ZORAKİ

2.9K 10 3
                                    

       Adım atmak, hiç bugünkü kadar zor gelmemişti bedenime! Zoruna zorunda bırakılmak, kişinin kendisiyle savaşmasına denk.İstemeye istemeye, zoraki adımlarla aslında yanından bile geçmeyi istemediğim yere gittikçe yaklaşıyorum.Öylesine geriliyorum ki sanki oraya vardığımda kıyamet kopacak.Günlük koşturmalarıyla yanımdan geçenlerden biri olmayı nasıl da istiyorum! Silik, sıradan ama, normal bir yaşam...Tüm haksızlıkları da sineye çekmeye hazırım.Yaşadıkça elbette ufak tefek telafileri yakalardım.Bilmediğim bir şeyle mücadele etmezdim.Ama, bu karanlık azabı yaşarken, beni bu kadar çaresiz bırakan kişiler de aklımdan çıkmıyor.Bu hayati döngüye gelene dek, yaşamın akışıyla hiç uğraşmadım, suyuna saldım.Çünkü olanları, engelleyebilecek gücümün olmadığının farkındayım.İş her şekilde olacağına varıyor da benim nasibime düşen, bu kadar ürkütücü olmasaydı keşke!.

      Pis, yapış yapış bir rüzgar kasıp kavuruyor ortalığı.Toz yüzünden gözlerim yanıyor ve sanırsam kanlı kanlı şu an.Ruh ve ten sıkıntısı birbiriyle yarışıyor.Kocaman iş merkezinin önüne varınca biraz duraklıyorum.Büyük dış kapının yanında bir sürü iş yerinin levhasını görüyorum.Çeşit çeşit,irili ufaklı, kimisi parlak harflerden oluşmuş levhalara bakıyorum.İkinci kata çıkmam gerek.Hiç bitmesin duygusuyla yavaş yavaş merdivenden çıkıyorum.Sürekli koşturup bir yerlere yetişmeye uğraşan kalabalığın ortasındayım.Duvarlardaki levhalardan ve ok işaretinden aldığım bilgiyle sola dönüyorum.O kadar yavaşım ki orya varmak konusunda, bir kaplumbağa bile şu durumda beni geçebilir.Noter yazan kapının önüne geliyorum ama, hiç acelem de yok.Zaten devasa camları ve içerideki kalabalığı ile oldukça itici.Karşımda duran büyük küllüğe yaklaşıp bir sigara yakıyorum.Sakin sakin görünerek, içip bitiriyorum ve o soğuk görünüşlü yere yaklaşıyorum.Kapıyı iterek açıyorum, herkes o kadar işine dalmış ki kimse farkımda olmuyor.İşlem yaptırmak için sıra alıyorum.Oturma yerleri dolu olduğu için kapının yanındaki dar bir çıkıntıya ilişip beklemeye başlıyorum.Ne kadar bekleyeceğim meçhul.Normal zamanlarda bu kadar uzun sıraya sinirlenen ben, bugün halimden oldukça memnunum.Düşünmeye biraz daha vakit buluyorum.Belki aklıma son anda başka bir çare gelir ve vazgeçerim bu işten.Bilinmez ki!.Ara ara yakınımda sıra bekleyen yaşlıca iki adamın konuşmalarına takılıyorum.Anladığım kadarıyla ikisi de hayırsız evlatları hakkında konuşuyor.Gülüyorum belli etmemeye çalışarak çünkü, o hayırsızlardan bir tane de bizde var.O an kardeşimin bencil yüz hatları gözümde canlanıyor.Sinsi, kaypak, yalancı, tembel,hain, vs. Daha pek çok sıfatını söyleyebilirim de şimdi burada daha çok gerilmenin gereği yok.Zaten aklıma başka bir çözüm de gelmiyor. Etrafımı seyretmeye koyuluyorum.Kaba taslak bir hesapla bir saate yakın bekleyeceğimi düşünüyorum.Bankoların ardındaki görevliler başlarını kaldırmadan çalışıyor.İşlem yaptıran insanların arasından gördüğüm kadarıyla iyi çalışıyorlar.Evrağını alan, yine cam ile ayrılmış yan bölmeye geçiyor.Noter kısaca göz atıp onaylıyor.İşi biten, bu boğucu havadan kurtulmak için hızla kendini dışarı atıyor.

      Zamanın farkında değilim, sadece bekliyorum.Derken sıra numaram okunuyor.Anlamsız bir telaşla beni bekleyen bayanın yanına gidiyorum.Ne yapmak istediğimi söyleyerek kimliğimi ve diğer gerekli belgeyi uzatıyorum.Kadın mekanik ve alışkın hareketlerle yazıyı düzenliyor.O kadar çabuk bitiyor ki yazması şaşırıyorum.Noter kısmına geçip onaylattığımda işimin biteceğini söylüyor.Kalabalığın arasında zorlukla ilerleyip yandaki kapıyı açıyorum.Adam canından bezmiş gibi bir an boş boş bakıyor.Sıcaktan saçsız başında biriken terleri görüyorum.Kalın, kocaman, koyu renk çerçeveli gözlüğünün ardından bıkkınlığını hissediyorum.Tuhaf derecede zayıf yüzünde kemikleri oldukça belirgin.Elimdeki evrağı uzatıyorum, şöyle bir bakıyor ve imzalıyor.Sonra da mührünü basıyor.Bende kalacak nüshayı alıp çıkıyorum.Dışarısı sanki daha boğucu.İş merkezinden çıkıyorum, nedense canım hemen eve gitmek istemiyor.Yolun karşısına sıralanmış kafelerden birine giriyorum.Klimalı ortamı gayet ferah. Rastgele bir masaya oturup sade bir kahve siparişi veriyorum.Gözlerim tam önüme koyduğum evraktan ayrılmıyor.Bu düzenleme ile, ilgili arazinin satışı ve işletmesi hakkında tüm haklarımı kardeşime devretmiştim.Uyanık halde bir kabusun içindeyim.Eğer bu işin devamını getiremezsem, çocuklarıma kalacak bir iki parça yer harcanıp gidecek.Tekrar tekrar okudukça daha bir daralıyorum.Başarısız olmak gibi bir ihtimalim olmamalı.Yalnız bunu postalamam için birkaç gün daha beklemem lazım.Okunması gerekenler okunurken, tam zamanında eline geçmeli.

        Bazen aklımdan geçenlere ben dahi inanamıyorum.Sonu gelmeyecek bir korku filminin baş oyuncusuyum! Hep güç işler bana mı endeksli, bilemiyorum.O kadar sıkkınım ki bilmek de istemiyorum artık.Şu başımdaki beladan kurtulsam, bana yeter.Para falan bir şekilde kazanılıyor.Kahvem masama gelince başımı kaldırıyorum evraktan.Ağır işsizler gibi kahvemi yudumlayıp bir süre aylak aylak oturuyorum.Bilinçsizce yanık izlerinin olduğu avucuma bakıyorum.Hala acısı duruyor.Birbirine geçmiş, iki yanık halka.Hayatımdaki iki çıban başı! Bütün zorluklarımın yegane nedenleri! Aniden boş fincanı almaya gelen garsonu görüyorum.O da avucumdaki ize tuhaf tuhaf bakıyor.Eminim nasıl olduğunu merak ediyor ama, asık yüzüm ona nerede durması gerektiğini hatırlatıyor.Hararetimi  yok etmek için bir tane de buzlu su istiyorum.Bende bir gariplik olduğunu sezen garson birkaç saniye içinde, küçük su şişesi ve içinde buz olan bardağı getirip masaya bırakıyor.Ellerim terli olduğundan biraz zorlayarak şişenin kapağını açıyorum, avucum sızlıyor.Soğuk şişeye yanık avucumu yapıştırıyorum, iyi geliyor.Hiç acele etmeden suyumu içiyorum, biraz daha normal hayatın içinde kalarak kendi yaşantıma da bulaşsın diye çabalıyorum.

       Sonunda tabii kalkıp hesabı ödüyorum ve çıkıyorum.Evime gitmeliyim.Sanki az önceki gayretim fayda etmiş gibi düşünüyorum.Hazır buradayken eve alınacak bir şey var mı?İlk markete giriyorum.Raflara, reyonlara bakıyorum uzun uzun.Sonunda çok beğendiğimiz peynirden bir kalıp tarttırıyorum.Bir kilaya yakın, kırmızı, mis gibi kokan domates ile birkaç dondurma alıp çıkıyorum oradan.Aklıma başka bir şey gelmiyor o an.Hatta kendimle alay ediyorum.Benim yaptığım alışverişten ne olur?! Yaşadığım sürece en çok abur cuburdan  vazgeçmemiştim. Sepetime baktığımda, her seferinde alınması gereken temel ihtiyaçlardan fazla çikolata, cips, bisküvi, gofret  görürüm.İnsan yedisinde neyse yetmişinde de o derken, ne de doğru söylemişler.Hep olduğu üzre aldıklarımdan hoşnut evin yolunu tutuyorum.Bu sefer yolu kısaltan ara sokağa girmiyorum.Aheste aheste vitrinlere baka baka yürüyorum.Evde ne olup biteceğini önceden kestiremiyorum.Çocukların okuldan dönmelerine daha bir saat var.Tek başıma dönüp de O'na bana sürpriz yapma fırsatını veremem! Daha avucumdaki yanık geçmemişken, değişik bir sakatlanmadan çekiniyorum.Her şey olası.Çok meşhur bir mağazanın vitrini önünde diğerlerinden fazla oyalanıyorum.Kendime bir etek ya da bir gömlek almak istiyorum ama, nedense o kadar uğraşmama karşın kendime uygun bir şey göremiyorum.Bir de içeri bakayım diye düşünüyorum.Adımımı atar atmaz her geldiğimde bana yardımcı olan görevli kız tarafından buyur ediliyorum mağazaya.Önceden bana epey kıyafet beğendirmişliği var.Yine askılarda çeşit çeşit ürünleri göstermeye başlıyor ama, nedense bugün burada bana uygun bir şey yok.Ayrılıyorum oradan.

        Sonunda ana cadde ve mağazalar bitiyor.Bu sefer sağ tarafa dönüyorum.Daracık bir yol ve istinasız her iki tarafında park edilmiş araçlar daha da yürümeyi zorlaştırıyor.Az kaldı diye azimle ilerliyorum.Çıkmam gereken dik bir yokuş var önümde. Ondan sonra son düzlükteyim.Sıcağın etkisiyle yokuş daha da dik geliyor bana.Oflaya puflaya devam ediyorum.Yokuşun bittiği yerdeki küçük marketin önünde nefesleniyorum, bir yandan da sigaranın faydaları diye düşünüyorum.Klasik, ufak çaplı bir mahalle marketi, biraz eskinin bakkal tarzıyla karışık.Kapıda oturan kadın halimi hatrımı soruyor,ardından kızını anlatıyor.Sözüm ona kız beş yüz tam puan almış ama, sistem yüzünden bir yere yerleşememiş.Buyur! Şimdi ben ne desem ki kadına?! Kızı öğrencilerimizden.Okul tarihimizde bugüne dek tam puan yok.Buz gibi yalan söylenmiş, anne - baba kandırılmış. Ortalığı karıştırmaya gerek yok.Hayırlısı, kısmet gibisinden bir şeyler deyip yoluma devam ediyorum.Birkaç metre sonra evdeyim.Demir dış kapıyı itip giriyorum.Oldukça sakin,çıt çıkmıyor apartmanda.Ürperiyorum, eve girdiğimde acaba beni ne bekliyor olacak?!

      Çelik kapının kilidinde anahtarı çevirirken, ihtimaller aklımdan geçiyor.Kapı açılıyor, her şey yerli yerinde.Ama detaylı bir şekilde gözlerim salonun ve odaların kuytularında geziniyor.Bir şey görünmüyor.Galiba temiz. Çantamı ve elimdeki evrağı mutfak bankosuna bırakıyorum.Tüm kalbimle dua ediyorum ki bugün bir şey olmasın da azıcık rahat nefes alayım.Çünkü bugün yaptığım devir işini bir daha gözden geçirmeliyim.Haklarımdan zoraki de olsa vazgeçiyorum.Oldukça tehlikeli bir dönemeçteyim yine!.

       

DEMONOPHOBİAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin