarmış,üstü başı dağınık.Artık bırakıyorum kendimi ve gülüyorum:

''-Hayır,yorgunum,uykusuzum...''diyorum...O vakit hepsinin susup,dinlediğini görüyorum...Seviyorum onları..Çok yaramaz olsalar da her gün diğer öğretmenlerden haklarında tonla şikayet gelse de seviyorum onları...Dersimize başlıyoruz...Ama mutlaka yerinde duramayan oluyor,bazı görmezden geliyorum...Onlar da bunun farkında...Bu şekilde anlaşıp gidiyoruz...Bir ara .çatlak bir ses geliyor kulağıma:

''-Hocam biraz erken çıksak olur mu?''

Bu sesin sahibi mızmızlanmayı çok sever,ciğerlerini bilirim.Saatime bakıyorum:

''-Olmaz,dersin bitmesine daha var!.Ödevlerinizi vereyim,çıkarız.''diyorum ve sakin bir sesle tek tek söylüyorum.İtiraz var yine:

''-Hocam çok oldu!..''diyen öğrencim en arkada hep uyur,sanki çok çalışıyor ya!..Umursamıyorum ama,kafamı kaldırınca sanki karşımdaki duvarda gezinen bir gölge beliriyor..Günlerdir hep yanımda gibi...Ürperiyorum yine,bu halimi nerden bilsinler.Gürültü anında başlıyor..Çıkabileceklerini söylüyorum,iki dakika erken,dağ gibi iki dakika...Kendimi sınıftan dışarı atıyorum,koridorda nöbetçi öğretmenin benimkilere asık bir yüzle baktığını fark ediyorum...Ama sınıfın umrunda değil...

               Ve buna benzer şekilde gün tamamlanıyor,artık daha yorgunum.Bahçeye çıktığımda okul servisini görüyorum ve servisle eve dönmeye karar veriyorum,saatlerce yolun uzamasına gerek yok...Bir koltuğa sıkışıyorum,kıyamet kopuyor,bağırış,çağırış...Yaklaşık on beş dakikanın ardından iniyorum,yangından kaçar gibi kalabalıktan uzaklaşıyorum.Kafam arı kovanı gibi.Temiz hava yine iyi geliyor.Ara yoldan ilerliyorum ve birkaç dakika sonra evimdeyim.

       Toza bulanmış gibiyim ya da bana öyle geliyor.Üzerimi değiştirmek için odama yöneliyorum,birkaç adım atıyorum ve telefonumun sesi beni durduruyor...Geri dönüyorum salona,masanın üzerindeki telefonumun ekranından yazan anne yazısını görüyorum,şaşırıyorum...Kesin bir şey var,yoksa beni aramazlar.Elim isteksizce uzanıyor,açıyorum:

''-Efendim!''

Mesafeli ses:

''-Nasılsın,ne yapıyorsun?''tarzında ezberini sayıp döküyor.

DEMONOPHOBİAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin